▪ iki ▪

16.4K 824 604
                                    

*Medya; Arat*

ÇAKIR

Buğra ile Yalınların evine geldiğimizde zile bastım ve elimdeki hediyeyi arkama sakladım. Gözükeceğini bilsem de arkamda durması merak uyandırıyordu bana göre. Buğra ise Yalın'a aldığı kaykayı nasıl saklayacağını bilemeyerek benim gibi arkasına sakladı.

Kapı açıldığında yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim ve Yalın'a diktin bakışlarımı. Bize, aynı bizim ona baktığımız gibi bakıyordu. Kollarını açıp önce bana, daha sonra Buğra'ya sarıldı. Kapının önünden çekilip içeri girdiğimizde evin her yerinin güzelce süslendiğini fark ettim. Balon dışında bir sürü güzel süsler vardı ve hiçbiri 5 yaşına giren bir bebeğin doğum günü gibi durmuyordu. Herif şanslıydı. Ailesi doğum günü için evi tamamen Yalın'a bırakmış, üstüne bir de 'İstediğini yapmakta özgürsün, fazla içki dışında tabii' demişti. Elit bir ailesi olduğunun anlaşılması güç değildi.

Yalın kapının solundaki mutfağa giderken ben ve Buğra ise mutfağın çaprazında olan misafir odasına girdik. Odada Kaya ve Ilgaz otururken yandaki masaya hediyeleri dizmişlerdi. Henüz kimse gelmediği için sadece Ilgaz ve Kaya'nın hediyeleri vardı. Ben de hediyemi dikkatle masaya bıraktığımda çocuklar -Buğra hariç- garip garip masanın üstüne koyduğum hediyeye bakıyorlardı. Ilgaz merakla, "Ne aldın sen Yalın'a oğlum?" dedi. Kapıya kısa bir bakış atıp alçak sesle, "Kaktüs," dedim ve sırıttım.

Çocuklar da sırıttığında ben de onlara ne aldıklarını sordum.

"Kanguru kafasıyla Yalın'ın kafası şeklinde bir kolye yaptırdım, ortasında kalp şekli var," dedi Kaya gülerek. Kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım ve Ilgaz'a baktım.

"Ben de Marvel'lı bir ayakkabı aldım. Bulana kadar götümden kan çıktı ama sonunda buldum." Cidden herkes tam da Yalın'ın sevdiği türden hediyeler yaptırmış ve almıştı.

Kaya merakla bana bakıp, "Arat nerede? Gelmeyecek mi?" diye sordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp cevap verdim. "O salak Yalın'ın doğum günü partisini unutmuş, mesaj atınca hatırladı. İşin komiği, bu turşu hediye almayı da unutmuş. Bir saat hediye için düşündük. Geç gelecek gibi duruyor."

Herkes gülerken mutfaktan Yalın'ın seslenmesiyle sustu. "Orada anıracağınıza gelip yardım etseniz keşke!" Gözlüklerini düzeltip seke seke doğum günü çocuğunun yanına gittim. Elimi ensesine atarak, "Ne istiyorsun biriciğim?" dedim yılışık bir tavırla. Rahatsız olmadığını bildiğim için sürekli bu hareketi yapıyordum. O da sesini çıkarmıyordu.

"Şu cipsleri aç ve tabaklara dök. Sonra da diğer abur cuburları tabaklara yerleştirsin."

Kafamla onaylayıp dediklerini teker teker yaptım.

Saat 7'yi on geçerken kapı çaldı ve elimdeki kaseleri salondaki küçük masaların üstüne koyup kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda kocaman gülümsemeyle duran Kaya'nın kardeşi Aleda ve bizim sınıftan Dilde vardı. Ben de gülümseyip kapının önünden çekildim ve "Geçin içeri," dedim. Hemen ardındansa, "Misafir odasına bırakabilirsiniz hediyeleri," diye ekledim. Beni onayladıktan sonra bende onlarla birlikte odaya girdim. Herkesle sarıldıktan sonra Buğra Dilde'ye dönüp, "Siz ne aldınız?" dedi. Buğra sorduğunda ben de merak etmiştim.

Dilde, "Muse ve Maroon 5 posteri aldım," dediğinde Aleda da, "Ben de iki tane çizgi roman aldım," dedi. Daha sonra Aleda abisinin yanına, Dilde ise Ilgaz'ın yanına oturdu ve bende canım Buğra'mı yalnız bırakmamak için yanına oturdum.

İlerleyen saatlerde birkaç kişi daha gelmişti; fakat Arat hâlâ ortalıkta yoktu. Cebimden telefonumu çıkarıp şifreyi girdim ve Arat'a mesaj yazdım.

Çakır: Neredesin oğlum sen? Yavaş yavaş herkes geliyor ama hâlâ yoksun.

Arat: Sorma kanka, sorma.

Arat: Tişörtün işi uzun sürdü haliyle, yeni aldım. İnan bilmiyorum ne zaman gelirim.

