6

24 2 0
                                    


Mayıs ayında olduğumuz için güneş her gün tam da yüzüme vuruyordu. Bu yüzden erkenden uyanmak zorunda kalıyorum. Sanırım artık odama güneşlik çekmem gerekiyordu.

Dün akşam ben uyuduktan sonra saat kaçta uyumuştu acaba Naz? Merak konusuydu. Çünkü şuanda üstüme çıkmıştı resmen.
"Naaaaaaz." Diye bağırdım da kıpırdamadı bile. Türlü türlü şeyler denedim ama uyanmadı. En sonunda "Aaa Atakan sen mi geldin, nerden buldun burayı." Dediğim an yataktan fırladı. Saçını başını düzeltti. "Nerede? Hani Atakan? Nasıl bulmuş burayı?" Derken farketti Atakan'ın gelmediğini. Ben kahkahalara boğulurken Naz bana ters ters bakıyordu, üstüme atlayacakken hemen oda'dan çıktım.

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağın yolunu tuttum. Ama her şey bitmişti evde akşam herşeyi sömürmüştük. Saçımı ev topuzu yapıp altımdaki şirin pandalı eşofmanımla markete gidicektim. Zaten Naz'da anca kalkar yataktan.

"Naz evde kahvaltılık kalmamış akşam hepsini sömürmüşüz ben markete gidiyorum sen uyan artık saat on iki oldu. Bir şey istiyor musun marketten?" Dedikten sonra;

"Uyandım zaten be ne bağırıyosun. Nutella isterim." Dedi neşeli bir sesle. Kesin flörtünden uzun bir günaydın mesajı almıştır pislik. Keşke benimde konuşabileceğim birisi olsa kafamdan Aras'ı atardım en azından. Ama nerdee.

Markete gittiğimde herkes bana bakıyor gibi hissediyordum. Ama bende rahatıma düşkün bir kızdım nabayım yani şimdi. Tamam yaşıma göre bu pandalı eşofmanı giymek olmamış olabilir, ben seviyorum kime nee.

Neredeyse her şeyi almıştım. Tam da unutuyorsum nutella almayı Naz beni öldürürdü herhalde. Son anda aklıma geldi.
Onu da sepete koydum ve kasaya doğru ilerledim. Çok sıra vardı, hoşlanmadığım şeyler biri de sıra beklemekti, beklemeyi sevmiyordum hangi konu da olursa olsun.

"Heleşükür şu sıra bana gelebildi." Diye mırıldandım. Kasiyer "efendim?" Dediğinde afalladım. İyi de ben bunu içimden söylemiştim. Ah Hayal ah yine dışına vurdun işte. "Yok bir şey." Dedim. Allah'tan kasiyer kızdı da çok rezil olmadım.

Hesap girmişti hee bu ne böyle Her şey'in fiyatı uçuyor. Çıkınca ne göreyim saçmalamayın pamuk şekerci görmedim. Egemen'i gördüm, hani ofisin sahibi stajerlik için gittiğim ofisin. Öf çocuğa rezil oldum resmen artık nereye gidersem gideyim düzgün giyineceğim umursamazlık yapmayacağım. Şimdi Egemen'e görünmeden buradan kaçma savaşları vericem. Derkeen Egemen gördü ve "Hayal." Dedi. Of Hayal çok beceriksizsin bir çocuğa görünmeden gidemedin bilee.

Bende onu sonradan görmüş gibi yapıp" Aa Egemen sende mi burdaydın." Dedim ve hafif gülümsedim. " Elindeki poşetler ağır olmalı arabam biraz ilerde istersen seni evine bırakabilirim, arkadaşız sonuçta." Dedi ve inci gibi dişlerini ortaya çıkararak güldü. "Olur." deyip gülümsedim şirince.

Arabaya doğru yürümeye başladık. Tabi centilmen çocuk aldı poşetleri elimden. Alıcak tabi erkek olan o.  Arabaya bindik ve evin yolunu tarif ettim. Evin önüne geldiğimizde "Teşekkür ederim Egemen." Dedim. Ve arabadan indim. Çok utanmıştım yaa. Pandalı eşofmanla görmüştü beni, bende beni öyle görsem ' bu ne ya ' derdim.

Eve girdim aldıklarımı mutfağa koydum, Naz ortalıkta gözükmüyordu. Odaya baktım odada da yoktu. Nereye gitmişti bu kız? 

Arkamdan gelen sesle irkildim. Naz beni korkutmak için biyerlere saklanmış ve bide arkamdan gelmiş"böööö" diye bağırıyor. "Naz kaç yaşındasın be kardeşim insan ol azcık." Dediğimde bana o ateş püskürten gözleriyle baktığında hemen olduğum yerden uzaklaştım. Çünkü Naz öyle bakınca ya üstüme atlayacak ya da güzelce bir laf sokacak demektir.

Ben mutfağa gidip bir şeyler hazırlarken Naz'da gelip bana yardım etti ve beraber kahvaltımızı hazırladık. Hazırlarken bugün ne yapıcağımıza karar vermeye çalışıyorduk. Naz'ın telefonu çaldı.

