» III «

1K 84 7
                                    

Multimedia'daki şarkının bestecisi ona "My Silent Cry" adını vermiş. Ben de sanırım bu bölüme.."Rüya'nın Sessiz Gözyaşları." diyebilirim.

***

Size anlatıyor olduğum şeyler hikayemizin henüz çok başı. Hikayemiz. Daha çok, kararları onun verdiği ve benim içine sürüklendiğim, ardından ağlanılası bir çok anıyı içinde barındıran bir öykü bu.

Size kendimden bahsetmek istemiyorum. Acımı paylaşamazsınız. Paylaşmanızı da istemiyorum zaten, bu benim acım.

Gözyaşları, artık alıştığım gibi yanaklarımı ıslatırken karşımdaki adama bakıyorum.

Yalnızca, bir psikolog olarak, nasıl hissettiğimi görüp göremediğinizi merak ediyorum. Sizin gözlerinizden de bu kadar harap halde duruyor muyum? Bu kadar parçalanmış, bu kadar yalnız? Ve bu kadar çaresiz. Empati yapmayı deniyor musunuz merak ediyorum. Yapamazsınız.

İstediğiniz üniversiteden mezun olmuş olun, istediğiniz psikolog rütbesine sahip olun.. Sonsuz gecelere onun hayaliyle yatıp, bitmeyen gündüzlere uyanmayı.. anlayamazsınız.

Sürekli bitmeyen bir şeylerin düşüncesiyle kavrulmayı, kurduğunuz 'bitmemiş' cümlelerin sonuna ağlayan, çirkin bir iki nokta bırakmayı anlayamazsınız.

Bunları bana acıyın diye anlattığımı düşünmeyin sakın. Çünkü artık o kadar hissizim ki..inanın bana, bana acıyıp acımadığınız umurumda değil.

"Hayat devam ediyor." diye düşünüyorsunuz değil mi? Etmiyor. Sadece sonsuz bir tekrardan ibaret. Tıpkı takılmış bir plak gibi...

Baktığınız her yerde onu görmenin nasıl bir şey olduğunu tahmin edebilir misiniz Cenan Bey? En alakasız şeyle birlikte sıcacık bir gülümsemenin aklınızı ziyaret ettiği oldu mu hiç? Kırışan yüz hatları, gülen bir surat, okyanus mavisi gözler. Hayatınız birden bire başkasına ait özelliklerin etrafında dönmeye başladı mı? Her uzanışınızda bunlardan bir parça koparmak için ağladığınız oldu mu hiç?

Sokağın ortasında durup ellerinizi gökyüzüne doğru açtınız mı?

Bağırmak istediniz mi... sanki onun duyması mümkünmüş gibi. Ses telleriniz kopana kadar, biri sizi oradan alıp götürene kadar bağırmak istediniz mi? Bağırarak içinizdeki zehri akıtmak?

Ama onun bile yeterli olmayacağını bilmek...

Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda, o her gece rüyalarınızda sizi ziyaret ettiğinde, o zehir tekrar dolup taşacak içinizde çünkü.

Ve siz diğer gün, yaşayan bir bedene sıkışmış ölü bir ruhla aynı sokağı ziyaret edeceksiniz. Belki de aynı saatte.. aynı yerde dizlerinizin üstüne çökeceksiniz. Çünkü bacaklarınız, artık sizi taşımak için yeterince güçlü değiller. Ve bir kez daha bağıracaksınız.

"NEDEN?" diyeceksiniz belki de.

Ve siz tüm bu duyguların içinde boğulup, yüzeye çıkamazken...komik olan ne olacak biliyor musunuz?

Değişecek hiçbir şeyin olmaması.

Soğuk toprak, hala soğuk, ölü bir beden, hala eskisi kadar ölü.

Ve arkasında bıraktığı yaşayan beden, her geçen gün daha da fazla ölü hissediyor.

Ölüyor.

Size anlattığım anılar...

Anılatılacak renkli hikayeler.

Kahkahalarla dolu, gülümsemelerle süslü romantik bir öykü belki de bu.

Her saniyesi eğlenceli değil ne yazık ki... acı ve tatlısıyla normal bir yaşantının öyküsü. Normal, ancak yarım bırakılmış bir yaşantı.

İşte tüm bunlar bir bir, bastırarak, kanatarak dolunca bedeninize.. sızlıyor. Kalbiniz değil. Artık ona sahip değilsiniz ne yazık ki. Yalnızca bedeniniz sızlıyor. Zihniniz var işin içinde.

Tıkır tıkır işleyen bir beyin var.

Her şeyiyle bir bir soluduğunuz anılar hala taze, hala oradalar.

Ne eksik tahmin edebiliyor musunuz?

Çağrı'nın özenle kalbime yerleştirdiği ruhum, yerinde değil artık.

Beni zar zor çekip aldıkları, ağlayarak başında uyandığım mezarının ucunda bıraktım onu. Sahibinin yanında öylece yatıyor, öylece ölmeyi bekliyor. Belki de.. belki de yavaş yavaş ölüyor?

Tek bildiğim, artık ona sahip olmadığım.

Tek bildiğim, 'hatıra'larla dolu bir sabaha daha uyanmak istemediğim.

Tükürürcesine mi söyledim kelimeyi? Hatıra. Üzgünüm o halde. Yalnızca kabullenemiyorum.. gidenin, hatıralarıyla birlikte gitmeyip onları paslı çiviler gibi batar halde bırakmasını.

Rüyanın ÇağrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin