4.BÖLÜM 'Benim Küçük Farem'

4.5K 165 6
                                    

  Ilık su vücudumdan akarken bu sefer beraberinde sorunlarımı götürmüyordu. Bu da canımın daha çok yanmasına neden oluyordu. 18 yıllık hayatım boyunca kendimi hiç böylesine garip hissetmemiştim.

  Bora beni öpmüştü. Dudaklarını hâlâ dudaklarımın üzerinde hissedebiliyordum. O an neler hissettiğimi kelimelerle ifade edemiyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım. İçimi kaplayan o garip duygudan kurtulamıyordum.
 
Sanırım artık banyodan çıksam iyi olacaktı. Eğer biraz daha kalırsam her tarafım buruş buruş olabilirdi.

  Banyodan çıkıp hızlı adımlarla odama gittim. Hiç zaman kaybetmeden üzerime pijama takımımı geçirip yatağıma doğru ilerledim.

  Ben gerçekten de katıksız bir salaktım. Yatağıma yatmadan önce Bora'nın penceresiyle komşu olan penceremden dışarı baktım ve o inanılmaz derece de mükemmel mavi gözlerle karşılaştım. Bacaklarım bedenimi taşıyamıyordu. Az kalsın yere kapaklanacaktım.

  Bora'nın mavi gözleri bu sefer daha farklı bakıyordu ama halâ o alaylı bakış gitmemişti. Kendimi daha fazla bu düşüncelerde boğmamaya karar vererek perdeyi çektim ve kendimi yatağıma attım. Bu gece uyuyabileceğimi sanmıyordum. Uykum vardı ama Bora halâ aklımdan çıkmadığı için uyuyamayacaktım. Kendime daha fazla eziyet çektirmeden kitabımı elime aldım ve okumaya başladım. Belki bu biraz olsun Bora'yı unutmamı sağlardı.

******

  Güneşin parlak ışığı beni uykumdan ayırırken okula ve erken kalkmaya lanet ettim. Halâ çok uykum vardı. Beni tamamiyle uykumdan uyandıran telefonumdan yükselen mesaj sesi oldu. Mesaj Emre'den gelmişti:
-Doğa bugün okula gelemeyecek ,istersen seni ben alabilirim. :-)  :-) -
 
   Kahretsin Doğa'nın partiden sonra üşütüp yataklara düştüğünü unutmuştum. Buna rağmen bile çöpçatanlıktan ödün vermiyordu. Hızlıca Emre'ye mesaj attım.
-Olur :-) :-) -

  Üstüme okul formalarımı geçirip aşağı indim. Kapıdan çıkmadan önce boy aynasında kendime baktım. 

  Dışarıdan gelen korna sesi ile ayağıma spor ayakkabılarımı giydim ve koşar adımlarla dışarı çıktım. Emre ve son model arabası dışarıda beni bekliyordu. Arabaya bindim ve Emre'ye dönerek "Günaydın." dedim gülümseyerek. Emre'de bana sıcak bir gülümseme göndererek:
  "Günaydın." dedi.

  Okula kadar hiç konuşmadık. Sanırım bugün Emre'nin canı bir şeye sıkılmıştı. Merak etmiştim ama daha yeni tanışıyorduk ve bana sorununu anlatacağını sanmıyorum. Bu yüzden susmayı tercih ettim.   

  "Dersin başlamasına yarım saat var daha istersen kantinde bir şeyler içelim." Havanın soğuk olduğu böyle bir günde Emre'nin teklifini reddetmek mümkün değildi. Okula girdiğimizde direk kantine yöneldik.

  "Ben çayları alıp geliyorum. Sen burada bekle. Tamam mı?" dedi. Ben de cevap olarak kafamı yavaşça salladım. O sırada Bora yanında en iyi arkadaşı olduğunu düşündüğüm çocukla birlikte kantine girdi.

  Öyle bir yere oturdu ki, gözleri resmen benimkileri fethediyordu. Gözlerini kaçırmadan bana bakıyordu. Her zaman ki gibi alayla bakıyordu ama o mavi gözlerinin altında sanki başka bir şeyler daha vardı. Ne yazık ki ben daha bu duyguları anlayacak kadar uzman değildim. Emre'nin önüme dumanı üzerinde  çayı koymasıyla Bora hakkındaki düşüncelerimi bir kenara ittim.

  Emre'ye gülümseyerek, "Teşekkür ederim." dedim. Emre'de bana karşılık olarak bir gülümseme gönderdi. Sabahki gibi hüzünlü durmuyordu. Demek ki o da benim gibi erken kalkmaktan nefret ediyordu.

MASUM (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin