"Benim buraya geleceğimi nasıl tahmin ettin?"Esen soğuk rüzgar tüylerimi ürpertmişti.
"Genellikle burada buluştuğumuz için gelirsin diye düşündüm."
Kostümünden ve gecenin karanlığından dolayı yüz ifadesini pek göremesem de sesinden moralinin bozuk olduğu anlaşılıyordu.
"Benimle konuşmak için gelmişsin. Ne konuşacağız Örümcek?"
"O adamlar seni benim yüzümden kaçırdı değil mi Alice? Ben sebep oldum. Eğer benimle arkadaş olmasaydın başına bunlar gelmeyecekti. A-artık konuşmamamız gerektiğini söyleyecektim. Sana daha fazla zarar gelsin istemiyorum."
Ellerimi saçlarımı geçirdim ve arkamı döndüm. Sinir damarlarımdan beynime kadar çıkmıştı. Kuruyan dudaklarımı esen rüzgar daha da kurutuyordu. Dişimle dudağımı ısırdım. Kan tadı ağzımı doldurdu.
"Alice?"
Koluma tuttuğu elini sinirle ittim.
"Ben buraya neyi düşünerek geldim biliyor musun? Ne olursa olsun sen benim arkadaşımdın ve bunu sen kontrol edemezdin! Benim yüzümden seni kaçırsalardı ben sana asla böyle bir şey demezdim. Yanında olmaya ve o adamların kim olduğunu bulmaya çalışırdım. Ama sen... sen beni yalnız bırakmayı ve hemen pes etmeyi kafana koymuşsun."
"Sana zarar gelmes..."
Gözümden akan yaşları durduramıyordum.
"Sevdiğim herkesi kaybediyorum. Aklımdan asla geçmedi Peter'ın bana bu pisliği yapacağı. Ben onu sevdim. Yaptığım tek şey buydu!"
Daha fazla orada kalmaya dayanamadığım için hızlıca merdivenlerden indim ve aklıma gelen ilk yere doğru koşmaya başladım. Peter'ın camı.
Birdaha göz göze gelmeyelim diye tüm sessizliğimle çatıya çıktım. Şapkamı taktım ve beklemeye başladım.
10 dakikadır orada bekliyordum ve odada kimse yoktu. Tam gitmeye karar vermişken önce pencere açıldı sonra içeriye kırmızı kostümlü biri girdi. Gözlerimi bile kırpmıyordum. Onun kim olduğu bariz olsa da kendimi buna inandıramıyordum.
Peter, Örümcek Adam'dı.
"Hassiktir."
Aklıma gelen tüm küfürleri ettikten sonra çatıdan atladım. Peter'ın sesimi duyduğuna emimdim.
*****************
Alice: Bizim evin yan sokağına gel. Hemen.
Peter: Ne oldu Alice?
Alice: Bilmiyormuş gibi davranma Peter Parker.
Peter: Geliyorum.
Lauren'in bağırışlarına karşılık kulaklarımı tıkadım ve yarım saat içinde döneceğimi söyledim. Benim için endişlenmesini gayet doğal buluyordum ama çıkmak zorundaydım.
Hırkamı almadığıma lanet ederek yürümeye başladım. Dudaklarımın üstündeki kanlar kurumuştu. Isırdıkça tazelenmeye ve akmaya başlıyorlardı. Göğsümdeki yara acıyla yanıyordu. Çıkmadan önce sürdüğüm kreme de lanet ettim.
Geldiğimde Peter bankta oturmuş bekliyordu.
"Sana inanmıyorum. Bu zamana kadar konuştuğum Örümcek Adam sen çıktın! Yaptıkların yetmiyormuş gibi bunu da öğrenmem çok iyi oldu."
"Örümcek adam olduğumu herkesten saklamam gerekiyor. Bunu kimseye söyleyemem. O zaman başıma iş alırım ve kimse peşimden düşmez."
"Başkaları değil de sen başkalarının başına iş açmakta çok yetenekli..."
Göz kapayıp açıncaya kadar çöp kutusunun arkasındaydım.
"Ne oluyor?"
Elleriyle dudaklarımı kapattı. Bir şey olduğunu anlayarak başımı salladım.
Dışarıdan gelen sesleri sonunda duymaya başlamıştım.
"Şu Örümcek Adam denen gerizekalı olmasaydı soygunu rahatlıkla yapabilecektik. Ama merak etme, onu da halletmemize az kaldı."
Adamların gittiğini anladığımda dayanamayarak ayağa kalktım.
"Peter, yeter. Örümcek Adam olduğunu kimseye söylememen konusu için bir şey demeyeceğim ama bana yaptığın o şeyi de unutamam. Üzgünüm, artık hayatında yokum."
Söylediğim her cümle için canım yanıyordu.
"Gitme, lütfen."
"Liz beni tehdit ediyordu. Onu seviyordum doğru, ama sadece sevdiğim için yapmadım. Olaya yardım ettiğimi inkar edemem. Tek söyleyebileceğim şey çok pişmanım ve seni seviyorum Alice."
Cevap beklercesine gözlerime bakıyordu. Arkamı dönmeden eve doğru yürümeye başladım.
***************
"Artık bana hiçbir şey anlatmamanın nedeni ne Alice? Devlet sırrı mı saklıyorsun. Ayrıca şu yemekle daha fazla oynama, midem bulanıyor."
"Dışarı çıkacağım Lau, gelince her şeyi anlatacağım söz. Beni idare et."
Saat 2 ye gelirken mahallenin dışına çıkmayı düşünerek hiç gitmediğim yerlere doğru koşmaya başladım.
Sanki bir şeyler karşılaşacakmışım gibi ellerim yanmaya başladı. Kıvılcımlar yere sıçrıyordu. Kafamı kaldırdığımda manyetik silaha sahip adamları gördüm. Peter kostümüyle yerde yatıyordu. Gücümü kullanamadan kendimi yerde buldum. Silah o kadar güçlüydü ki kalkamıyordum bile. Adamların gülüşleri kulaklarımda yankılanıyordu. Bayılmamak için kendimi zor tuttum.
Göz kapaklarım kapanmak için tüm gücünü harcıyordu. Peter'a silah doğrulttuklarını gördüm. Buna izin veremezdim.
"İşin bitti Örümcek."
Adamlar silahı ateşleyemeden Peter ve beni çember içine almıştı elektriğim. Adamlar ise geçirdikleri şokla bayılmış, belki de ölmüş şekilde yerde yatıyorlardı.
Emekleyerek Peter'ın yanına ulaştım. Burnundan ve kulağından kan geliyordu.
"Yalvarırım uyan, Peter."
Kafasını dizlerimin üstüne aldım. Yüzü berbat haldeydi. Her yeri çizilmiş, kanamıştı. Akan gözyaşımla birlikte çember yok oldu.
Olduğumuz yerde kimse yoktu. Bizi kimsenin görmediği kesindi. Telefonum ise paramparçaydı ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
"Seni daha fazla böyle bırakamam, gidiyoruz."
Kucağıma almaya çalıştım ama başaramadım. Göz yaşlarıyla Peter'ı sürüklemeye başladım. Canının yandığını düşünerek sürüklemeyi bıraktım. Bu sefer daha yavaş davrandım ve kucağıma alabildim. Fakat dayanamıyordum.
"Yardım edin! Lütfen..."
Peter'ı yavaşça yere bıraktım. Göz kapaklarım benimle olan savaşını kazanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Mask; Peter Parker
FanfictionOna baktım. Daha doğrusu, maskesine. Parmaklarımı hafifçe maskesinde gezdirdim. "Maskeni çıkarmayacak mısın Spiderman?" "Zamanı geldiğinde kim olduğumu öğreneceksin Alice." ••••••••••