Bölüm sonu duyurusunu lütfen okuyun 🌹
Elya'dan.
Yarın Buket'in doğum günüydü. Onun için sürpriz bir parti düzenlemiştim. Tabii Kaan'ın da desteğiyle.
Alaz'ın benim için kızlar tuvaletine girmiş olduğu günün üzerinden hafta geçmişti ve ben hâlâ Alaz'ı gördüğüm yerde ondan köşe bucak kaçıyordum. Çünkü kendime bile itiraf etmekten kaçındığım bir şey ile yüzleşiyordum. Ben Alaz'dan hoşlanmaya başlıyordum.
Ama şimdi bu şeyi üzerimden atıp Alaz'la konuşmam gerekiyordu. Çünkü Alaz'ı başka ne şekilde partiye davet edebilirim?
"Yaparsın Elya, sadece haber vereceksin. Sanki kendi düğün davetiyen," Kendi kendimi alıştırmaya çalışırken Alaz'ın yanına çoktan ulaşmıştım.
"Selam Alaz," dedim sesimin titremesini göz ardı ederek. "Selam Elya," dedi gülümseyerek. Yüzüne bakmadan konuşmaya başlayacaktım ki bam! Kafama basketbol topu geldi. Bilincimi saniyelik kaybettikten sonra kendime gelmiştim. Ancak gelmemeyi tercih ederdim. Sanırım Alaz'ın kollarındaydım.
"İyisin değil mi?" dedi yüzüme bakarken. "İyiyim, sorun yok. Sadece biraz başım döndü," dediğimde başını sallayıp yavaşça çekti kollarını benden. Ardından yanımıza düşen topu eline alıp kafama atan gruba döndü.
"Bana bakın, bu topu bir yerinize montelememi istemiyorsanız defolup gidin," Hızlıca attı topu onlara. "Tamam Alaz bir şey yok,"
"Canın acıdı lan nasıl bir şey yok?" Aradan bir dakika geçti. Hâlâ mal mal bakıyordum yüzüne.
"Her neyse, sen ne diyecektin?"
"Şey, yarın Buket'in doğum günü var. Gelir misin diye soracaktım. Engin de gelecek hem," dedim çekinerek. Başını salladı. "Geleceğim. Adresi mesaj olarak at," dedi. Bende telefon numarası yoktu ki.
"Bende telefon nu-"
"Senin numaran var bende. Sana mesaj atarım kaydedersin,"
"Nereden buldun?" dedim kaşlarım çatılıyken.
"Elya buldum işte, boşver."
Mecburen başımı sallayıp ayrıldım yanından. Koşar adım tuvalete ilerledim. Kafama gelen toptan ve yaşamış olduğum kısa heyecandan dolayı tipimin kayma ihtimali oldukça yüksekti. Kendimi içeri atıp aynanın karşısına geçtiğimde çığlık atacaktım. Şu tipe bak! Minnacık bir sivilceyi kapatmak için sürdüğüm fondöten terden bağımsızlığını ilan etmiş kusuyordu.
"Senin gibi fondötenin ta..." Kendi kendime söylenip yüzümü yıkarken tuvaletlerden birinin kapısı açıldı. "Ee, ucuz fondöten kullanırsan böyle olur Elya," diyerek kişneyen Oya'yı görünce ofladım.
"Götünü satsan alamazsın bu fondöteni, sadece cilt tipime uyduramamışım," dedim sona doğru kısılan sesimle. Bu fondötene tüm cüzdanı bayılmıştım. Şimdi ise bu yellozun karşısında haksız duruma düşmek hiç hoşuma gitmiyordu.
"Of neyse, Buket'e ne hediye alayım?" diye sorunca şaşırmıştım. Bu salağı kim çağırdı? Hadi onu da geçtim. Bu hediye mi alacak?
"Uzaylı görmüş gibi bakma Elya. Hediye almanın neresi tuhaf?" Konuşmasını tınlamayarak omuz silktim.
"Mat bitişli bir ruj alabilirsin. Araba almandan daha çok sevineceğine eminim. Kendisi rujlarını hunharca severde," dediğimde kafasını sallayıp ellerini yıkadı. Ardından çıkıp gitti.
Acaba Oya'yı fazla mı ön yargılıydım?
•••
"Buket'i ikna etmek için dokuz doğurdum Kaan. Üstüme gelme," dedim elimi belime yaslayarak. Buket katır inadını devreye sokmuş niye gidelim ki evde yayılmak varken diye tutturmuştu. Ama zor da olsa ikna etmiştik. Birazdan evden çıkacak ve kapattığımız mekana gidecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİZLER
Чиклит-Sude. Hayatımın en tuhaf anı ilk aşkımın ve çocukluk arkadaşımın bir ikizi olduğunu yıllar sonra öğrenmekti. Her şey hızlıca gerçekleşti ve karmaşık bir labirente girdim. Beni bu labirentten kurtaracak kim vardı?