-8

68 11 6
                                    

Cuma gününün akşamı evimize geçici bir güneş doğmuştu sanki.

Asya ve bana özel bir güneş, bu öyle bir güneştiki, ışığı Asya'nın gülümsemesine, neşeli sesinin evimizin içinde çınlamasana bağlıydı.

Asya, gittikleri hayvanat bahçesinde gördüğü hayvanları anlatırken güneş çıplak gözle bakılamayacak kadar parlıyor, içimi yazdan kalma eski bir güne döndürüyordu adeta.

"Aslan kocamandı abla, patileri benim kafam kadardı."

Saçlarını okşamaya devam ederken huzurla mırıldandım. "Korktun mu yoksa?"

"Tabii ki korkmadım." Duraksayıp devam etti. "Yani kafesin içinde olmasa biraz korkardım sanırım."

"Filde gördün mü?"

Neşeyle kıkırdadı, altından güzel bir hikaye çıkacak diye bekliyordum.

"Gördük, Alican demirlere çok fazla yaklaşmıştı fil onu hortumuyla korkuttu. Görmeliydin abla, çocuk resmen bebek gibi ağladı."

"Asya arkadaşınla dalga geçmedin umarım."

Sessizliği hayra alamet değildi. Koynumdan onu uzaklaştırıp yüzüne baktığımda yanaklarının kızardığını gördüm.

"Arkadaşlarınla dalga geçme. Hiç kimseyle, tamam mı?"

Minik burnu kötü bir koku almışçasına buruşmuştu. "Ama oda benimle dalga geçiyor Abla, bana hep, hep piç diyor."

Son sözleri güneşin önünü kara bulutlarla kaplamıştı. Oda birden ışığını kaybetti.

Derin bir nefes aldım. "Öyle olmadığını biliyorsun. Bizim annemiz ve babamız var. Ayrıca kimseyle dalga geçmemelisin, haklı sebeplerin olsa bile, bu kendine olan saygını kaybetmene neden olur."

Gözleride ışığını kaybetmişti. "Peki şimdi neredeler?" Diye fısıldadı.

"Uzaktalar ama var olduklarını biliyorsun." Minik çenesini kavrayıp bana bakmasını sağladım. "Bir daha ki sefere biri sana piç dediğinde, ona değilim diyeceksin. Benim ailem Afrika da safaride ve yakında dönecekler diye kendini savunacaksın anlaştık mı?"

Onu mutlu etmenin kolaylığı beni her zaman şaşırtırdı, yine öyle olmuştu.

"Aslanları görmeye mi gittiler?"

Ona göz kırpıp başımı salladım. "Evet, bütün hayvanları yerinde görmeye gittiler. Ve bir süre burada olamayacaklar."

"Ama öyle değil." Dedi kanepede bir yere gözünü sabitleyerek. "Safaride değiller."

Asya'yı tekrar kollarımın arasına alıp, saçlarından öptüm. "Bu aramızda minik bir sır. Senden ve benden başka kimse bunu bilmeyecek."

"Güzelmiş."

"Şimdi bana başka hangi hayvanları gördüğünü anlat."

Anlatki kara bulutlar dağılsın ve güneş ortaya çıksın Asya'm diye düşündüm. Nitekim öyle de oldu. Asya yorgun düşene kadar anlattı, onu yatağına taşıdıktan sonra, biraz ders çalışıp bende yanına kıvrıldım.

Sabah diğer günlerde olduğu gibi altıda ayaktaydım. Evi toparlayıp, Özgürle aldığımız konu hakkındaki ödev için biraz çalıştım ama kaynağa ihtiyacım olduğu gün gibi ortadaydı. Bu bir sorundu. Özgür'ün ihtiyaç temin edeceği şeylerin arasına bir ansiklopedi sıkıştırabileceğini umdum.

Asya'yla kahvaltı masasına oturduğumuzda saat sekiz buçuktu. Otobüsle yolculuk edeceğimiz için bir hayli mutlu görünüyordu. Bizim eksenimiz biraz dar olduğundan şehiriçi otobüsleri bile Asya'ya büyük bir olaymış gibi gelebiliyordu.

KokarcaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin