Medya:Oya/Çağan
Sınıfa girdiğimde herkes sıralarındaydı. Yanlarına ilerleyip yerime oturdum. Ders daha başlamamıştı. Bende kalem kutumla oynamaya başladım. Fermuarını açıp kaparken çıkan sesle rahatlıyordum resmen. O sırada Çağan'ın sesiyle irkildim.
"Elya lütfen şu fermuar sesini çıkartma, sinir oluyorum,"
Kendi kendime gülümsedim.
"Eskisi gibi," Küçükken oyun oynarken ben hırkamın fermuarıyla hep Çağan'ı rahatsız ederdim. Bu hareket öylesine hoşuma giderdi ki...Bir anda dudaklarımdan yuvarlanan kelimeler ile duraksadım. Sanırım Oya bunu bilmiyordu. "Ne demek eskisi gibi?" diye çıkıştı Çağan'a.
Çağan bana sinirli bir şekilde bakarken Oya'nın ellerini tuttu. "Sakin ol güzelim, ben sana anlatacağım. Merak etme, aklındaki gibi bir şey değil."
"Zevkle dinlerim seni Çağan," diye söylendi Oya. Kaan onların konuşmalarından sonra bana döndü. "Yemin ederim kavgaları bile vıcık vıcık be, tam kusmalık," Kıkırdadım.
"Bence gayet ciddilerdi tartışırken,"
"Hı, bir keresinde yanlışlıkla onlar dışarı çıkarken konuşmalarına rastladım. Muhabbetleri aynen şu 'Çiğin hiyitim sinin ildiğin riji siriyim mi?'."
Kahkaha attım. "Kaan bunun Türkçe'si ne?"
"Çağan hayatım senin aldığın ruju süreyim mi demeye çalışmış ama olmamış," dedi gülerek. Normalde çok hıyar değildi Kaan. Hatta gülünce çok samimi ve tatlı duruyordu. Ben ona gülümserken hoca tarafından çarpılan kapının sesini duydum.
Hay anasını... Bu hocanın verdiği ödevi unutmuştum! Ve bir bomba daha, o ödevi hoca sadece bana ve Kaan'a vermişti derste konuşuyoruz diye. Kaan'la konuşmak için ağzından cımbızla laf alıyordum çoğunlukla. Güya dersin huzurunu bozmuşum. Ne kadar mükemmel (!)
"Elya! Derse geçmeden önce senin ve Kaan'ın ödevini göreyim,"
Ayağa kalktım ve ellerimi arkamda birleştirdim. Boğazımı temizledim ve konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki önüme Kaan tarafından bir defter uzatıldı. Hoca defteri imzaladığı için görmemişti. Defteri araladım ve arasındaki kağıtlara baktım. Bunlar ödevlerdi! Hepsi de tam yapılmıştı."Ee şey yaptım hocam!" Bir anda bağırışımla olayı anlayan fesat sınıf gülmeye başladı. Şimdi Kaan'la bunların diline düşersem bayağı etmiştim. "Getir bakalım Elya. Kaan sende aç ödevini birazdan seninkine bakayım," Kaan'a baktığımda git der gibi elini salladı. Zoraki de olsa başımla onaylayıp hocanın yanına ilerledim.
Gözlüklerini burnuna iteleyip ödevleri elimden aldı. Dikkatle incelerken dudaklarımı birbirine bastırıp sınıfın içinde gezdirdim gözlerimi. Tüm sınıf bana sırıtıyordu. Oflayarak hocaya döndüm. "Valla okulun başından beri ilk kez düzgünce ödev yaptığını görüyorum. Aferin Elya beni şaşırttın," dedi ve ödevi bana uzattı. Ben alt dudağımı kemirirken Kaan'a baktım.
"Evet Kaan, sıra sende," dediğinde çantasına elini daldırdı ve bir kaç sayfa daha kağıt çıkardı. Ayağa kalktı ve hocanın yanına ilerledi. "Buyrun hocam," dedi ve kağıdı masaya bıraktı. Ben şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırırken bana bakıp gülümsedi. Vay anasını aynı ödevden iki tane mi yapmış? Ama benim yapmadığımı nereden bilebilir ki?
"Aferin, sende geç otur,"
Sırasına yerleştiğinde yılda sadece iki kere açmış olduğum defterimden bir parça kopardım. Kağıda "Bu neydi şimdi?" Yazdım ve hocaya çaktırmadan kağıdı önüne fırlattım. Bir kaç saniye sonra aynı şekilde aldığım kâğıtta şunlar yazıyordu.
Bilmem ^^
Arkamı dönüp ister istemez yüzüme yapışmış olan gülümsememle konuştum. Nedenini tam olarak bilmesemde bu hareketi çok hoşuma gitmişti. "Ne demek bilmem? Söylesene Kaan?" Ellerini 'Ben bilmem' der gibi kaldırdı. "İşte sanane, bak ömrümde ilk kez yardımcı oldum. Beni pişman etme,"
"Anlamadım,"
"Şaşırmadım," dedi sırıtarak. Sonra ekledi. "Bak ben bu salak Çağan'ın Oya' dan gizli haltlar yediğini öğrendim. Sonra bunu tehdit ettim ödevimi yapmazsan söylerim diye. Tamam çocukça ama aklıma başka bir şey gelmedi. Sonra sen aklıma geldin. Dedim şunun ödevini de yaptırayım, ikimiz de karlı çıkalım,"
"Yazık ama," dediğimde tek kaşını kaldırdı. "Pardon ama acaba salaklık genetik mi yoksa sana ait mi?"
