Bir çardağa oturdum ve basketbol oynamanı seyrettim. Seni, senin yeteneklerini, hareketlerini, gülüşünü seviyordum. Dışarıdan gören herkes basketin seni mutlu ettiğini anlayabilirdi. Ama sorun buradaydı. Görmek gerekti. Bunun için bakmak yeterli değildi.
Oynamayı kestin. Arkadaşınla yumruğunu tokuşturduktan sonra dişlerini göstererek güldün ve kenara gidip tişörtünü çıkardın. Bende o sırada telefonumu çıkarıp sana yazdım.
Bilinmeyen: Bir gün basketbolun sana mutluluk getirdiği gibi mutluluk getirebilir miyim?
Evren: Rica mı bu?
Başımı kaldırıp sana baktım. Telefona bakıyordun. Başkasına da yazıyor olmalıydın. Bazen beni hiç anlamadığını düşünüyordum. Ama sorun değildi. Beni çoğu zaman kimse anlamazdı. Anlaşılmamayı anlamıştım ben. Alışmıştım da biraz.
Bilinmeyen: Tişörtünü beğendim.
Evren: Aşk dışında bir şeyler konuşabiliyormuşsun.
Güldüm kendi kendime. Dalga geçmiş olsan da, beni ciddiye alıyordun. En azından bu başından beri yazdıklarımı gerçekten dinlemiş olduğunu gösteriyordu. Aşktı yazdıklarım. İnsan sevdiğine yazarken, başka şeyi düşünemiyordu. Aşk gelirdi hep içimden sana yazarken. Birde konuşabilsem. Bir karşıma çıksan ne derdi dilim hiç bilmiyordum.
"Burası boş mu?"
Sesini duydum. Başımı kaldıramadım bir an. Burası çardaktı ve çardaklarda herkes herkesin yanına oturabilirdi. Neden telaşlandım? Bir an yakalanma korkusu mu sardı beni? Sen beni gerçekten tanısaydın, ben bu kadar telaşlı mı hissederdim sevdiğim?
"Tabii ki." Dedim sana. Sana söylemiş olduğum ilk kelime işte buydu seneler sonra. Tabii ki. Tabii ki seni seviyorum. Tabii ki sen beni görmüyorsun bile.
O an başımı kaldırdım. O yeşil gözlerinin, güzel sesinin olduğu hayale dalmak istedim. Fark etmemişim. Ben o hayale çoktan girmişim. Senin beni sevemeyeceğin gerçeğini bile bile hayale dalmışım ben, sevdiğim. Sana sevgilim diyemeyeceğimi bile bile bir dünya kurmuşum orada kendi kendime. Sahi, Evren, sana yazarken aklımdan geçen neydi? Olurda bana aşık olursun diye mi umut ediyordum? Umut değil bu. Ben aslında beni sevmeyeceğin gerçeğini çoktan kabullenmişim. Yalnızca içimdekileri dökmem gerekti. Seni yazdığım o siyah defter yetmedi bana. Yetseydi keşke dememeyi umuyorum bu saatten sonra. Pişman olmak istemiyorum. Ama biliyor musun, sevdiğim, pişmanlığım senden olunca bile güzel oluyor galiba.
"İyi misin?" Dediğini duydum. Uzun süredir gözlerinde kaldım sanıyordum ancak sadece birkaç saniye olmuş. Başımı aşağı yukarı salladıktan sonra başka yere bakmaya başladım.
Telefonunla birine bir şey yazmaya başladın. Ve o anda benim telefonumun zil sesi yankılandı masada. Gözlerimi yumdum. Telaşlandım. Yeniden. Ama sen bana bakmadın bile. Tekrar yazdın. Tekrar zil sesi duyuldu. Nefesimi tuttum ve o an sen başını kaldırdın. Sana bakmadan telefonumu yavaşça elime aldım.
Evren: Şaşırdım, anonim.
Evren: Görüldü atman yakışmadı sana.
Birazdan, hayatımın en saçma ve kötü rolünü yapacaktım. Ve bunun için şimdiden kötü hissettim kendimi.
Çardakta hafif yan döndüm ve telefonu kulağıma götürdüm. "Sevgilim..." Dedim sessizce. Bu rolü senin için yapsam da yine de sen duyma istedim, sevdiğim. Benim sevgilim yoktu, olmazdı, kimse sevmezdi beni. Ama şimdi sen, beni bunların tam tersi olarak biliyordun. "...seni aramamı istemişsin."
Birkaç şey daha kendi kendime zırvaladıktan sonra telefonu kapattım. Önüme döndüm ve sen yoktun. Sen zaten aslında benim için hiç olmamıştın.
-
Yorumlarınız benim için çok önemli. Oy vermesenizde görüş belirtin lütfen. 🌹
![](https://img.wattpad.com/cover/152225277-288-k997074.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yarım kalp•texting
Historia CortaBilinmeyen: Sana yazıyorum bugün, Bilinmeyen: tüm o siyah satırlardan bıkmış, siyah klavyede gezdiriyorum parmaklarımı, Bilinmeyen: ruhum siyah, sen siyah, Bilinmeyen: dayanamıyorum Evren, Bilinmeyen: dayanabileceğim tek kişi sensin ve ben sana da...