Arat: Yaptırdığım yer ta ebesinin nikadında mk

Çakır: Şdögldödmfdllxödmcldkd

Çakır: Hadi acele et millet seni soruyor.

Arat: Seviliyorum işte, ne yaparsın.

Son mesajla gözlerimi hafifçe devirdim ve misafir odasından çıkıp diğerlerinin yanına, salona, gittim. Yalın dahil herkes salondaydı. Bir kişi hariç tabii.

Yalın benim kapının önünde dikildiğimi görünce bana dönüp, "Arat nere kaldı, Çakır?" diye sorduğunda kısa bir cevapla "Trafiğe takılmış, geliyor ama," dedim. Kafasını sallayıp az önce konuştuğu Derya'ya geri döndü ve bir şeyler anlatmaya devam etti.
Ayakta dikilmek yerine kapının yanında duran boş sandalyeye oturdum ve ortamdaki sohbete katıldım.

Saat artık 8'e geldiğinde pastayı da kesmemize çok az bir vakit kalmıştı. Kaya oturduğu yerden kalkıp yanıma geldiğinde kulağıma eğilip fısıltıyla, "Kanka artık pastayı keselim diyoruz da, Arat nerede kaldı?" dediğinde omuzlarımı bilmiyorum dercesine silktim ve etrafa göz attım. Artık Arat'ın gelmesi gerekiyordu. Ayağa kalkıp Kaya'ya yaklaştım ve "Az daha bekleyelim, gelmezse mecbur keseceğiz pastayı," dedim her ne kadar hep beraberken kesmeyi istesem de. Ama bu benim doğum günüm değil, Yalın'ındı.

Çakır: Birazdan pasta kesilecek, neredesin sen oğlum?

Mesaj tek tik olduğunda yolda olması için dua ettim ve mutfağa yöneldim. Daha sonra cebimden yine telefonu çıkardım ve Derya'ya mesaj yazdım.

Çakır: Mutfağa gelsene Derya.

Çakır: Birazdan pastayı keseceğiz, sen götür bence.

Derya: Tamamdır. Ben bahane uydurup geliyorum.

Çakır: 👍

Dışarıya nefesimi verip sabırsızca olduğum yerde sıkıldım.

Neredesin anasının karnından turşu olarak çıkan herif?

Çok geçmeden Derya yanıma geldiğinde bende buzdolabından büyük pastayı çıkardım. Tezgâha bırakıp üst raftan mumları ve çatpatları (Y/N: adını bilmiyorum o şeyin, hani mumların yanında bir şey oluyor ya, o yani sşöxşsld) pastanın üstüne koyduk. Mumları da yaktığımızda koridorda bizi izleyen Kaya'ya işareti verdim ve ışıkları söndürdü.

Derya pastayı alıp içeri dikkatle götürürken herkes doğum günü şarkısını söylemeye başlamıştı. Biz içeri doğru giderken çalan zille küfür edip kapıya yöneldim. Delikten baktığımda gelenin Arat olduğunu gördüm ve kapıyı açtım. "Sonunda yani, nerede kaldın amına koyayım?"

"Önce bir içeri gireyim, daha sonra anlatırım." Kafamı sallayıp içeri girdiğimizde Yalın masanın önünde duruyordu elindeki bıçakla. Arat elindeki hediyeye aldırış etmeden herkes gibi alkışlayınca bütün gözler ona döndü. Yalın elindeki bıçağı Arat'a doğrultup, "Kaç saattir seni bekliyor millet amın evladı, sonunda gelebildin," dedi hafif kızgın, biraz da şakacı bir tavırla. Arat gülüp Yalın'ın yanına gitti ve yanağından öptü. "Sen beni mi merak ettin aşkitoşkoşum benim?"

Ilgaz boynundaki fotoğtaf makinesiyle Arat'ın Yalın'ı öperkenki fotoğrafını çekti. Gülerek, "E hadi kesiyorsan kes, daha sonra koklaşırsınız," dedim. Yalın bana sinirli bir bakış atıp pastayı kesmeye başladı. Yine alkışladığımızda Arat yerinde durmayarak Yalın'ın kestiği parçayı yandaki tabaklardan birine koydu ve çatal alıp Yalın'a döndü. "Gel annecim, ellerimle yedireceğim sana bu pastayı," dedi ve çatalı Yalın'ın ağzına doğru götürdü. Yalın geriye giderken, "Lan saçmalama bırak şunu. Oğlum geri bas lan!" dedi ama bu Arat'ı durdurmaya yetmedi. Israrla Yalın'ın üstüne gittiğinde, Yalın mecbur kalıp ağzını açtı.

Ilgaz tam da bu anları yakalayıp teker teker çekerken herkes kahkahalara boğulmuştu.

-----

Hatalarım varsa özür dilerim 💣

Bir başka boyxboy olan hikayem Mahmut'a bir bakın derim <33

Görşz 💜

earth [bxb] +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin