Episode 8|Facedown

2.5K 152 84
                                    

Hermione bulunduğu yere baktı. Metrelerce yuvarlansa da aşağı inebilmişti. Malfoy'la beraber.

Yamadaki taşlar ikisininde kıyafetlerine zarar vermişti. Ayağa kalkıp üzerindeki topraklardan kurtulduktan sonra düz yolda yürümeye başladılar.

"Manzara aşkın yüzünden düştüğümüz duruma da bak Granger!"

"Bana katılmak kesinlikle senin tercihindi." dedi Hermione bilmiş bir tavırla.

"Ben seni kurtarmayı tercih etmiştim."

Draco böyle deyince Hermione yüzüne aklında bir ampul yanmış gibi bir şekil verdi.

"Sahi Malfoy. Neden sürekli birbirimizi kurtarıyoruz?"

"Zorunluluktan." dedi Draco hızlıca.

"Böyle bir zorunluluğun yok."

"Vicdanlı bir insanım işte."

Hermione güldü. "Tabii anlıyorum."

Gözleri kamaştıran o göle çok yakınlardı şimdi. Gerçekten kusursuz görünüyordu. Hermione adımlarını hızlandırdı ve gölün tam kenarına oturdu. Gözlerini berrak suya çevirdiğinde aniden kaşlarını çattı. Suda sadece kendisini değil,ailesiyle birlikte mutlu bir şekilde yaşadığını görüyordu.

"Ailen mi?" dedi Draco. Sesi yumuşaktı.

Hermione başını salladı. "Sen de bak. Ne göreceğini merak ediyorum."

Draco yansıma da ne göreceğinden habersiz suya yaklaştı. Hermione de yanındaydı. Draco gördüğü manzaraya karşı gözlerini kırpıştırdı.

"Neden ben göremiyorum Malfoy? Suda hala ikimiz varız."

Draco afalladı. Gerçekleşen şeyi Hermione'nin fark etmemesine sevinmişti.

"Gerçekleşmesini istediğim bir hayalim yokmuş demek ki."

Hermione yüzünü yavaşça Draco'ya çevirdi. Bir gözü buz mavi gözlerin sahibindeyken diğer gözü ise göldeki hala değişmeyen yansımadaydı. Draco'nun hayali gölde gözükmediyse neden Hermione'nin sudaki yüzü çevrilmemişti?

Draco gözlerini kocaman açmış kendisine bakan kahverengilere bakıyordu. O,çağın en zeki cadısıydı. Anlamıştı.

"M-malf-"

Draco,Hermione'nin herhangi bir şey söylemesine izin vermeden ayağa kalktı ve büyük adımlar atmaya başladı. Bununla yüzleşmek istemiyordu. Şimdi olamazdı.

Hermione yaşadığı şoku atlatamasa da gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve ayağa kalktı. Draco'ya yetişmeye çalışıyordu ama bu hiç de kolay değildi. Sarı saçlar Hermione'nin görüş alanından iyice uzaklaştıktan sonra durdu. Belki de olayı sıcağı sıcağına tartışmamak en iyisiydi.

Hermione Malfoy ve kendisin düşündü. Anlaşılamayacak bir insan değildi. Zor bir kişiliği olması da onu ulaşılmaz yapmazdı.

"Bir kalp kaç defa kilitlenirse kilitlensin onu açacak bir anahtar her zaman vardır" diye mırıldandı Hermione. Ama Malfoy'un kalbinin sahibi o değildi. Bu imkansızdı. Onlarca engel vardı ve en büyüğü de Hermione'nin Draco'ya hiç aşık olamayacak olmasıydı.

***
Gidecek yeri de yoktu kimsesi de. Ölüm yiyenlerin arasına dönemezdi,dönmezdi. Diğer seçenekte ise Hermione vardı. Hermione'nin yanına gitmesi ise şu an için en mümkün olmayan seçenekti.

Onunla konuşamazdı. Yüz yüze gelmek bile istemiyordu. Artık biliyordu,artık herhangi bir şeyin önüne geçilemezdi.

Hermione'nin ona sadece dostça sarıldığı an geldi Draco'nun aklına. Yıllar sonra ilk defa dokunmuştu ona. Hayatında ilk kez sevdiği kadının kokusunu içine çekebilmişti. Ve belki de hayatında ilk kez gerçek sevgiyi hissetmişti.

Ama biliyordu. Granger ve Malfoy olamazdı. Bu yüzden ilk ve büyük bir ihtimalle son kez dile getirdi duygularını.

"Merhaba,ben Draco Malfoy. Senin Hermione Granger olduğunu biliyorum. Çağın en zeki cadısı olduğunu da. Ben bir Slytherin'im. Senin Gryffindor olduğunu biliyorum. Tabii hakkında daha da fazlasını biliyorum çünkü...Çünkü birinci sınıftan beri senden hoşlanıyorum. Okul bittiğinde duygularımın da tükendiğini sandım ama öyle olmamış. Seni seviyorum. Çocuklarımızın melez olması da önemli değil."

Draco yarı alayla söylemişti sözlerini. Son cümlesini de tamamayınca güldü haline.

"Tanıştığımıza memnun oldum,Malfoy."

Duyduğu ses Draco'nun arkasına bakmasına sebep olurken gördüğü şey ise gözlerinin yuvalarından çıkmasına sebep olmuştu.

"Sen de nereden çıktın?!"

"Saklanma konusunda beceriksizsin ama oldukça cesursun. Gryffindor olmamana şaşmalı."

"Neden suratıma bön bön bakıyorsun? Gidelim hadi."

"N-nereye?" Dedi Draco. Şaşkınlığı her yerinden belli oluyordu.

"Geldiğimiz yere tabii."

"Tabii. Gidelim haklısın."

Hermione sıkıca Draco'nun kolunu sıktı ve geldikleri ormana geri cisimlendi.

Biliyorum bölümler çok kısa ama sorunum şu ki hikayenin kurgusu tamamen bana ait değil,uymam gereken şeyler var ve bu beni zorluyor,yazarken bunaltıyor. Diğer sebep ise bir kurgu. Bölümleri hariç her şeyi hazır. O da aklımı çok meşgul ediyor bu yüzden upuzun bölümler yazamıyorum,buraya kadar okuyan herkese çok teşekkür ederim. Sizi çok çok seviyorum.💜

Perfect|DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin