"Bugün nasıl hissediyorsun Rüya?" diye sordu karşımdaki adam, eli çenesindeyken.
Hissetmiyorum.
Hiçbir şey hissetmiyorum.
Sekiz gündür açmadığım ağzımı...üç kelime etmek için açmayacaktım. Karşımdaki saçları ağarmış adama ifadesizce baktım. Bunun için bir çaba göstermeme gerek yoktu. Ben duygularımı..sekiz gün önce toprağa vermiştim.
Burnumun direğinin sızladığını hissediyorum ancak gözyaşları gelmiyor. Çünkü ben, onları da duygularımla beraber gömdüm.
"Rüya eğer benimle konuşmazsan bir sonuca varamayız."
Kollarım iki yanımda, geniş siyah bir koltukta, öylece otururken nefes alıyordum. Bir anlamı yoktu. Al-ver. Al-ver. Al-ver.
Bir amacı olmayan düzensiz nefesler alıp vermenin, karşımdaki doktora sürekli aynı ifadeyle bakmanın hiçbir anlamı yoktu. Kelimeler de birçok şeyi beraberinde götürerek anlamını yitirmişti.
"Yaşadıklarının ne kadar zor bir şey olduğunu tahmin edebiliyorum."
Bunu kaçıncı kez söylüyordu? Sahi, kaç kez söylediğinin bile bir anlamı yoktu. Eskiden bir boşlukta olduğumu sanıyordum. Derin bir boşluğun üstünde yüzdüğümü ve yaşıtlarım gibi bir amacımın olmayacağını..Yanılıyormuşum.
Amaçsızlık, ifadesizlik, hissizlik şimdi anlam kazanıyordu benim için.
En çok da hissizlik vardı ama bir şekilde baş etmeyi öğrenmiştim. En azından ben..baş ettiğimi sanıyordum. Oysaki gerçek gün gibi ortadaydı. Onunla baş etmiyordum, her gün beni biraz daha bitirmesine izin veriyordum ben.
Doktor iç çekerek karşımda rahatsızca kıpırdanıyor.
"Kızınız konuşmazsa seanslar bir sonuç vermez Dilek Hanım." demişti anneme.
Bir sonuç bekliyorlardı. Gülebilseydim... hallerine gülerdim. Ama benim durumum isterik kahkahalar atmaya müsait değildi. Söylediklerine göre ben, Majör Depresif Bozukluk geçiriyordum.
Bozukluk.
Halbuki bana sorsalar.. hastalığımı kolayca tanımlayabilirdim.
Ben, sevdiği çocuğun ölümüne engel olamayan bir parazittim.
"Bana ölen arkadaşından bahset öyleyse. Sadece konuşmaya bir yerden başla Rüya. Kendinden bahsetmek istemiyorsan.. bana ondan bahset."
"Çağrı."
Ses tellerimin uzun süre sonra tekrar titreşerek çıkardığı ses, boğuktu, düzdü, bana ait değil gibi ama bir o kadar da öyleydi.
Onun adı "Ölen Arkadaş" değildi. Onun bir adı vardı. Boğazıma oturan yumruyu zar zor göndererek tekrarladım.
"Onun adı Çağrı."
Doktorum yerinde kıpırdanırken gözlerini benimkilere kitledi. Bense aklımda mavi gözlerin hayaliyle çok daha öteye bakıyordum. Onun, mavi gözleri.
"E-evet.. Çağrı. Bana ondan bahsetmek ister misin?"
Başımı hayır anlamında sallamakla yetindim.
"Bazen..bazen kaybettiğimiz kişileri.."
Bunun için eğitim gördüğü halde doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyor gibi gözüküyordu.
"..Onları unutmamalıyız Rüya. Onları anılarıyla yaşatmalıyız. Saygı göstermek için, onları ne kadar sevdiğimizi göstermek için."
Ama ben onu kaybetmemiştim ki. O beni bırakmayı tercih etmemiş miydi? Sevmek diyor.. Sevmek. Kalbimin sızısına engel olamıyorum.
Yine de nereden geldiğini bilmediğim göz yaşları yüzümden kayıp giderken çatlak sesimle konuştum.
"Masmavi gözleri vardı."
Boğazıma düğümlenen ve sekiz gündür dışarı çıkmak için can atan kelimeler ardı ardına dizilirken tırnaklarımı etime geçirip sertçe koparıyordum.
"Kahverengi saçlarını yapmak için saatlerce uğraşırdı. Zekiydi.. Birçoğumuzdan daha zeki.Yolda yürürken kızlar ona bakınca yüzü tarif edemeyeceğim bir hal alırdı, sanki bundan nefret ediyormuş gibi. İlgiyi sevmezdi. Önünde..uzanacak olan hayat için büyük amaçları vardı. Öğretmenleri, arkadaşları, herkes ona Işıldayan Çocuk diyordu."
"Bu kulağa güzel geliyor." Beni yüreklendirircesine gülümsediğinde ister istemez bakışlarımı yere çevirdim. Gülümsemesi, sessizce akan gözyaşlarımı arttırdı.
"Ve sonra bir gün kendini astı." Kelimeler ağzımdan dökülürken etrafa zehir saçıyordu. Didik didik edilmiş koluma bakarken kalbimin etrafı gittikçe soğuyup, buz kesti.
Doktorumun yutkunduğunu duydum.
"Bana onunla geçirdiğin anılardan bahsetmek ister misin?"
Kalbim kadar buz tutmuş zihnimin içi güzel hatıralarla dolarken bunu yapıp yapamayacağımdan emin değildim. Gözyaşlarının ardı arkası kesilecek miydi? Tüm bu anıların geri döndürecek bir şeyi yoktu. Çağrı, artık bana o çok sevdiğim şekilde sarılamazdı, genizden gelen kahkahasını atacak gücü yoktu, gözleri.. bir daha asla eskisi gibi parlamayacaktı. Onun için sadece soğuk vardı. Tıpkı benim için de sadece soğuk olduğu gibi.
Tüm bunları bildiğim halde.. anlatmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyanın Çağrısı
Teen Fiction"Biliyor musun bir gün buradan gideceğim." Gülüyorum. "Nereye?" Düşünüyor. "Bilmem. O an nereye gitmek istersem." Tekrar gülüyorum. "Gel Rüya, gidelim buradan." "Nereye olduğunu bile söylemedin ki." "Sonsuza kadar mutlu olacağımız bir yer olsa..yetm...