Köpüşümle böyle bir foto çekinmek istiyoruuuummmmmmmmmmmmmmmmmöööööööömöcştdjfprpşvmösiürpğeüf
Of sıkıldım, yazıyorum.
Sınır: azıcık uçalım +19
_____________________________
Uyandığımda evde kimse yoktu ve şöyle bir şey yapmayı düşünüyordum.
Dün gece her ne kadar Taehyung'a 'Taehyung-ah.' demiş olsam bile, bir anlık hissiyatla olan bir şeydi o.
Bundan sonra ne ona yüz verecektim, ne de başkasına.
Ders saatimden önce uyandığımda güzelce hazırlanmıştım bu sefer, siyah yırtık kotum ve üzerine giyindiğim kırmızı bol üstle beraber vazgeçilmezim olan topuklu botlarımı giyinmiştim.
Henüz yolları öğrenemediğim için paraya kıyıp geçen günkü gibi tekrar taksi ile gelmiştim üniversitenin kapısına.
Erken olması nedeniyle zemin katta bulunan kafeye girip elime bir kahve aldıktan sonra boş bir masaya oturdum.
Çok geçmeden karşımda birisi belirmişti.
"Afedersin, oturabilir miyim?"
Siyah saçları ve kahve rengi gözleri her ne kadar klasik bir koreli olduğunu söylese de yüz hatları hiç öyle demiyordu.
"Tabi kii."
Elindeki bardağı masaya bıraktıktan sonra sandalyesini çekti ve karşıma oturdu.
Güzel fiziği vardı.
Ben de herkesi ne diye bu kadar inceliyorsam.
"Eun Ho," elini uzattı, ben de ellerimizi birleştirip,"Seo Ra." dedim.
Elimi çekeceğim sırada biraz daha sıkı tutmuştu bu sefer.
"Okul çıkışı bir şeyler yapalım mı?"
Hmm, olur?
"Başka zaman." diyerek onu geçiştirip elimi bu sefer elinden kurtarmıştım.
Masanın üzerindeki telefonum çalmaya başlayınca ikimizinde gözleri telefona dönmüştü.
Taehyung arıyor...
Telefonumu sessize alarak kahvemi yudumlamaya devam ettim.
Telefonum bir kaç kez daha üst üste çaldığında hiç birisini cevaplamadım ve ders saatimin yaklaşmış olması nedeniyle amfiye ilerledim.
Profesör sınıfa girdikten yaklaşık bir kaç dakika sonra saçı başı dağınık bir Taehyung girmişti derse, profesörden özür dileyip gözleriyle, zannımca beni aradı.
Göz göze geldiğimizde yüzünde rahatlamış bir ifade sezmiştim, derin bir nefes vererek yanıma adımlamaya başladığı sırada, gözlerimi ondan alıp derse odaklamıştım.
"Beni çok endişelendirdin."
Yanıma ulaştığında söylediği şey bu olmuştu, benim ise cevabım omuz silkmek olmuştu.
.
.
."Seo Ra, inadı bırakıp şu arabaya biner misin?"
Onu umursamayıp yürümeye devam ettim, gözden kaybolduğunda oturacak bir yer buldum ve oraya oturdum.
Ve karşımda yine Eun Ho.
"Selam."
"Sana da ondan."
Kıkırdayarak yanımdaki boş yere oturdu, bense hâlâ telefonumda hangi araçlara bineceğime bakıyordum, az çok çözmüştüm sanki.
"Nereye gideceksin?"
Kafasını uzattığı telefonumdan çekip yüzüme baktı.
"Eve."
Kafasını salladı.
"İstersen sana oraya gitmen konusunda yardımcı olabilirim, kaldığım yere yakın gibisin de."
Aslında olabilirdi.
"Ah, gerçekten mi? Teşekkür ederim."
Gülümseyip elini ensesine attı ve ayaklandı.
"Hadi, gidelim o zaman."
.
.
."Tekrardan teşekkürler Eun Ho-yah." diyerek gülümsedim.
"Rica ederim, bir gün mutlaka bir şeyler yapal-"
Apartmanın dış kapısı açıldığında gözleri oraya dönmüştü.
Benim ise içerden çıkan Taehyung'a.
Taehyung'un bakışları ise Eun Ho ve benim üzerimde dolanıyordu.
Sanırım her şey boka sardı.
Niçin ağlıyorsunuz Taehyung bey?
LOVE YOU SO BAD,
LOVE YOU SO BAD,
LOVE YOU SO BAAAAAAAD.I'm SO SICK OF THIS FAKEU LOOVE FAKEU LOVEEE
SARANGHEEĞEĞEĞEĞEĞEĞEĞĞĞ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INTIMACY|KTH
Hayran Kurgu"Merhaba, ben Kim Taehyung, yardım lazım mı diye soracaktım?"