Sehun aldığı mesajla yerinden doğruldu ve idrak etmek için tekrar tekrar okudu. Şuan sevinçten çığlık atabilirdi ama o cool Sehun karakterine yakıştırmadığı için sustu, biri bu halini görse kesinlikle dalga geçerdi. Luhan attığı mesaja beş dakika geçmesine rağmen halen cevap alamamıştı. Tabi sehunun o ara telefona bakarak salakça sırıttığını bilmiyordu, Sonunda cevap geldi.
''Kaçta buluşalım, ve nerede?'' Luhan ışık hızıyla cevap atmıştı bile sanki vazgeçmesinden korkuyordu.
'' Yarın akşam 8'de önceden buluştuğumuz cafede?''
''Tamamdır.''
Geç olmuştu ve iki genç yataklarına yatmıştı bile, ayrı evlerde, birbirlerinden habersiz.. İkisi de heycanlı bir şekilde sabah olmasını bekliyorlardı. Zaman bir türlü geçmek bilmedi. Uyku da tutmuyordu tek yaptıkları birbirlerinin düşünmek oldu, birbirlerinden bi haber! Gecenin uzayan saatlerinde sonunda ikisi de uykunun huzurlu kollarına bırakmışlardı kendilerini.
Sabah oldu. Luhan mutlu bir şekilde gözlerini açtı ve banyoya gitti güzelde duşunu aldı beline havluyu bağlayarak odasına gitti! Yaklaşık iki saatlik kıyafet seçme bölümünü bitirdikten sonra sıra saçlarını yapmaya gelmişti. O sırada Sehun da duşunu almıştı. Ona yakıştığını düşündüğü siyah dar kotunu ve beyaz desenli tişortünü giydi üstüne de kareli bir gömlek giymişti önünü iliklemeden.
''Tanrım! Daha saat 2!'' evde televizyonun başında zamanın geçmesini beklerken mızmızlandı Sehun.
Luhan saçlarını bitirmişti bekleyerek patlama sırası şimdi ondaydı. Saatler neden bu kadar yavaş ilerliyordu ki sanki? Hemen Sehun'u görüp sarılmak istiyordu. Sahi neden bunu istiyordu ki? Sadece teşekkür amaçlı kahve içeceklerdi başka bir şey olduğu yok!
***
Sonunda vakit gelmişti. Luhan evden çıktı doğruca cafeye doğru yolunu aldı. Sehun dayanamamış buluşma saatinden 1 saat önce cafede yerini almıştı bile. Luhan cafeye vardı oturmak için yerini seçerken gözü tanıdık kişiyle buluştu. İkisininde gözleri parlıyordu şimdi, Luhan, Sehun'un olduğu masanın yanına ulaşınca Sehun ayağa kalktı.
''Hoşgeldin Lu'' Güldü. 'Ne zamandır bu kadar güzel?'
''Hoşbuldum. Geç mi kaldım yoksa?'' Saatine bakarak. 'Ah Çok seksi gözüküyor! Kendine gel Luhannnn!'
''Hayır hayır, evde yapacak birşeyim yoktu sıkıldım ve erkenden geldim sadece.''
Karşılıklı bir şekilde oturdular. Birer kahve spariş edip sohbete daldılar. Kris mevzusu tamamiyle unutulmuş gibi gözüküyordu. Sohbet güzel ilerliyordu taa ki Luhan Sehun'a ne kadar daldığını fark etmeyerek elini yanlışlıkla bardağa çarptığında dökülen kahve ve bir adet acı dolu bir çığlık duyana kadar. Evet! Luhan, Sehun'un pantolonuna o sıcak kahveyi dökmüştü.
Luhan hem kendine küfrediyordu hem de Sehun'un üzerine dökülen kahveyi temizlemeye çalışıyordu. Binlerce kez özür dilemesini saymıyorum bile. Sehun hemen acısını unutup Luhan'ı rahatlatmaya başladı. Aslına bakarsa kendisi için endişelenmesi hoşuna gitmişti tekrar kahveyi üzerine dökmeyi düşündü bir an.
''Tamam sakin ol Lu, Bir şeyim yok, iyiyim.''
''Gerçekten üzgünüm Sehun-ah.. Ah çok sakarım. Herşeyi mahfediyorum. özür dilerim..''
''Eğer bir daha özür dilersen gerçekten kızmaya başlayacağım, Sorun olmadığını söyledim, Burada bekle lavaboya gidip şunu temizleyeceğim.''
Luhan halen endişeliydi ''Hayır olmaz beraber gidelim iyi olduğundan emin olmak istiyorum.''
Sanki küçük bir bebekmiş gibi davranıyordu Sehun'a. Eğer onu iyi hissettirecekse gelmesine izin verebilirdi. Şuan canı yanıyordu ama belli ederse Luhan daha da kötü olacaktı biliyordu, o yüzden hiç belli etmedi. Gözlerini devirerek ''Peki bakalım'' dedi. Lavaboya gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sözünden Dönen.
Fiksi Penggemar-Beni bırakmayacağını söylemiştin Luhan! +O elindeki silahtan korktuğumu sanıyorsan yanılıyorsun, vur ve bitir herşeyi. Senden nefret ediyorum Oh Sehun!