Bir okuruma 5k'ya ulaşırsak özel bölüm yazacağımı söylemiştim. Sözümü de tutuyorum. Eğer bölümü beğenir ve bunun gibi bölümlerin devam etmesini isterseniz lütfen belirtin. Hepinizi öptüm,sevdim.
Keyifli okumalar🖤Dumbledore'un odasından çıkan Hermione,koridorda yürümeye başladı. Önüne yavaşça süzülerek düşen kağıt ise duraksamasına sebep oldu. Eğilerek kağıdı yerden aldı.Adımlarını devam ettirirken bir yandan da elindeki okuyordu.
Doğru yoldasın. Sadece yürümeye devam et.
'Neyin nesi bu?' Diye geçirdi Hermione içinden. Yoksa bir tuzak mıydı? Bulunduğu yerde,Hogwarts'ta,bir tuzağa düşmesi küçük bir ihtimaldi. Ama her ihtimali ciddiye alması gerekiyordu.
Etrafına bakındı ve birkaç saniye sonra duyulabilir bir sesle "Kim var orada?" Diye bağırdı. Aldığı dönüt ise elindeki kağıda yazılmıştı.
Önemli biri var. Bundan emin olabilirsin.
Bu cevap Hermione'nin biraz da olsa ürkmesine sebep olmuştu. Bu önemli biri de kim oluyordu böyle?
Cesaretini topladı ve göz göze gelebileceği biri olmadığından karşısına bakarak konuştu. "Benimle derdin nedir?"
Sesi biraz çatallı çıkmıştı. Bu yüzden kendisine içten içe kızarken elindeki kağıdın kıpraştığını hissetti.
Ödeşmemiz gereken bir konu var.
'Ödeşmek' diye geçirdi içinden Hermione. Tanıdık bir sözdü bu. En son kime borçlu kaldığını ya da kimin ona borçlandığını düşündü. Bunca şey arasında aklında nasıl bunu tutabileceğini düşündü. Düşündü,düşündü ve düşündü. Yedi dakika kadar aynı eylemi yaptı. Ödeşmesi gereken kişi beklemekten sıkılmış olacak ki,kağıda yeniden bir şeyler yazılmaya başlandı.
Arkanı dön.
Hermione biraz tereddütle bile olsa arkasını döndü. Bu simayı tanıyordu. Bu simayı görmeyeli uzun zaman olmuştu. 'En son ne zaman' diye düşündü ve o an hatırladı. 3 ay kadar önce,düello ettiklerinde Hermione yenik düşmüştü ve Draco-Hermione'nin bilmediği bir sebepten dolayı- Hermione'yi kurtarmıştı.
Kurtarmıştı.
"Borç!" Diye bağırdı Hermione. Ne dediğini bilmiyor gibiydi ama cümlesine devam etti. "Borçlu olan benim!" Draco,bu söze karşılık kafasını salladı. "Ama,ama sen şuan,senin şuan kurtarılmaya ihtiyacın yok."
Bu sefer sözleri onaylanmamıştı.
"Benim kurtarılmaya ihtiyacım var. Benim buna her zaman ihtiyacım vardı."
"Ne demek istiyorsun yani?"
Draco,Hermione'ye doğru birkaç adım attı. "Sanıyorsun ki,ben ölmüyorum. Sen ölmem için her yerimin kana bulanması gerektiğini sanıyorsun. Ama ben ölüyorum." İki adım daha attı. "Sanıyorsun ki,ölmek için maddi yara gerekiyor. Sen manevi yaranın insanı öldüremeyeceğini sanıyorsun." Ve iki adım daha yaklaştı. Şimdi aralarında üç adımdan fazlası yoktu. Hermione'nin dudakları aralanmıştı. Nefes alış verişi hızlıydı ve sürekli yutkunuyordu. "Ama ben sanıyorum ki,senden uzaklaşmak iyi gelecek. Seni unutabileceğimi sanıyorum. Öylece kafamdan silip atabileceğim biri sanıyorum seni. O kadar yanılıyorum ki aslında. Çünkü seninle olmak o kadar özel ki. Sen o kadar özelsin ki." Draco bir adım daha attı ve aralarındaki mesafe iyice azalmış oldu.
"D-draco,ben,b-ben gerçekten-"
"Shhh, eğer konuşursan beni yalnızca üzersin. Çünkü olmayacağını,istesek de olamayacağını biliyoruz ikimizde. O yüzden sadece dinle olur mu? Seni ne kadar sevdiğimi dinle. Bunu daha öncede yapmıştın."
"Her zaman kıskandım. Sana benden çok daha yakın olan herkesi kıskandım. Sana ulaşmak...Ben sadece sana hakaret ederek ulaşabiliyordum. Sinirlenişini görmek eğlenceliydi,hala öyle ama sana dediğim her şey için çok özür dilerim. Amacım hiçbir zaman seni kırmak olmadı. Tamam belki bir kez. Yumruğu gözüme geçirdiğinde olabilir belki. Ama,bu kadar. Eminim ki sen çoğu kez beni öldürmek istemişsindir." Bunu dedikten sonra ufak bir kahkaha attı. "Ama beni hiçbir zaman öldüremeyeceksin çünkü öldürmek ödeşebileceğimiz bir konu değil."
"Seni izlemek çok güzel. Uzaktan bile olsa, dudağını oynattığın,gözünü kırptığın,burnunu kırıştırdığın, saçlarınla oynadığın,güldüğün,sinirlendiğin,kahkaha attığın her anı izlemek çok güzel. Ama en sevmediğim şey,seni üzgün görmek. Seni ne zaman üzgün görsem,kime olduğu belli olmayan bir öfke beliriyor içimde. Bu yüzden yapman gereken şey,üzülmemek çünkü ben nerede olursan ol seni izliyor olacağım." Hermione'nin elini kendi kalbinin üzerine koydu. "Çünkü sen tam buradasın. Yani gözüm her zaman üzerinde."
"Bunu neden yapıyorum? Belli bir sebebim yok. Evet kurtulmaya ihtiyacım var ama kurtulmak için ihtiyacım olan şey sensin. Anlayacağın,ödeşemiyoruz." Gülümsedi. "En azından şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki,seni seviyorum,seni çok seviyorum ve her zaman seveveğim."
"Ödeşebiliriz." Dedi Hermione. Sesi o kadar kısıktı ki ancak kendisi duyabilmişti.
"Ne?"
"Ödeşelim." Dedi Hermione daha yüksek bir sesle ve ıslak gözlerini Draco'nun mavilerine dikti.
"Bir dakika,sen-sen ağlıyor musun bana mı öyle geliyor?"
Hermione'nin yanağındaki yaşları bir hamle ile sildi ve yüzünü avuçları içine aldı. "Ağlamanı istemiyorum. Özellikle benim yüzümden. Buna dayanamam."
Hermione başını Draco'nun ellerine yasladı kocaman gülümsedi.
"İşte böyle. Böyle çok daha güzelsin." Ve o an Draco'nun vücuduna Hermione'ye ait olan ince kollar sarıldı. Draco da kollarını Hermione'nin beline sardı.
"Bundan sonra senin yüzünden çok ağlayacağım. Çünkü eğer bilmiyorsan,sevgililer genelde tartışırlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect|Dramione
Fanfiction"Her şey kusursuz" dedi Hermione heyecanlı bir ses tonuyla. Hala etrafı seyrediyordu. Yanağına düşmüş bir tutam saçı kulağının arkasına sokulunca arkasını döndü. "Burada çok fazla kusur var. Ama sen,sen kusursuz olan ve her şeyi kendin gibi görensin...