Bunaltıcı sıcakların sinirleri gevşettiği fakat rahat vermediği bir günün esintili sabahında evden dışarıya çıkmıştı, Esila. Bulunduğu şehir kalabalık olmasa da dağınık insanlarını hiç sevmedi ve bundan sonrada sevmeye niyeti olmayacaktı.
Gerçi hayat bu kim bilir? Belki nefret dolu bu şehir bir gün vazgeçilmezi oluverir..
Her sabah olduğu gibi temiz hava almak için evinin yakınlarındaki bir göle gider, kıyısında oturup en sevdiği yazardan bir kaç sayfa okurdu. Bu sabahta aynı maratona uydu ve göl kenarına doğru ilerlemeye başladı. Hayatın klasik sahnelerinden pek hoşlanmayan bu kız, yanından geçen arabanın üzerini çamur yapmasıyla bir kat daha sinirlendi. Bağırarak seslendiği araç az ilerde durdu ve Esila üzerini temizlemeye çalışırken tam önünde dikilen genci ayakları ona çok yaklaşınca farkedebildi.
Başını usulca kaldıran Esila, burnunu Alp'in göğsüne çarptı ve irkilerek bir adım uzaklaştı. Anlamsız bir şekilde o, anlık yağmur kokusu onun sakinleşmesine sebep olmuştu. Alp;
-Bir şeyiniz var mı küçükhanım? diye sorarken, Esila onun mavi gözlerindeki uçuruma çoktan dalmıştı bile. Ve Alp tekrar seslendi;
-Siz iyi misiniz? Esila irkilerek;
-Sizce nasıl görünüyorum? Biraz yavaş kullanamaz mısınız şu aracı? Alp tebessüm ederek;
- Yolun ortasından değil de kenardan gitseniz böyle olmazdı küçükhanım, dedi.
- Of, vaktimi alıyorsun... diyerek yanından uzaklaşan Esila'nın koyu gözlerine takılı kalan Alp ise onun yanından uzaklaşmasını izledi. Alp böyle izlerken Esila'nın aklında ise Alp'in tebessüm ederken ki gülümsemesi vardı. ''O nasıl gülmektir ya.'' diye düşünen kız, köşesini bulup oturdu ve kitabını okumak yerine biraz müzik dinlemek istedi.
Esila o kadar dalmıştı ki sabah gitmiş olduğu göl kenarından hava kararırken dönmek zorunda kaldı. Ev yolu tenhalaşmış ve yolda insan kalmamıştı. Ezbere bildiği bu yoldan yürürken arkasından ayak sesleri duyduğunu farketti ve adımlarını hızlandırdı. Ses yaklaşıyordu...
Esila korkmaya başlamış ve bir anda ardına dönmüştü ki ne görsün.. Bu sabah gördüğü o mavi gözler ...
Alp bir anda Esila'nın üzerine yığılıp kaldı. Esila ne yapacağını bilemezken onu yol kenarına doğru taşıdı. Çok ağırdı, zorlanıyordu ama onu böyle yalnız bırakamazdı. Ne kadar bu şehrin insanlarını sevmese de yardım sever bir kızdı.
Alp yavaş yavaş kendine gelmeye başladığında Esila başucunda uyumamak için zor duruyordu. Gözlerini aralayan Alp gizliden onu izlemeye çalıştı ancak Esila çok geçmeden kendini toparladı ve Alp'in nasıl olduğunu kontrol etmek için üzerine doğru eğildi. Alp bunu fırsat bilerek Esila'yı kavradı ve sımsıkı sarıldı..
Böyle bir hareketi beklemeyen Esila şok oldu ve birşey yapamadı. Bir kaç saniye öyle kaldıktan sonra Esila Alp'in kollarından kurtulmak için tepinmeye başladı. Alp onu serbest bırakır bırakmaz Esila bir tokat atıp oradan uzaklaştı. Ne olmuştu şimdi böyle? Çok tanıdık gelen bu sahneden uzaklaşmak için hemen eve gitti. Kimseye birşey demeden odasına girdi ve sabahın olmasını iple çeken bir şekilde uykuya daldı. Çocuğun gözleri hala rüyasındaydı...
Sabahın yakıcı güneşi odasının içini doldururken Esila istemsizce uyandı ve mutfaktan gelen sesleri anlamak istercesine oraya yöneldi. Bir gencin annesi ve babasıyla gülüştüğünü gördü ve gözlerini ovuşturarak mutfağa girdi. Oda nesi.!
Bu oydu.. Üzerine yığılıp kalan çocuk. Bağırarak sormaya başladı'' Kimsin sen ya ne işin var evimde?'' Alp tebessümle şöyle dedi. '' Beni hatırlamadığın için üzüldüm küçükhanım. Göldeki köşeden gideli on yıl oluyor ama hala delisin bakıyorum da..''
Bu oydu.. Esila'nın tek arkadaşı ve çocukluk aşkı. Alp, nasıl olur da şimdi burada olabilirdi. Esila bunları soramadan bayılıverdi...
AÇIKLAMA;
Her zaman yazmaya fırsatım olmuyor belki ama yazdığım zaman uzun yazmak için elimden geleni yapıyorum. Bu sefer ki yazımın devamı olucak, diğerleri gibi tek partlık yazılardan değil.. Okuduğunuz için teşekkür ederim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün En Güzel Tarafı
Short StoryZihinlerin kalabalık olduğu zamanlarda yaşıyoruz böyle hazin durumları. Farkında olmadan gidişleri izliyoruz. Kimi yakınımız kimi tanımadığımız insanlar. Hepsinin yaşantısında biranlık bizde varız belkide. Kim bilir ölümün en güzel tarafı da buna be...