5

25 2 0
                                    

Medya, Atakan Arslan (Naz'ın flörtü)

Yine sıradan bir güne uyanmıştım. Bugün Naz' lara gidip gecesi de Naz'ı bize almayı planlıyordum. Annemler bir hafta sonra dönecekti İzmir'den , amcamlarda kalacaklardı.

Yine sabah duşumu aldım ve üstüme siyah tayt ve siyah salaş bir tişört giymiştim. Daha sonra kahvaltı hazırladım ve kahvaltımı ettim. Evleri temizleyip Naz'a gitmeyi düşünüyordum. Neyse ki ev o kadar dağınık değildi. Çünkü arkadaşlarıyla  evi dağıtan cadı kardeşim ve üstündekileri çıkardığı yerde bırakan babam yoktu bugün.

Ah canım annem onun bana hiçbir zararı yoktu, bazen gıcık oluyor ama yeri geldiğinde de kıymetini biliyor, onu çok seviyorum.

Odamı da topladıktan sonra Naz'a mesaj attım. "Kanka nabiyosun." Diye mesaj attım. Galiba o da bana yazıcaktı, aynı anda kanka nabiyosun yazdık birbirimize. Hunharca gülücük atıp konuşmamıza devam ettik. "Ya kanka annem ve babam evde yok ya şimdi ben size gelsem biraz sizde otursak sonra çıkıp biraz gezsek annenden izin alıp bizde kalsan bu gece olmaz mı ?"

"Olur kanka gel annemle de konuş, ben az konuşmadım annenle." Haklıydı. Çünkü hep o izin alırdı benim yerime annemden. Kankalık, kardeşlik bunu gerektirir.
"Tamam." Yazdım ve gidip sıra yine eşya bakmaktaydı. Ama bu konuda hiçbir fikrim yoktu bu kıyafet işi beni çok zorluyor.

En sonunda giyicek bir şey bulamayınca demin giydiğim siyah taytım ve siyah tişörtümle çıkıcaktım, üstüme ceketimi ve beyaz spor ayakkabılarımı giydikten sonra Naz'ların evinin yolunu tuttum.

Eve gittiğimde Naz kapıyı açtı ve bana şöyle bir bakıp " Ay Hayal ne üşengeç kız çıktın sen, bu ne hal yasta mısın?" deyip kahkaya attı. "Sus be sen kendine bak daha giyinmemişsin bile çekil şurdan ben melek teyzemi görücem." dedim. (Melek teyze Naz'ın annesi).

***

Uzun uğraşlar sonucunda Melek teyzeden izin alabilmiştim vee yan komşuya gönderebilmiştim. Resmen kadını kendi evinden kovmuş gibi oldum. Olsun kızmışsa da alırım gönlünü, o benimde annem sayılır.

Bu sefer iki saat bekledim Naz'ı en sonunda "eh be kızım amma süslendin alt tarafı çarşıya gitcez sizden sonra ordan da bize gidicez bizde kalıcaz. Ver şu düzleştiriciyi birazda ben yapayım, gören de Atakan 'a gidiyosun sanıcak." dedim gülmeye başladık. Bana baktı ve " Atakan' a gittiğim günlerde gelir inşallah." Dedi.' Fesat anlama he' diye de ekledi Ben orada kıs kıs gülerken.

Nihayet bitmişti Naz'ın süslenmesi. Naz bordo bir pantolon ve üstüne de beyaz düz bir tişört giymişti. Bundan sonra Naz'a süslü diye hitap etmeyi düşünüyorum, ya da telefona öyle kayıtlarım. İyi bari bende saçımı düzleştirmiştim arada. Biraz oturup telefonla oynadık, bişeyler içtikten sonra dışarı çıkmak için ayakkabılarımızı da giydik ve yola çıktık. İlk önce bir tur attık, sonra da çeşit çeşit mağazalara girip bir sürü elbise denedik hepsi birbirinden güzeldi..

Burger King'te oturup ikili menü'yü aldık ve yedik. Sonra da bir cafe'de oturduktan sonra evin yoluna koyulduk. İkimizde çok yorulmuştuk tabi on kere kıyafet değiştirdikten sonra kim olsa yorulurdu herhalde.

Eve gelmiştik, ikimizde ayrı yerlere uzanıp öylece telefonla oynamaya başladık. Ben boş boş Instagram'da dolanırken Naz hanım efendi flortüyle mesajlaşıyor ve kendi kendine gülüyordu.

Ah benimde bir aralar sevgilim vardı canımdan çok sevdiğim ama değerimi bilmedi. Herkes kendini böyle avutur ya değer bilmedi falan diye. Sevseydi gitmezdi ne olursa olsun. Yine duygusala bağladım aç ordan bir Yıldız Tilbe. Yine ne  saçmalıyorum Aras bitti artık benim için. BİTTİ.

Telefonla oynarken zaman çok çabuk geçiyor ne zaman akşam olmuştu hiç anlamadım bile.

Bu akşam nabıcamızı hiç planlamamıştık. Sadece Naz'ı bize almayı düşünmüştüm geri kalanı hiç düşünmemiştim.

Naz kendi halinde oynuyordu telefonla, bense onun sırıtışını izliyordum. En sonunda "Kızım gülme artık yeter bıktım otuz iki dişini görmekten."dediğim gibi suratını astı.

"Ee bakma ozaman bana otuz iki dişimi de görmezsin." Dedi ve bu sefer benim sinirimi bozmuştu. Kıvırcık işte nolucak.

Sonunda ikimizde kıçımızı kaldırabilmiştik koltuktan. Kalktık ve direk mutfağa gittik.

Ne bulduysak yedik, daha sonra da mısır patlattık. Bu akşam eğlenceli geçeceğe benziyordu. Çünkü bu akşam korku değil,  komedi izleyecektik. Korku filmi izleyince anca altımıza sıçıyorduk.  Oysa ki komedi izlerken öyle mi ? Tabiki de değil, komedide gülüp eğleniyorduk.

Laptop'tan Recep ivedik 5 açmıştık. İzlerken gülmeyi ihmal etmiyorduk tabi. O adam hakkında pek bilgi sahibi değilim ama çok güzel oynuyor, güldürüyordu izleyenleri.
Gülmekten patlattığımız mısırları yiyemedik ve çikolataları da. O derece yani.

***

Saatler ilerledikçe gözlerimiz kapanıyordu. Zaten filmin bitmesine de on dakika falan kalmıştı. Bu gece Naz ile geçen en güzel gecemiz diyebilirim. Film'i izlerken Naz bir filme bakıp gülüyordu birde telefona. Telefon da kimin olduğunu bilirsiniz tabi ki de Atakan.

Film bitti ve şimdi sıra yastık savaşında. Tabi ev bana kalınca düzgün durur muyum? Tabi durmam. Arkadaşımla güzel bir gece geçireceğim. Hep o cadı Sena mı arkadaşlarıyla evi dağıtıcak, biraz da ben dağıtayım toplayan yine ben olucam zaten. Yastık savaşı yaparken Naz 'a mesaj geldi. O hemen telefona koştururken bende yastıkla ona vurdum ve yere düştü hemen.

"Aaa Hayal sayılmaz bu hilecilik yapıyosun." Deyip güldü. Ve ikimiz birden gülmeye başladık. Seviyorum bu kızı ya beni koruyup kollayacak çok sevecek bir sevgilim yok artık belki ama canımdan çok sevdiğim kardeşim dediğim dostum var. 

Artık uyumak istiyordum. Ama bu Naz iki de birde bana soru soruyordu, ' kanka ne yazayım.' Diye çocukla sanki ben flörtleşiyorum. Uyumama izin vermiyordu. Çocuk bunu görüntülü aramak isteyince hemen saçını başını düzeltti dudağına nemlendirici sürdükten sonra telefonu açtı onlar konuşurken ben hiç sesimi çıkarmadan bir yandan onları dinleyiyor, bir yandan da uyumamak için direniyordum. Saat gecenin üç'ü bunlar hala konuşuyor ya kardeşim sizin işiniz yok mu, uykunuz yok mu yatın. Derken uyuyakalmışım. Beni dürten bir şey vardı aman fesat olmayın iki dakka. Naz beni sarsalayarak uyandırıyormuş meğerse bende deprem oluyor falan sandım. Hala gece ve saat dört ne yani ben uyuduktan sonra bir saat konuşmuşlar ve Naz şimdi mi gördü benim uyuduğumu. Off ne çektim bu akşam bu kızdan ben böyle.

"Ya Hayal kalk kızım, çabuk ol hadisene amma ağır uykun varmış be maviş bir türlü uyanamadın. Çocuk benden hoşlandığını söylüyor ne diyim?" dediğinde hemen uyandım sonuçta buna cevap vermek benim kankalık görevimdi ama keşke daha insancıl bir şekilde uyandırılsaydım. Bütün hafızam gitti silindi şimdi ne yazacağız bu çocuğa derken Naz çocuğa cevap bile vermiş ben kendi kendime konuşurken. 'Bende senden hoşlanıyorum yazmış.'

" Ya kanka salak mısın niye çocuğa hemen öyle diyosun insan ağırdan alır daha yeni başladın konuşmaya be yavaş yürü yavaş. Uçmuşsun kızım sen." Dedim 

Ama Naz dik kafalı birisi olduğu için kendi dediklerini yapan biriydi benide takmadı yani. Daha üç gün önce tanıdığı çocuğa güvenemez ki insan güvenmemeli. Ben senelerdir güvendim sonunda olanı o da gördü.

"Kanka hakikaten çok uykum geldi yatalım o artık lütfen." dedim yalvarır gibi bakarak

"Tamam sen yat kardeşim." Dedi gülerek

Sonunda yatmamı kabul etmişti. Bende güzelce yayılıp uyumuştum.

Arkadaşlar, elimden geldiğince güzel yazmaya çalışıyorum. Lütfen votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayın.😊

Aşk Olsun (Çocukluk Aşkım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin