2023 yılından, yazardan bir not: Efendim bu hikayeyi yazarken 12-13 yaşlarındaydım, yani 10 yıl önce :). Bunu göz önüne alarak okumanızı isterim. Yazım yanlışları, kurguda küçük tutarsızlıklar pek tabii var. Hikayeyi düzenlemeye almayı istemiyorum, 12-13 yaşlarındaki Ezgi'nin yazdığı hikayeye dönüp arada bakmak, o kurgu tutarsızlıklarını ve yazım yanlışlarını görmek de çok eğlendiriyor beni çünkü; aynı zamanda katettiğim yolun somut kanıtları bu hikayeler benim için. Sadece okurken bunu da göz önünde bulundurmanızı, hikayeye buna göre başlamanızı rica ederim sizlerden. Öpüyorum her birinizi kocaman.
-
Öncelikle selam millet. Imm, benim bu Harry Potter aşkım tüm kitaplarını bitirdiğimde biraz daha arttı. Ama Dramione aşkım ise, kesinlikle çok rastlantılı bir şekilde, Dramione resmi görmem ile başladı. Hemen ardından ise gerçekten yakıştıklarını fark ettim ve Wattpad'de bulduğum neredeyse tüm Dramione hikayelerini okudum. Sadece ingilizceler kaldı, onları da bu gün okumaya başlarım herhalde. :D
Her neyse çok saçma konuştuğumun farkındayım-ki çoğunuz burayı okumayacak bile. Her eneyse, umarım sevdiğiniz bir hikaye olur. Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin! Buna ihtiyacım olacak!
ϟ
Draco Malfoy
Karanlığa gözlerimin alışması için bir kaç kere gözlerimi kırpıştırdım. Aydınlık bir yerden karanlık bir yere cisimlenmek, bir an gözlerimin görememesine neden olmuştu.
Gözlerim karanlığa alıştığında, uzun bir masa ve en baş köşede oturan Karanlık Lord'u gördüm. Ve masanın diğer ucuna kadar bütün ölüm yiyenler oturmuştu. Hepsinin önünde tabaklar ve tabakların içinde dolusuyla yemek vardı ama hiçbiri yemiyor gibiydi. Her ne kadar bunu yapmak istemesemde, yapmak zorunda olduğumu bildiğim için zorunlu bir şekilde bana ayrılmış sandalyeye -babamın yanına- oturdum.
"Beni çağırmışsınız, Lordum." dedim sesimden saygı tınısını düşürmemeye çalışarak. Ailemin zarar görmemesi için ne yazık ki Lord'un dediklerini yapmak zorundaydım ve bundan daha acınacak bir durum yoktu.
"Ah Draco.." dedi Voldemort. "Harry Potter ve Hermione Granger'ın çok yakın iki arkadaş olduğunu elbette biliyorsun."
Onay verircesine kafamı salladım.
"Harry Potter'ın sevdiği insanları koruma huyunu da biliyorsun," dedi aynı ses tonu ile. Tekrar kafamı salladım. "Görevin," dedikten sonra boğazını temizledi ve sırıttı. "Hermione Granger'ı kendine aşık etmek ve Hermione'yi bu eve getirmek. Ardından ise Harry hızla peşinizden gelecektir zaten! Değer verdiği kişileri koruma arzusunun ne kadar baskın olduğunu biliyoruz. Hermione'nin peşinden geldiğinde ise, ölümle burun buruna geldiğini fark edecek. Ama çok geç olmuş olacak!" dedikten sonra gür bir kahkaha attı ve kahkahası tüm evde yankılandı. Kahkahası tüm tüylerimin diken diken olmasına neden olurken, suratımı ekşitmemek için büyük bir çaba sarf etmem gerekmişti. Benden istenen şeyi doğru duyuyordum değil mi? Bir bulanığı kendime aşık etmem mi istenmişti? Ah, iğrenç!
Kafamı kaldırıp, Voldermort'un gözlerine baktım. Kırmızı gibi parıldıyorlardı ve benden cevap bekkedikleri kesindi. Hayır deme şansım yoktu. Hayır dersem başıma gelecekleri tahmin edebiliyordum. Büyük ihtimalle ailemi kullanıp beni tehdit edeceklerdi ve her şekilde kabul etmek zorunda kalmıştım.
"Granger'ı kendime aşık etmem şart mı?" dedim saygımdan yoksun vermemeye çalışarak. Kesinlikle, onu kendime aşık etmeye çalışmam demek, ona yakın olmam demekti. Ve onunla yakın olacağım fikri kesinlikle midemi bulandırıyordu. "Direk onu kaçırsak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i love her // dramione
FanfictionHiçbir zaman görevler görev olarak kalamazdı, zaten.