Bölüm 2

599 20 2
                                    

Yayının üstünden 20 dakika kadar geçmişti. Hepimiz ailelerimize ulaşmaya çalışıyorduk ama bir türlü hat düşmüyordu. Zaten bunun faydası yoktu. Hemen üst kata çıkıp eşyalarımızı toplamamız gerektiğini söyledim. Üst kata çıkıp koca birer kamp çantası hazırladık. Evimiz şehrin çok dışındaydı,bu yüzden benim odamda bir tane av tüfeği ,onun odasında da levye vardı. Yiyecek çok fazla yoktu. Eşyalarımızı arabaya yükleyip kendi evimizi,yani şatomuzu terk ettik. Düşünüyorum da,ailelelerimizin bize ne kadar faydası oldu. Benim büyükbabamın aldığı evde yaşayıp, Eren'in babasının aldığı Arkasını sonradan kamyonete dönüştürdüğümüz 4x4'ü kullanıyorduk. Neyse, Aliağa'ya gitmek için yola çıktık. Arabanın benzin deposunu nasıl olsa hafta sonu diyerekten doldurmamıştık. 20 km. ötede bir benzinlik vardı ama araba en fazla 6 km. daha gidebilirdi...

Tahmin ettiğim gibi de oldu. Araba tam da çevreyolu girişine 14 km. kala durdu. Tek şansımız ise şehir dışında olmamızdı. İzmir belki de şu an tamamen cehenneme dönüşmüştü. Eren'e "Burada inip oraya kadar yürümemiz lazım. Kız arkadaşın burada oturacak ama." "Paintball oynarken kullandığımız telsizler yanında mı?" dedim. Eren hemen çantasında bulunan 6 telsizden 3'ünü çıkartıp dağıttı. Frekanslarını ayarladıktan sonra ben yanıma Eren'in levyesini aldım Eren'de arabanın arkasında bulduğu bir tornavidayla çekiç aldı. Kıza bir şey olursa hemen telsizle haber vermesini,gerekirse tüfeği kullanmasını söyleyip arabadan indik. Çevreyoluna gitmek için iki yanı ağaçlarla kaplı daracık bir yoldan yürüyecektik. Ama çevreyoluna hemen çıkmak tehlikeli olabilirdi. Benim ortaokuldan kalmış izcilik bilgilerime dayanarak ormandan gidecektik,ya da benzinlikten aldığımız haritayı da kullanabilirdik. Kol saatim 12.30'u gösteriyordu. Ormanda ilerlerken buraya daha önce hic gelmediğimizi düşündüm. Aslında insanlar son yıllarda doğadan, en önemlisi ise birbirinden koptu. Belki de bu Tanrı'nın insanoğluna bir uyarısıydı. Ben bunları düşünürken Eren beni dürttü. İleriden hırıltılar geliyordu. Seslerin geldiği yöne doğru yürümeye başladık. Eren "Silahlıyız! Eğer saldırırsanız size ateş açarız! Kimseye zarar vermek istemiyoruz!" diye bağırdı. Peki ya onlar silahımızın olmadığını görüyorlarsa diye düşünüyordum ki hırıltılar kesildi. Eren bana döndü ve gülerek "Bu korkuyla bize yaklaşamazlar." dedi. Tam o anda hırıltılar daha da arttı, üstelik bu sefer sesler daha yakından geliyordu! Korkudan kaskatı kesilmiştik. Sonra o insanları... Hayır, insan olamazdı onlar. Ama yine bir umutla "Size yardım edebiliriz!" dedim.Buna rağmen aynı şekilde üzerimize geliyorlardı. Sanki hepsinin ayakları rahatsızdı, topallıyorlardı çünkü. Nedense gözlerine baktım, baktım ve o boşluğu gördüm. Ölümün dipsiz, bitmek bilmeyen boşluğunu...

SalgınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin