Bir karar aldım. Okunma sayısı 50 olmadan yayımlamayacağım. Artık geç gelmeyecek. Cidden çok geç yazdığımı fark ettim. Özür dilemek için 2 gün ard arda bölüm yayımladım. İyi okumalar *-*
**********
1 HAFTA SONRA...
Şaşırılacak çok şey olmuştu. Yaralarım yavaş yavaş iyileşmeye başlamış ve yerine yenileride eklenmemişti.
Doğru duydunuz. O gün uyuduğumdan beri hiçbir şey yapmamıştı bana. Gerçektende huzurlu uyumuştum o gece.
Yataktan yavaşca kalkıp odanın kapısını açtım. Kafamı aralıktan çıkarıp koridoru dikizledim. Justin'in olmadığına kanaat getirip, koşa koşa merdivenden inip ajan gibi mutfağa yöneldim.
Sinsi sinsi ilerlerken, Justin'in evin kapısından girmesiyle bütün planlarım suya düştü.
Justin bana ifadesizce baktı, gözlerinin dolu olduğunu gördüm. Koşarak odasına gitti.
Onun icabına bakıcaktım, ama önce yemek yemeliydim.
Tıkınıp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Neden umrumdaysa? Ne salak insanım, o bana işkence etsin yemek vermesin ben gidiyim niye ağlıyo diye bakayım. İyilik meleği gibiyim hee.
Merdivenden çıkıp odasına ilerledim. Tıklamadan içeri daldım.
Keşke dalmasaydım.
Keşke şuan en yakın arkadaşım buzdolabıyla eğleniyor olsaydım.
Banyoya girmek üzere olan çıplak Bieber'i görmezdim.
Hemen gözlerimi kapatıp "Pardon, p-pardon, özür dilerim. "
Gülerek bana yaklaşmaya başladı, gözlerimi hafif açtım. Oh be havlu sarmış.
"Yaklaşma bana pislik."
"Odama dalan sensin güzelim." dedi saçlarımla oynarken.
"Yanlışlıkla girdim, tuvalet sandım. "
"Tuvaletin kapısında kocaman bir şekilde BIEBER mı yazmalı?" dediğinde gerizekalı olduğumu bir kez daha anladım.
"Yanlış söledim ne tuvaleti ben şey sandım şey ya şe-" lafımı bölen dudağıma konulan parmağıydı.
"Niye geldiğini söyle bırakıcam seni. "
"Ama tutmuyorsu-" derken beni itip duvara sabitledi. Kollarıyla kitledi.
"Artık tutuyorum, niye geldin?" dediğinde gerçeği sölesem ne olucağını düşündün.
"Ağlıyordun. "
"Ben ağlamam seni salak. " dediğinde ittirmeye çalıştım onu üstümden.
"Söyledim bırak hadi beni. "
"Hayır." diyip biraz daha yaklaştı bana. Bayağı yaklaştı. Çok çok yaklaştı. İttirmeye çalışıyorum, olmuyor.
Konuşsam öpüşücez, oda olmasın. Öyle mal mal bakalım o zaman biz. Gözlerimi yere indirip beklemeye başladım.
"Bana bak."
Aynen dediğini yapıp ona baktım. Gözünün içine içine baktım. Oda bana baktı. Sonra ani bi hareketle onu ittirdim ve banyoya atıp kapıyı kitledim.
Plan tam istediğim gibiydi. Ağlaması benim için şanslı bir bahane olmuştu ama olsun. Evin kapısının anahtarlarını ararken pantolonunun cebinde aradığımı buldum. Dolabından bir sırt çantası aldım. Koşa koşa mutfağa gidip bütün yiyecekleri attım içine.
Kapıya koşup kilidi açan anahtarı bulmaya çalıştım. Bulup hemen kilidi çevirip dışarı fırladım. Kapıyı kapatıp kitledim. Anahtarı ormanın derinliklerine fırlatıp koşmaya başladım.
Bu sefer başaracağıma emindim. Kaçıp kurtulacaktım ondan.
O banyoyu kırıcaktı, giyinicekti, evin kapısını kırıcaktı. Ama o onları yapana kadar ben çoktan kurtulmuş olacaktım.
Koşa koşa ilerken kaçmanın mutluluğuyla sırıtıyordum.
Ta ki karşıma ibne sırıtışıyla beni Justin'e teslim eden bunak çıkana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TORTURE
Fanfiction"Ölüm ya da ölüm." Bu kelimeler aklında yankılanıyordu. Kendi kendini öldürürse acı çekip işkencelerle öldürülmekten kurtulurdu. Acısız ve huzur bir uyku istiyordu. Ancak ölürse bu olurdu. Jileti aldı ve bileğine sürttü. Akan kanlara bakarken "Umarı...