Arayan; Atakan

Naz heyecanla telefonu açtı. Bu kız çok garip ya normal telefonda konuşurken bile saçını düzeltip öyle açıyordu telefonu.
"Efendim Atakan."
"Nabıyosun?"
"İyi kahvaltı ediyorum Hayal'le sen?"
"İyiyim bende bugün bir şeyler mi yapsak diyorum, daha önce seninle bir yere çıkmamıştık."
"Olabilir, çıkarız Atakancım."
"Ozaman bugün saat dörtte buluşalım müsaitsen."
" Olur bugün saat dörtte."

Dediler ve telefonu kapattılar. Bugün saat dörtte buluşcaktılar ve ben evde boş boş oturucaktım. Bu günüm sıkıcı geçicekti anlaşılan. "Ben eve gidip, eşya falan Alıp gelicem kardeşim burada hazırlanırım hem sende nasıl göründüğümü söylersin, kankalık vazifen." Diyip güldü.

Naz evden çıktıktan sonra bende masayı topladım. Nabıcam diye düşünürken güzelce giyinip makyaj yapmak ve fotoğraf çekilmek geldi aklıma. Böylelikle vaktim geçmiş olurdu. Zaten bir saat falan eyeliner'ı çekmek sürüyordu, sıkıcıydı ama sonunda çok güzel bir görüntü çıkıyordu ortaya, tabi güzel çekebilene.

Yarım saat bekledikten sonra Naz gelmişti.
"Nerede kaldın be kızım sözde kıyafet alıp gelecektin." Dedim o da "Hiç sorma kanka annem bir sürü soru sordu nereye gidiyosun, kiminle falan filan duş bile almadım burada alıcam eğer daha fazla kalsaydım çıkamazdım herhalde evden." Dedi. Melek teyze de amma soru sormuş hee tabi kızı ona çekmiş, ikiside meraklı.

Naz güzel bir duş aldıktan sonra salona geldi. "Ya ben giyinicem, makyajımı ve saçımı yapıcam sen hala oturuyorsun, kalk odana gidiyoruz bana yardım ediceksin." Dedi. Odaya gittiğimizde Naz kırmızı kalem etek giymişti ve üstüne de beyaz bir bluz altına da beyaz bir stiletto giymişti. Naz  sade ve şık görünüyordu. Göz alıcıydı ve daha saçları yapılacak makyajı yapılacaktı.

Saçlarını hafif dalgalı yaptık. Makyajı da abartılı değildi. Yarım saatte anca çekebilsekte eyeliner sürdük. Çok ince ve kaş bitimine kadar olmuştu, bu benim en sevdiğim eyeliner çekme şekliydi diyebilirim. Ama gel gelelim kendime yapamıyorum aynısını. Beyaz bir göz kalemi sürdük, birazcık rimel ve son olarak dudağına çok hafif tatlı bir kırmızı ruj sürdük. Naz'ın gitmesine on beş dakika falan vardı. Çok güzel görünüyordu, eminim Atakan gözlerini ondan alamayacak.

Atakan Naz'ı bizim evden aldı ve gittiler. Tabii çocuk bilmiyordu bizim evi, uzun uğraşlar sonucunda bulmuştu. Dolapta ne var ne yok diye bakarken iki tane dondurma kabı vardı. Birinde yaprak sarma birindeyse dondurma olması lazımdı. İlk defa dondurma kutusundan dondurma çıkmıştı. Şanslı günümdeyim diyeceğimde sabah Egemen'in beni o halde görmesini göz önün de tutarsak pekte şanslı sayılmam.

Salona geçip yavaş yavaş dondurmamı bitirdim. Televizyon'dan birkaç film de izledikten sonra odama geçip makyaj yapmaya başladım. İlk defa bu kadar ağır bir makyaj yapıyordum. Koyu renk bir ruj sürdüm, göz kalemi ve far'ımı da sürdükten  sonra güzelce eyeliner'i de sürüp, rimel sürdüm ve güzel bir body baktım dolabımdan.

Bordo bir body giydikten sonra saçımıda kıvırcık yaptım ve fotoğraf çekilmeye başladım.

Bir sürü fotoğraf çekildikten sonra hepsine tek tek baktım hepsi bok gibi çıkmıştı her zaman ki gibi yine ve yine denedim, bu sefer çekildiklerim güzel olmuştu. Eh haliyle sıkılmıştım yaklaşık bir saat fotoğraf çekilmekten başka yapabileceğim bir şey de yoktu ki evde.

Makyajımı çıkardım, Yani kısaca ev halime geri döndüm. Fotoğraf çekilmeyi bırakmıştım. Biraz da oturup dizi izliyeyim dedim ve kapı çaldı.

Arkadaşlar votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

İlerleyen bölümlerde daha uzun yazmaya çalışacağım ve daha güzel bölümler olacak (:







Aşk Olsun (Çocukluk Aşkım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin