» VIII «

689 50 13
                                    

Multimedia: Batuhan Aykaç

"Evli misiniz Cenan Bey?" Karşımdaki adamın cevap vermesini beklemeden devam ediyorum.

"Eğer evliyseniz... Gidip karınıza onu ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin. Onu seviyorsunuz değil mi Cenan Bey? Peki en zorunun ne olduğunu biliyor musunuz? Tüm seni seviyorumlar boş duvarlara çarpıp size geri döndüğünde, siz, saçlarınızın yarısı ellerinizden zemine düşüp, dağılmış, etrafa saçılmış eşyalara öylece bakarken, dişleriniz titrerken ve dizleriniz sizi taşıyamayacak duruma gelmişken.. O iki cümle için çok geç kalmış olduğunuzu bilmek."

Doktorumla göz göze geldiğimizde dudağının seğirdiğini görüyorum. Benim için üzülüyor. Üzülmesin.

Bugün kahve yok, sanırım asistanı henüz ofise uğramamış.

*

Hafızam beni yanıltmıyorsa bir günü sadece değişim öğrencilerinin kendileri geçirdikten sonra diğer gün piknik yapmak için hep beraber merkezde buluşmuştuk. Efsun Hoca, değişim öğrencilerinin öğretmenleri nam-ı diğer Jonathan Bey ile birlikte öğrencileri tek bir sıra halinde toplamaya çalışırken Fırat bize doğru yalpalayarak koşup son anda yoklamaya yetişti.

Elsa, Alissa ve Zach birlikte bir ağacın altında bağdaş kurmuş konuşuyorlardı. Gözlerim Çağrı'yı ararken Ela ve Batuhan'ı hayal meyal gördüğümü hatırlıyorum. Burada bir ara vereceğim. Muhtemelen bu anlattıklarımdan benim sapık, sürekli onu düşünen bir kız olduğumu sanıyorsunuz. Üzgünüm ama durum böyle değildi, o zamanlar o, en iyi arkadaşımdı. Ötesini göremeyecek kadar saftım üstelik. Sadece şu an hatırlayamadığım bir nedenden dolayı konuşmamıştık ve ben onu ölesiye merak ediyordum...basit. Komplike olması için bir neden de yok zaten. Yalnızca.. hatıraların gün geçtikçe silinip kaybolması insanı yıkıyor biliyor musunuz? En çok da bu yıkıma üzülüyorum.

Sizi sıkıcı ayrıntılara boğmayacağım. İlerleyen saatlerde küçük gruplar halinde Düden Şelalasi'nin etrafında piknik yapacak uygun noktayı arıyorduk. Çağrı'yı bulup bulmadığımı merak ediyorsanız, bulmuştum. Çok sevgili Violetta'sı ile birlikte kol kola gelmişti yanımıza. Geçen gün bana dedikleri sonsuzluğa karışmıştı çoktan. Belli ki uçup gitmişti...

Uzun zaman sonra düşüncelere dalmamış, mutlu bir Çağrı gördüğümde ilk önce sevinmiştim. Ama daha sonra elimde olmayan bambaşka bir duygu, sevincimi yutup büyük bir hızla yerini doldurmuştu. Kıskançlık. Biliyorum size çocukça geliyor olabilir... Ama.. Sanırım aması yok. Çocukçaydı belki de.

O gün Batuhan, Fırat ve Ela ile Çağrı'yla olduğundan fazla vakit geçirmiştim.

"Yılışık kız... resmen bir an bile bırakmıyor çocuğun peşini." demişti Ela.

Tebessüm edip hiçbir şey söylememiştim.

"Sahi, Rüya, siz neden hiç konuşmuyorsunuz bakayım?" diye çıkışmıştı Fırat. Gözlerindeki muzip bakıştan, ne demek istediğini anlamıştım. Barda da ima etmişti aynı şeyi. Ama attığı oltaya takılmayacaktım.

"Bilmem ki. Meşgul sanırım bu aralar." diyerek omuz silkerken içimde kopan fırtınaların tarifi mümkün değildi ne yazık ki.

Gözlerimi, Düden'in altına geçmiş fotoğraf çektiren Çağrı'ya çevirmiştim. Violetta'nın tuttuğu kameraya tüm içtenliğiyle gülümsüyordu. Yani... ben o zamanlar öyle olduğunu sanıyordum.

Böyle söyleyince merak ediyorsunuz değil mi? Ne demek öyle sanıyordun diyorsunuz? Aslında mutlu değil miydi yoksa diye düşünüyorsunuz...Üzgünüm ama hepsini sırayla anlatmalıyım size.

"Hadi, kalk, kalk. Sıkıldım ben biraz top çevirelim." diye Batuhan, Fırat'ı dürterken yanımıza Kelly geliyor.

O an, Batuhan'ın pek de ağıza alınmayacak bir şey söylediğine eminim. Kızı bir türlü sevemiyordu ama özünde gerçekten iyi biriydi.

"Voleybol mu oynayacaksınız? Çok severim." demişti gülümseyerek.

Batuhan ters ters bakıp, "Hayır, futbol oynayacağız. Hem Rüya, Ela, Fırat ve.." etrafına bakıp ona en yakın olan Şebnem'in omzundan tutup çevirmişti. "Şebnem de bizimle oynayacak. Yani yer yok." diyerek yapmacık yapmacık gülümsemişti.

Ela ile birlikte, "Yok daha neler!" diye bağırdığımızı hatırlıyorum.

Şebnem de boynunun sakat olduğunu söyleyince, Kelly'i kadroya dahil ederek futbol oynamaya başlamıştık. Sporda iyi değilimdir. Ama futbolda çok kötüyümdür. Ben saf saf etrafıma bakarken oyun etrafımda gelişip ilerliyordu. Önce biz bir gol yedik, daha sonra Kelly ve adlarını hatırlamadığım birkaç çocuktan oluşturduğu takımına iki gol attık. Bu sırada Çağrı, üstüne tişörtünü giyip saçlarını sallayarak yanımıza gelmişti.

"Oo, futbol mu. Alırım bi' dal."

Hepimiz kahkahaya boğulunca Batuhan onu da takıma alıp oyunu devam ettirmişti. Ben yine etrafa boş bakışlar atarak dikildiğim sırada Tunç, ayağında çevirdiği topla omzumdan tutup beni adeta yere fırlattığında neye uğradığımı şaşırmıştım. O kadar ani olmuştu ki..size tarif dahi edemem. Bir an omzumda güçlü bir kol hissetmiştim ve daha sonra soğuk toprakta yüzümü. Birden oyun dağılmış, odak noktası sadece ben olmuştum.

"Rüya..rüya iyi misin?" Çağrı'nın sesi kulaklarımı doldurduğunda içim ürpermişti. Başımla onaylayıp ayağa kalkmaya çalıştım ama başaramadım. Ayağıma giren sancı beni tekrar yere kilitlemişti.

"Ayağım.." diyebilmiştim sadece. Daha sonra olması gerektiği yönün tersine bakan ayağımı o halde görünce dayanamayıp bayılmıştım. İşte o gün, Violetta'yı, Elsa'yı, Zach'i.. diğerlerini gördüğüm son gündü.

"Demek programın geri kalanına katılamadın?" diyor Doktorum ilgiyle.

Başımla onaylıyorum.

"Katılamadık."

Burukça gülümsediğimde aklıma Çağrı'nın yanımdan bir an bile ayrılmayan yüzü geliyor. Refleks olarak başımı yana çevirip boşluğa dikiyorum bakışlarımı. Çoğu zaman yapıyorum böyle. Bekliyorum onu. Yanımdan bir an bile ayrılmadığına inandırmak istiyorum kendimi. O gelmiyor ama acı, özlem..tüm bu duygular sanki onun yerini doldurmak istiyormuş gibi yarışıyorlar içimde. Hepsini kabulleniyorum. Göremiyorum. Mavi gözler bekliyorum..bir gülümseme, belki birkaç kahkaha. Göremiyorum, anlıyor musunuz? Göremedikçe sinirleniyorum... Ona değil. Kendime sinirleniyorum. Gözümün önündekini göremediğim, geç kaldığım, onu kurtaramadığım için sinirleniyorum. Sinirlendikçe ağlıyorum..Çok ağlıyorum...

Rüyanın ÇağrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin