Multimedia: Çağrı Atay
"Sayılı günlerin çabuk geçtiği gibi... ben de size bir nevi Çağrı'nın son iki haftasını anlatıyorum. Çok değil.. bundan neredeyse 8-9 hafta önce" diyorum doktorumun elime tutuşturduğu çay kupasını çevirirken.
**
O gün diğer öğrencilerle birlikte buluşup bir grup halinde sahilde kahvaltıya gidecektik. Ama diğer gecenin ağrısı hepimizin başında durmadan inip kalkan bir çekiç gibi olduğundan neredeyse yemeklerin çoğunu kaçırmış halde koşarak yetişmiştik kafeye.
Yeşil bankların sıralandığı, bir nevi piknik yeri gibiydi burası. Üstlerindeki tente ile güneşten korunan bir grup çocuk hızlı hızlı sohbet ederek kahvaltı yapıyor ve öğretmenler de kendi içlerinde konuşuyorlardı.
"Hocam, hocam.." demişti Batuhan nefes nefese. "Valla.. çok özür dileriz. Anca kalkabildik. Çağrı da yolda. O bizden bile sonra uyanmış hayta. Görüyorsunuz ya biz yine iyiyiz yani."
Çağrı'nın adını duyduğum zaman dün geceden kalanlar bir bir gözümün önünden geçince hafifçe ürperdiğimi hatırlıyorum.
"Geç hadi Batuhan, konuşma da oturun hadi." demişti Efsun Hoca alelacele. Daha sonra Ela, Fırat, Batuhan ve ben kendi değişim öğrencilerimizi bulup yanlarına geçmiştik. Batuhan'ın öğrencisi, Kelly, dün gece için bir hayli alınmış bir şekilde Batuhan'a bakarken o direkt Elsa'ya bakıyordu. Hafifçe kolunu dürttüm.
"Batuhan, bakma öyle öküzün trene baktığı gibi."
Elsa kıkırdayınca Batuhan beni takmayıp ona bakmaya devam etmişti. Zaten ben de ilgimi çoktan kaybetmiştim.
"Hocam, burası da güzel ama çok şehir içi. Bir gün şöyle piknik mi yapsak? Hamak kültürünü göstermek lazım arkadaşlara." demişti Ela, alımlı alımlı bakarken.
Efsun Hoca da programımızda zaten böyle bir etkinliğin olduğunu söyleyip yine başından savıyor bizi. Değişim öğrencilerinin öğretmenlerine bakınca neden bunu yaptığını söylemek o kadar da zor olmuyor gerçi.
"E.. hocam.. özür dilerim. Biliyorsunu-"
"Geç Çağrı geç, seninkiler şu tarafta."
İsmini duyunca diken üstündeymiş gibi gerilmiştim. O ise sanki dün gece Zach'e yumruk atan bir başkasıymış gibi rahat adımlarla bize doğru yürüyüp Batuhan'ın yanına oturdu.
"Naber Ela?" derken Fırat'a da başıyla selam verip yüzüme bile bakmayışından, bir şeyler olduğunu anlamıştım. Ardından Çağrı'yı en son fark eden Zach'in kasları bir anda gerilince onu durduran Alissa oldu. Sanki birbirlerini yeni bulmuşlar gibi birbirlerine bakınca.. ilk defa gözlerindeki aşkı görmüştüm. Ve doğrusu, onları hala kıskanırım.
Daha sonrasını anlatmama gerek yok sanırım. Bolca Violetta ve herkes birbiriyle sohbet ederken gözlerini tabağından ayırmayan ben.
Sanırım birkaç saat daha orada oturup herkesin iyice doymasını bekledikten sonra sahilde yürüyüşe çıktık. En önde, Efsun Hoca ve Murat Hoca birkaç tarihi yapıdan ve kültürel özelliklerimizden falan bahsediyordu. Bizse en arkada, olan bitenlerin umurlarında olmadığı öğrencilerimizle birlikte yürüyorduk. Dayanamamış, kolundan tutup diğerlerinden geride kalmasını sağlamıştım.
"Çağrı?"
"Efendim Rüya?"
"Bana dün gece için mi kızgınsın?"
"Hayır."
Sonra duraksamış, mavi gözlerini benimkilere sabitlemişti. Sanki söylemek istediği şeyi, nasıl söyleyeceğini bilemez gibi.
"Rüya.. götürsene beni buralardan."
Sesi o kadar çaresiz, o kadar kırılgan çıkmıştı ki bir an için afallamıştım. Biliyor musunuz? O an, benden uzaklaşmak istediği için bunu söylediğini bile düşünmüştüm ama "Rüya" demişti. Onu benim götürmemi, gitmek istediği yer her neresiyse.. benim de onunla gelmemi istemişti. Anlamamıştım o zaman. Bir şey bile söyleyememiştim.. bir an için araladığı kapıları kapanırken ve o, başını diğer tarafa çevirirken bile bön bön bakmıştım.
"Nereye?" diye bile soramamıştım, anlamamıştım çünkü. Anlayamamıştım.
Biliyor musunuz? Bazen bu cümle, etime bir çivi gibi saplanıyor. Cansız bir bedenin, onun cansız bedeninin, kalın bir ipin ucunda umarsızca sallandığı hayalleriyle uyanıyorum. Kabuslarıyla.
Özlüyorum sanırım... çok özlüyorum. İçimi titretecek kadar çok. İşte o zamanlar, gökyüzüne dikiyorum bakışlarımı. O çok sevdiği bulutlardan çıkıp gelebilirmiş gibi aklımda tek bir cümleyle saatlerce bakıyorum.
"Rüya.. götürsene beni buralardan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyanın Çağrısı
Teen Fiction"Biliyor musun bir gün buradan gideceğim." Gülüyorum. "Nereye?" Düşünüyor. "Bilmem. O an nereye gitmek istersem." Tekrar gülüyorum. "Gel Rüya, gidelim buradan." "Nereye olduğunu bile söylemedin ki." "Sonsuza kadar mutlu olacağımız bir yer olsa..yetm...