Asya'dan:
Bir kitabın son satırını da okuduktan sonraki gülümsemeyi veya gözyaşını , kitabın kapağını kapatıp, eğik durmaktan yorulmuş boynunu arkaya yaslamayı ve içinden çıkmış olduğun dünyayı gözden geçirmeyi kitap okumayanlar bilmiyor.Düşünebiliyor musun?
Ne kadar da güzel bir yazıydı değil mi? İnanabiliyor musun? İnsanlar kitap okumuyorlar.Kitabın yaşattığı duyguları tadamıyorlar.Kahramanlara inanmıyorlar.Olaylar onlar için bir hiç.En kötüsü de onlar hiçbir şeyi sevemiyorlar.
Hayal aleminde bile yaşamayı göze alıyorum ben kitaplarımla, kitabın başrolü olabilmeyi , kahramanlarıma aşık olmayı, onlarla kahkahalara boğulup arkalarından ağlayabilmeyi.. Ama onlar bilmiyorlar, belki bizleri deli sanıyorlar, sansınlar..
...
Lanet olsun ne muazzam şey seni sevmek! Sen benim aşkım, sen benim kızım, sen benim yoldaşım, sen benim küçük annemsin. Canım, bir tanem, seni sevmeden önce dünyayı sevmeyi bile bilmiyormuşum. Bu şehir güzelse senin yüzünden, bu elma tatlıysa senin yüzünden, bu insan akıllıysa senin yüzünden..
Gözlerim dolu dolu okuduğum satırlar.Yeni bir kitap, yine bir hayat..
Ertan'ın itiraf etmesine rağmen hala kitapları işaretlemesi tuhaftı.Aşk mıydı gerçekten bunları ona yaptıran? Bilmiyordum.Daha önce bana aşık olmamıştı ki kimse.Zaten bende yapamazdım,elim ayağıma dolaşırdı bir kere.
Kısa sürede düşüncelerimden ayrılıp evin yolunu tuttum.
Güz'den:
Yüzsüzlük değil yaptığım.Hayatın da başka biri olması değiştiremez ki ona olan sevgimi. Seveceğim, benim olana kadar. Kitaplarında yaşatacağım onu.Neden başkası?Bende de hata vardı.Bir türlü yanına gidip konuşamamıştım.Belki konuşsam her şey farklı olacaktı.
...
Bu çocuk sinirlerimi bozmaya başlamıştı.Ertesi gün yine kütüphanedeydi,fakat Asya'yı görememiştim.Bunu fırsat bilerek onun yanına gittim.
"Sen kimsin?"dedi şaşkınlıkla.
"Asıl sen kimsin be!"
"Ben Ertan.Siz kime bakmıştınız?"dedi sinsi ve alaycı gülüşüyle.
"Asya'yı bırakacaksın"dedim.Sanki bana aitmiş gibi.Onu sahiplenmiştim.
"Hı, konu Asya demek.Asya'yı nereden tanıyorsun ve bana hesap sorma hakkını nereden buluyorsun"dedi.
"Ötesi yok.Bırakacaksın,görmeyeceksin,yanından bile geçmeyeceksin."
"Sana itaat mi edeceğim?"
"Edeceksin" dedim sinirle ve hızla kütüphanenin çıkışına yöneldim.Kontrolümü kaybetmiştim.O hızla birine çarptım. Tam kafamı kaldırıp bağıracakken,o gözlerle karşılaştım.
"Kusura bakmayın'' dedim mahçup bir tavırla.
''Ah asıl siz kusura bakmayın'' dedi harika sesiyle ve Ertan denilen pisliğin yanına gitti.
Asya'dan:
Kantine gittiğimde Ertan ayağa kalktı.Selamlaştıktan sonra bir şeyler sipariş ettik.Ertan'ın anlattıklarını dinlemeye başladım.
"Senin buralarda eski sevgilin falan mı var?"
"Yoo, neden sordun?"
"Bugün zorbanın teki geldi.Beni seninle tehdit etti."
"Benimle tehdit mi etti? Nasıl yani kimmiş?İyi ama benim burada fazla tanıdığım yok.Zaten tanıdığım kişilerde böyle şeyler yapmaz."dedim.Yüzüm asılmıştı.Başladığım yere geri dönüyordum.Yeniden gizemli kişiler...
"Bilemiyorum.Korkmana gerek yok.Ağzının payını verdim, seni ne kadar sevdiğimi ve asla bırakmayacağımı söyledim."dedi.
Beni yine rahatsız etmişti.Bu kadar özgüveni nerden buluyordu.Ben onun ne teklifini kabul etmiştim ne de umut verecek şeyler yapmıştım.
"Beni korumana gerek yoktu.Bunlar belki bir şakadan ibarettir."
"Sanmıyorum.Fazla ciddiydi."
"Peki nasıl biriydi, tarif edebilir misin?"Merak etmeye başlamıştım.
"Benim boylarımda, kumral ve serserinin teki."Kızgın görünüyordu.Bunu umarsamadım,aklım bunu kimin yaptığındaydı.
"Neyse olan olmuş.Benim yüzünden sinirlerinde bozulmuş.Bir anlam ifade etmez ama özür dilerim."
"Saçmalama senin ne suçun olabilir, dedim ya serserinin teki işte."dedi.
Tam dibimdeydi.Hangi ara bu kadar yakınlaştık bilmiyorum.Yaptıklarına tahammül edemiyordum.Bana doğru eğildini fark ettiğimde birden ayağa fırladım ve "Geç kaldım artık eve gitmeliyim" dedim.
"Geç mi kaldın daha hava bile kararmadı."
"Şevval tek kaldı,merak eder."
"Telefon et, burada olduğunu söyle."
"Yok kendimi kötü hissediyorum hem, gideyim ben."
"Teklif var ısrar yok.Ama bir şartım var seni evine kadar ben bırakacağım."
"Zahmet olmasın size, ben giderim"
"Artık siz demesen Asya. Ertan de.Seni eve kadar bırakmazsam içim rahat etmez"
"Tamam Ertan." dedim soğuk bir tebessümle.Bana yapışmıştı adeta.Kendimi nasıl kurtaracaktım bundan?Kendini beğenmiş bu adamdan.Kızlar etrafında pervane, yakışıklı değilde diyemem.Ama beni bunların hiçbiri beni etkilemiyordu.
"Heh şöyle.Hadi gidelim." dedi ve benim oturacağım tarafın kapısını açtı.
"Teşekkür ederim."dedim ve onunda arabaya binmesiyle eve doğru yol almaya başladık. O altını çizdiği cümlelerin bana yakın hissettirdiği kadar Ertan'a yakın hissedememem kötü bir durumdu.Ona karşı iyi davranmam gerektiğinin farkındaydım ama o soğuktu,biraz yapmacık..
Ya da hayalimin tam tersi birini karşımda bulduğum için böyleydi. Eve yaklaşmıştık, yaşadığım apartmana biraz daha uzak bir yerde inmeyi tercih etmiştim. Semtimi öğrenmesi evime kadar öğrenmesini gerektirmezdi ne de olsa.Ertan ile vedalaşıp onun uzaklaştığını gördükten sonra hava almak için biraz daha dışarıda kaldım.Aklım almıyordu.Kim neden benimle uğraşıyordu ki? Ben kimsenin değildim.Benim bir sevgilim yoktu,olmamıştı.İstememiştim de. Çünkü kendime bir sözüm vardı. Önce eğitim,sonra iş ,aşka boş yer yoktu.Benim tüm hayatım doluydu. Hayatımın içine doldurduklarım; bir insanın atmaya kıyamadığı tişörtü gibiydi. Bir annenin çocuğunu bırakıp gidememesi gibi.Onları bırakacak güce sahip değildim ben.Bana ait olan tek şey hayatımdı çünkü.Bir tek onu başkasıyla paylaşmıyordum.Paylaşmak zorunda kalmıyordum.Şimdi birden bire yeni tanıdığım bir insandan, hiç tanımadığım bir insanın beni sahiplenmesini duyuyordum.Heyecanlanmalı mıydım? Ya da korkmalı mı? Monoton giden hayatımın aksiyonlu geçmesini şaşkınlıkla izliyordum.Yalnız kitaplarımda başrolü oynarken, hayatın gerçeğiyle karşılaşıyordum.Nereden nereye.. Kademe atlayıp yönetmenliğe atlıyordum.Kabul etmediğim bir senaryoyu kendi ellerimle çekiyordum. Ama var olan buydu demek ki.Acılar kitaptaki gibi değil miydi? Mutluluklar bile sahteydi.En gerçeği de aşk burada başkaydı.Çok başka.İstediğim bu değil,istediğim bu olamaz.Yenilik değil eskilik istiyorum.Bildiğim yaşamla baş başa kalmak..