Büyük ihtimalle çok dargınız. Sen daha, ya da ben. Çetrefilli bir soru yolu yıkıp gelmiştim.
Herkes zorluklar başarır. Çabalar, yapar ve en iyi anında onu yerle bir eder.
İnsan, en büyük zaafını ve sevgisini öldürmeye meyillidir. Sahi, bunun bir çocuğu öldürmekten ne farkı var?
Geride kalan her şeyin bir çocuk mezarından ne farkı var?
Hala kalbim kendini infilak ettirmek istiyor şu...
Şu... Ayrılık kelimesini duyunca.
Ölüm değil ise çekip alan, seninki zalimlik değil midir? Seninki bütün misketleri kaybetmek, ip atlayan çocukların ipini alıp kesmek değil midir?
Ölüm değil ise eğer, bu saçların ellerinden mahrum bırakılması niyedir?
Bunları soruyorsunuz, biliyorsunuz. Aslında bütün cevapları da biliyorsunuz.
Bir gün bütün vücut fonksiyonlarınız durduğunda insanlar sizi sebepsizce çok sevecek.
Hatta öyle sevecekler ki, rengarenk çiçekleri dallarından adice söküp getirecekler. Zalimliklerine bir yenisini daha ekleyerek. Ağlayanlar olacak ve aynı insanlar bir ay sonra gülecek.
Çünkü ölünce unutulur.
Hayır,
bir kişi hariç.
Ayrılan hariç.
O hiçbir zaman unutamayacak. En büyük canilerin bile ruhu üşür çünkü.
Üşüyecek, titreyecek.
Hayır, artık saç yok, artık bakışmalar yok, artık ses yok.
Artık, sevgi yok.
İşte şimdi, tekrar dönebilirsin,
yalnız olarak kıvranman şartı ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİİRİÇE
PoesíaBeklenmedik bir zamanda geldi bu kitap, farkındayım. Fakat bu ani yayının sebebi, Yıldızlar Arası kitabının devamlı okuyucularının, bölüm beklerken biraz da olsa kafasını dağıtıp kendini bulabilmesi. Acı çeken insanlara yazıyorum. Ah, bir de onlar...