Elimi uzatıp kafasına vurmaya çalıştım. Gülümsedi ve geri kaçtı. O değilde ben güzel sıçtım ha! Özgür mü lan o bize yan yan bakan? Elya yavrum dön önüne dön. Bu öğretmen bir daha ödev verirse hiç uğraşamam. Sanki şimdiki ödevde çok uğraşmışım gibi.
•
"Elya!"
"Ne diyorsun Alaz ne?" Yanıma koşarak gelen Alaz kolumu tuttu. "Beni dinlemelisin!"
"Senin neyini dinleyeceğim ya! Sen ne diye Kaan'a vurursun lan gerizekalı mısın?" Avcunu anlına vurup bir adım geriledi. "O yavşağı mı savunuyorsun ba-" Ne diyordu ya bu?!
Bir adım öne atıldım ve dibine girip işaret parmağımı sallayarak konuşmaya başladım. "Sen kimsin ki seni savunayım, ona yavşak deme! O benim kardeşim kadar değerli artık,"
"Vaay öyle mi oldu Elya Hanım? Ben ne diye uğraşıyorsam seninle! Aptal kız," Arkasını dönüp giderken seslendim. "Sensin o, hıyar ağası!" Yerinde durdu ve bana dönmeden konuştu.
"Ha bu arada sağ ayağının bağcığı gevşemiş, onu düzelt," dedi ve gitti. Bağcık sapığı.
3 saat önce
Alaz
Engin koşarak yanıma geldi.
"Alaz duydun mu galiba Elya ile Kaan çıkıyormuş."
"Oha kim dedi lan."
"Dedikodu yayılmış öyle şimdi ben Buket'e sorcam. Aslını öğren-"
O konuşurken -neden bilmiyorum ama- aniden Kaan'ı bulup dövme isteği geldi ve Engin'i orada bırakıp Kaan'ı aramaya koyuldum. Bahçede bankta oturduğunu görünce koşarak yanına gidip suratına yumruğumu indirdim.
Kaan
Aniden yüzüme inen uçan yumrukla neye uğradığımı şaşırdım. Tepki olarak geri yumruk atsamda yüzümün uyuştuğunu hissettim.
"Lan piç ne diye vuruyorsun!?"
"Hadi ben vurdum sen niye karşılık veriyon? Ahh gözüm!"
"Napcam bana vurdun diye ödül mü vercem." Biz tartışırken yanımıza Elya geldi.Elya
Kaan'la Alaz'ın kavga ettiğini görünce koşarak yanlarına gittim."Oha ya sadece on dakika Efe'nin esprilerine mâruz kaldım ve sizin yaptığınıza bakın." Kaan gözünün altını ovalarken bana anlatmaya başladı:
"Muhterem Alaz Bey'imizin canı sıkılmış da(!) bana yumruk atası gelmiş."
"Namaz da kıldırayım mı?"diye atıldı Alaz. Ben anlamamış gibi bakınca,
"Muhterem dedi ya hani o yüzden dedim." Ben anlayınca ağzımdan bi "Heee" sesi çıktı.Şimdiki Zaman
Alaz
Elya yanımdan ayrılırken yanıma Engin geldi."Ne diye beni bırakıp gittin ya yokmuş öyle birşey sordum ben Buket'e."
"İyi bok yedin. Boşuna mı vurdum şimdi ben." Tam bunu söylerken Elya'nın Kaan'ın yarasına buz tuttuğunu görünce içimden iyiki vurmuşum be diye geçirdim. Bak yine sinir oldum.
Elya
Ay Kaan ben yaparım diyip elimden buzu alınca boş boş bahçede dolanmaya başladım. Dur bi dakika.. Oha! Bana nispeten mi yapılıyor bu acaba? Bir bankta çok sevdiğim(!) çift olan Oya-Çağan ikilisi, diğer bankta Buket-Engin - bir ara şunların işi pişirmeliyim- diğer bankta ise Efe ve malesef onun da yanı boştu. Ben de onun yanına gittim. Tost yiyordu. Tam otururken ayaklarıyla arkamdan tepikleyip oturmamı engelledi,
"Hop oturmak yasak buraya."
"Ya niyee?"
"Çünkü burada da bir çift var: Efe-Tosti."
"Efe-Tosti ne ya"
"Elya anla artık bir sap sen varsın git posterlerine sarılıp ağla."
"İyi be işin düşer senin bana."
Yine yalnızım ama. Aa bizim diğer dersler boş. Aman eve gideyim bari.Bölüm Sonu:)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİZLER
ChickLit-Sude. Hayatımın en tuhaf anı ilk aşkımın ve çocukluk arkadaşımın bir ikizi olduğunu yıllar sonra öğrenmekti. Her şey hızlıca gerçekleşti ve karmaşık bir labirente girdim. Beni bu labirentten kurtaracak kim vardı?