Duyduklarımı hazmetmeye çalıştım. Bu sözlerden çıkardığım şey şuydu: Ona-asla-güvenmemeliyim. Asla. Sesimi çıkarmadım. Çıkartsamda ne diyecektim ki? O dediğini yapardı, çekinmeden. Acımadan.
"Ne oldu dilini mi yuttun Dessy?" dediğinde kolumu çekerek yürütmeye başlamıştı bile. Dessy mi? Gerçekten mi? İğrenç. Konuşmayacağım, umrumda değil.
"Konuşmayacak mısın? İyi. Evde o dilini nasıl oynatacağını gösteririm." Diyerek piç gülüşü yaptı. "Çok konuşuyorsun. " dedim rahatça. Bu rahatlık nerden geliyor bilmiyorum ama ağzıma sıçılıcak o kesin. Ezberledim artık.
Çenesi kasılıcak gözleri koyulaşıcak ve tamam Destiny'nin ağzına sıçma zamanı geldi. "Kes sesini seni kurtardım bana borçlusun." dediğinde arabaya çoktan gelmiştik. Kolumdan tutup hayvanca bir şekilde arabaya tıktı. Artık bağışıklık kazandım sanırım, her hareketini ezberledim. Arabayı sürmeye başladığında olanlar hakkında düşünmeye başladım. Hayatım alt üst oldu. Bugün benim doğum günüm be doğum günüm. Ölüm günüm olucak resmen. Ve hepsi şuan arabayı süren piç yüzünden. Bir anda sinirlerime hakim olamayıp kafamı sertçe cama vurmaya başladım.
JUSTIN'İN AĞZINDAN
Elleriyle oynayıp duruyordu. Birşeyler düşündüğüne eminim. Artık onu çözmüştüm. Bir anda kafasını cama vurmaya başladı, sertçe. Bağırıp ellerini sürekli bir yerlere çarpıp durdu. "SENDEN NEFRET EDİYORUM BİEBER. " diye çığlık atmaya başladı. Arabayı durdurup kollarından tuttum.
"Ne oluyor be böyle?"
"Senden nefret ediyorum, senden nefret ediyorum, senden nefret ediyorum." Diye fısıldadı titrek sesiyle. Çaresiz görünüyordu, çok çaresiz.
"Bende senden ediyorum ama böyle delirmiyorum."
"Erkek sürtüğü pislik odun acımasız aptal salak gerizekalı." tek nefesle konuştuğunda gülmeye başladım. Hatta kahkaha atmaya.
"Ne gülüyorsun be?" dediğinde sinir olduğunu anlamıştım. Cevap vermeden arabayı çalıştırdım. Daha çok sinir olması hoşuma gidiyor. Onu öptüm evet ama bu ona karşı bişey hissettiğim anlamına gelmez. Ben hissetmem. Bana aşık olup daha çok acı çekmesini sağlıyacağım işte. Doğru bildiniz, ne kadar çok acı o kadar çok para. Açıkcası bu kız umrumda değil. Umrumda olan tek şey para. Ha bide işkence etmekten zevk alıyorum. Almalıyımda zaten, işin sonu para. Herşey para, benim için. Yan tarafa baktığımda kapalı gözlerle karşılaştım. Uyusun bakalım, eve gidince pek uyuyamıyacak, acıdan.
DESTINY'NIN AĞZINDAN
Gözlerimi açtığımda araba durmuştu. Farklı bir yerdeydik. Yoksa? Yeni işkenceler için yeni yerler mi almıştı? Piç. Arabadan etrafa baktığımda o yoktu. Kaçabilir miydim acaba? Arabanın kapısı açıp çevreyi inceledim. Tek gördüğüm şey ağaç ağaç ve ağaç. Yavaş adımlarla karşımdaki eve ilerledim. "Kaçıcağımı biliyor riske atmazdı pislik işte. " diye söylene söylene evin kapısına geldim. Mal mal kapıya bakarken kapı açıldı ve bir el beni içeri çekti.
"İyi uyudunmu Dess? Çünkü çekecek acıların var."
Şu an dediklerini umursamıyodum. Çünkü etrafıma baktığımda kırbaçlar, çivili koltuklar, kızgın demirler, kelepçeler ve kalın halatlar gibi birçok işkence malzemesi görüyordum. Sanırım ölücem. "Bunlar ne?" diye bir soru çıktı ağzımdan. Keşke çıkmasaydı. Duyduğum cevap kanımın donmasını sağladı.
"Bunlar benim sana hediyelerim. Doğum günün kutlu olsun Destiny. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TORTURE
Fanfiction"Ölüm ya da ölüm." Bu kelimeler aklında yankılanıyordu. Kendi kendini öldürürse acı çekip işkencelerle öldürülmekten kurtulurdu. Acısız ve huzur bir uyku istiyordu. Ancak ölürse bu olurdu. Jileti aldı ve bileğine sürttü. Akan kanlara bakarken "Umarı...