7. Ellerin ellerimin arasında olacak.
Şehrin ışıkları gözlerine yansırken balkonda oturmuş etrafı inceliyordu. Yeni yeni huy edindiği sigarasından bir dal almak için elini cebine attı.
Yarısı bu gece bitmiş paketten bir dalı ve çakmağını çıkartarak dudaklarına yönlendirdi. Elini rüzgara siper ederek çakmağı ateşledi ve çıkan çatırtı sesinin gecenin karanlığına düşmesine izin verdi.
Derin bir nefes alarak sigaranın dudaklarında hayat bulmasını izledi ve çakmağı paketle beraber cebine tıkıştırdı.
Her şeyin anlamsızlığı karşısında ne yapması gerektiğini bilmeden öylece, nasıl bittiğini anlamadan içti sigarasını.
Gidiyordu işte. Mutlu olduğu o yerden, sevdiği çocuktan uzaklara gidiyordu. Yoongi Jungkook'u bırakmayı hiç istemiyordu.
Karşısında duran eve bakışları çarptı. Miniği şimdi huzurlu bir uykunun kollarında olmalıydı. Onun uyuyan yüzünü zihninde canlandırdı Yoongi.
Canı yandı sonra. Dudaklarının değdiği dudaklarına sigaradan başka bir şeyi değdirmemişti. Değdiremezdi de.
İçini çekerek gözlerini kapattı. Sabah güneş ışımaya başladığı zaman gideceklerdi. Hiç sabah olmasın istedi Yoongi.
Hızla arkasını dönüp odasına adımladı. Telefonunu cebine atarak önce odadan sonra da evden sessizce çıktı.
Bomboş yoldan karşıya geçerken adımlarını hızlandırdı. Çocuğu sanki ilk kez görecekmiş gibi heyecanlıydı. İronik olan ise belki de son görüşü olacağıydı.
Evin arkasına dolaşarak görkemli ağaca elini yasladı. Bunu önceden hep yapardı. Şimdi de yapabilirdi.
Yavaşça ayaklarıyla çıkmış odun parçalarından destek alarak ağacı tırmandı. İlk değil ikinci dala ulaşması gerekti. Jungkook'un odası o dala daha yakındı.
Cam kapalı mıdır diye korkmadı hiç. Çünkü bilirdi Jungkook'un senelerdir cam kapalı uyuyamadığını.
İkinci dala elini atarak kendini çekti ve kısaca soluklandı. Dalın üzerinde sakince kayarak açık cama yaklaştı. Burukça gülümsemişti şimdi.
Sağ adımını camdan içeri atarken peşine bedenini de içeri yuvarladı. Ses çıkarmamaya ne kadar özen gösterse de başaramamıştı.
Jungkook mırıldanarak gözlerini araladığında rüya gördüğünü sanarak hyunguna gülümsedi ve kucağındaki yastığa daha da sarılarak gözlerini geri yumdu.
Yoongi derince nefes alarak Jungkook'un başucundaki koltuğa oturdu.
Seneler geçse de küçüğün odası hep aynıydı. Duvardaki koca adının yanına kendi adı eklenmişti. Fotoğrafları duvarı süslüyordu.
Raflarında Iron Man oyuncakları vardı. O kadar çoklardı ki Yoongi yirmi beşten sonra saymayı bırakmıştı.
Bu oda buram buram ikisinin anıları kokuyordu. Aynı kendi odası gibi.
Gözleri yatakta usulca yatan bedene kaydığında iç çekmesine engel olamadı. O kadar.... o kadar güzeldi ki Yoongi şuracıkta kafayı yiyebileceğini düşünüyordu.
Ayın ışığı çocuğun pürüzsüz kolundaki demiri parlatınca Yoongi kendi bileğine baktı. Şu an bu demirin ağırlığı kat be kat artmıştı sanki.
Canı daha da yanarken hala huzurla uyuyan çocuğa baktı. Jungkook'suz bir yaşam nasıl olurdu bilmiyordu.
Geri döndüğünde onu bıraktığı gibi bulamazsa diye içi içini yiyordu Yoongi'nin. Hem telefonu da yoktu Jungkook'un. Elindeki tek şey annesinin telefonuydu ve belki bir müddet annesi aracılığıyla konuşabilirdi Jeonggukla.
Peki ya sonra ? Sonra ne olacaktı ?
Bilinmezlik yakıyordu canını. Delirecek gibi hissediyor, ama o kafesin içinden kaçamıyordu. Yakalanmıştı. Çoktan yakalanmıştı.
Jeongguk'a nasıl kapıldığını düşündü. Ne ara olduğunu kestiremiyordu. İlk elini tuttuğunda mıydı yoksa ona ilk sarıldığında mı ?
Tam olarak ne zamandı ?
Bilmiyordu Yoongi. Tıpkı kaç saattir orada oturup çocuğu izlediğini bilmediği gibi.
Yavaş yavaş sokak lambaları sönüp etraf günışığıyla aydınlanana kadar beklemişti. Çok değil birkaç saate çıkacaklardı yola.
Kalbi sızladı birden. Burnunun direği keskince acırken gözlerini yumdu. Ruhunu burada, tam da bu koltukta bırakıp gittiği yerde nasıl yaşayacaktı ?
Kalktı yavaşça koltuktan. Vedaları sevmezdi. Özellikle Jeonggukla vedalaşmayı hiç sevmezdi.
Odanın ortasındaki yatağa yavaşça adımladı. Dudakları hafif açılmış, kollarının arasındaki yastığa sıkıca sarılmış çocuğun alnına uzun sayılabilecek bir öpücük kondurdu.
Belki de ona son kez sarılmasına izin vermediği için kendini affetmeyecekti Jungkook. Ama sarılırsa gidemezdi, yapamazdı.
Gözünden süzülen bir damla yaş çocuğun yanağına düştü. Jungkook huzursuzca yüzünü kımıldattı.
Yoongi, dudağının altındaki o hayran olduğu bene de bir öpücük kondurarak bedeninden uzaklaştı.
"Bir gün, bir gün geleceğim yanına Jeon Jeongguk. Ve o gün ellerin ellerimin arasında olacak. En çok yakıştıkları yerde."
Sonra sessizce geldiği gibi gitti Yoongi. Arabaya bindi ve görülmeyecek duruma geldiğinde bile o eve bakmaya devam etti.
Jungkook'un hıçkırıkları kalbinde yankılandı. Tıpkı kendi hıçkırıklarının Jungkook'un kalbinde yankılandığı gibi.
SELAM GENÇLER. YA BEN AYIRDIM BUNLARI. NOLCAK ŞİMDİ ?
HİKAYENİN İSTEDİĞİM YERİNE GELDİK ARTIK. UMARIM SEVİYORSUNUZDUR HİKAYEYİ.
YORUM YAPIN YA. NOLUR.
SİZİ SEVİYORUM KOCAMAN KOCAMAN KALPLER
ŞİMDİ OKUDUĞUN
friendship is complicated |yoonkook
Fiksi Penggemar"Hyunf, gidiyof muşun ? Gifme hyunf. Noluysun gifme." Minik elleri yumruk olmuş, arabanın önünde bekleyen hyunguna seslendi Jungkook. "Üzülme Jungkook~ah. Hyungun bir gün seni görmeye gelecek. Hyungun seni asla unutmayacak." Yoongi gitti. Ve Jungk...