18.BÖLÜM 'Havuz'

2.9K 104 5
                                    

  Kendimi şu an hiç hissetmediğim kadar kötü hissediyordum. Kendi yalnızlığımda boğularak da buna daha da katkı sağladığımın farkındaydım ama elimden hiçbir şey gelmezdi. Ege'nin sözleri kulaklarımda yankılanıyordu. Her yankılanışında kendimi daha da kötü hissediyordum. Ege'nin karşısında ne diyeceğimi bilememiştim. Biliyordum ki ağzımdan çıkacak her kelime ya onun, ya da benim canımı fazlasıyla yakacaktı.

 Aradan bir hafta geçmesine rağmen hâlâ çok huzursuzdum. Ege ve Bora kardeşler, görmemek için verdiğim uğraşı derslerime bile veremiyordum. Ege'nin sorusuna cevap verememiştim. Ben bir şey diyemeden Damla aşağı onunla yatmamı istemek için gelmişti ve o an Damla'ya bütün iyi dileklerimi göndermiştim.

  Bir haftadır kaçıyordum ama eninde sonunda Ege benden bir cevap isteyecekti ve ben ne diyeceğimden emin değildim. Aslında Ege hoş birisiydi. Doğruyu söylemek gerekirse azda olsa bir hoşlanmam vardı ona karşı ama bundan pek emin değildim. Üstelik de sevgili Bora'nın bana yaşattığı acıdan sonra. 

  Şimdi ise Doğa'ya tüm olanları anlatmıştım ve hâlâ bana ifadesizce bakıyordu. Bir türlü kendine gelemeyince ben de yanağına hafif bir tokat attım. Elimin yüzüne değmesi ile havaya sıçraması bir oldu. Bana 'seni öldüreceğim' diyen bakışını attıktan sonra normale döndü.

  "Doğa, lütfen bir şey söyle. Çok mu ayıp ettim Ege'ye? Bir haftadır köşe bucak ondan kaçıyorum." Doğa'ya biraz düşünme süresi vererek iç geçirdim. Bora'ya karşı hislerimin gün geçtikçe körelmesi gerekirken daha da artıyordu ve bu da beni çileden çıkarıyordu. Doğa bana üzgün bir şekilde bakarak:

  "Açıkçası Ada sen iki kardeşide etkilemeyi başarmışsın. Taşındığınız gün bana bekâr kalacağını söylemiştin ama bakıyorum da hiç öyle olmadı." dedi imalı bir şekilde. Doğa'ya kızgın bir bakış göndererek ayağa kalktım ve bilgisayarımın başına geçtim. Doğa bu sefer gerçekten de kızdığımı anlamış olacak ki gönlümü almaya çalıştı:

  "Bak, özür dilerim. Ege sana çıkma teklifi etti ve sen de yaklaşık olarak bir haftadır ondan kaçıyorsun. Bazen gelip bana, seni soruyor ama ben de cevap veremiyorum. Bir an önce bu işi halletmelisin. Yoksa senin de Ege'nin de canı çok yanabilir." Doğa bu sefer gerçekten de fazla mantıklı konuşmuştu. Ama ben hâlâ Ege'ye ne diyeceğimi bilmiyordum. Eğer onunla konuşmaya karar verirsem bir cevabım olmalıydı. Ama ben değil Ege ile birisiyle bile çıkmaya hazır olduğumdan pek emin değildim.

  **************

  Sonunda Ege ile konuşacak ve bu arap saçına dönen meseleyi açıklığa kavuşturacaktım. Ege'ye tam olarak ne cevap verebileceğimi bilmiyordum. Onunla konuşurken kalbim ne derse o cevabı verecektim. Zaten şu son günlerde annem bile bir şeyler olduğundan şüphe duymaya başlamıştı. En azından Ege ile konuşmayı becerebilirsem üzerimden koca bir yük kalkacaktı. 

  Öğle tenefüsüne 5 dakika kalmıştı sadece. Zaman şu an benim için o kadar hızlı geçiyordu ki. Yanımda oturan Doğa tedirginliğimi çok iyi hissedebiliyordu. Bora ve Ege'nin gözleri ise beni delip geçmek üzereydi. Ben de bu kadar baskı altında dersi dinlemeye çalışıyordum. Gerçekten de çok çalışkan bir öğrençi profili çizmiştim herkesin gözünde. 

  Zilin sesini duyunca dakikalardır büyük bir uğraşla tuttuğum nefesimi verdim. Sıramdan kalktım ve korkak adımlarla Ege'nin yanına doğru yürümeye çalıştım. Ege bana boş boş bakarken ne diyeceğimi bilemiyordum. Bana kızdığı çok belli oluyordu. Aslında haklıydı da. Bir haftadır her zaman ondan kaçmıştım.

  "Biraz yalnız konuşabilir miyiz?" dedim çekinerek. Beni terslese bile bir şey söylemeye hakkım yoktu. Bu sefer yüzüme karşı hakaret bile etse susmalıydım. Ege bana boş gözlerle bakarak kafasını olumlu anlamda salladı. 

MASUM (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin