Can Esila'yı ormanın içinden hızla uzaklaştırmak isterken Esila'nın ayakları buna direniyordu. İnsanın yıllarca beklediği birini bırakıp kaçması ne kadar doğruydu?
Alp ve Can'ın daha önceden ormanın gizli bir köşesine sakladıkları aracın yanına gelmişlerdi. Esila artık pek şaşırmıyor ve her şeyin olabileceğini düşünüyordu.
Hemen araca binip oradan ayrıldılar. Peşlerinde kimse yoktu. Nereye gideceklerini bilmeden arabayı son sürat kullanan Can, bir süre sonra Esila'ya döndüğünde koltukta uyumuş olduğunu gördü.
Ailesinden sonra Alp'in gidişi ağır gelmişti. Daha fazla ağlamayı bünyesi kaldıramamış ve uykuya dalmıştı. Çok yorgun görünüyordu.
Biraz da olsa beladan uzak kalabilmişlerdi. En azından şimdilik..
Can'ın aklına saklanmak için kendi evi geldi. Ama orayı da bulma ihtimallerine karşı başka bir yer bulmalıydı. Bu yer anneannesinin yanıydı tabi ki..
Can'ın anneannesi çok güçlü bir kadındı. Annesi kaybolduktan sonra onu anneannesi büyütmüştü. Bilgili, kültürlü ve eğitimli bir hanımefendi olan Alya Hür'dü. Tarih bilimci ve aynı zamanda yazardı.
Can onun yanına giderse güvende olacağını bilerek vakit kaybetmeden rotasını 'HÜR MALİKANESİ'NE' çevirdi. Alya hanımın tek torunu olan Can oldukça ciddi bir yaşam sürdüğü için dışarıdan soğuk nevale olsa da, büyük annesinin yanında her zaman çocuk gibiydi. Hayatı boyunca en çok güvendiği insan oydu ve ne zaman hata yapsa tek destekçisi o olmuştu.
Büyük baba yönünden talihsiz olan Can, kendi babasıyla da pek görüşmezdi. Baba-oğul fakat oldukça uzak ilişkide...
Büyük annesinin isteği üzerine yurt dışında okumuş ve bu esnada Alp ile tanışmıştı. Ve hayat bu ya küçükken yolda gördüğü o masum kız şimdi yanında uyuyordu.
Sonunda eve yaklaşan Can arka girişi kullanmıştı. Saat ilerlemiş olsa da büyük annesi hala uyanıktı. Onun geldiğini farkedince hemen yanına gitti. Çok yaşlı olmasa da dinç bir bedene sahipti, Alya hanım.
Esila hala uyanmamıştı. Can onu kucağına aldığında Alya hanım yanlarına çoktan gelmişti. Ne olduğunu sormadan ''yukarıya'' diyerek yol gösterdi. Bir şey sormadı çünkü Can'ın sebepsiz bir şey yapmayacağını biliyordu.
Can'ın odasına yakın boş odalardan birine yatırdılar Esila'yı ve sessizce odadan çıktılar. Kendi evi olmasına rağmen burada da bir odası vardı. Büyüdüğü, çocukluğunun geçtiği odası..
Alya hanım Can'ın aç olacağını düşünerek;
-Hemen banyoya, sonra mutfağa gel.
-Peki.. demekle yetinen Can, odasına yöneldi.
Aklında o konuşulanlar, duydukları vardı. Bir anlam veremese de bu konuyu Esila ile konuşması gerekiyordu. Çünkü yanlış giden bir şeyler, olmaması gereken şeyler vardı.
Duştan sonra üzerini giyerek aşağıya indi. Büyük annesi ona bir şeyler hazırlamıştı çoktan. Kahvesini içerken dalmıştı ve Can'ı yanına gelince farketti.
-Konuşmamız gerek evlat, Alp'in öldüğünü biliyorum. Ve hiç hoş şeyler olmadığını da. Hadi otur önce bir şeyler ye .
-Büyük anne o kız .. O kız Esila.
-Hangi Esila? Küçük kız Esila mı? Ciddi misin Can?
-Evet büyük anne o. Ve şu anda burada.
-Anlıyorum.
-Ne konuşmalıyız ? Seni dinliyorum.
-Alp'i vuran adamlar eski el yazmasının peşinde olan adamlar. Zamanında annenin kaybolmasına sebep olan o herifler. Nasıl oldu bilmiyorum. Yazlığa gittiğimiz o sene, annen kaybolmuştu. Ve sanırım Alp o şehirde yaşıyordu değil mi? Senin bir bilgin var mı evlat? Dur bir saniye... Sen Esila'yı da yazlığın yakınlarında görmüştün. Nasıl bir bağlantı var..?
-...
-ESİLA! dedi Can kısık sesle. Tam karşısında, kapının ağzında duruyordu. Ve gözleri dolmuştu. Beti benzi atmıştı sanki. Can ayağa kalkarak;
- Esila iyi misin? dedi.
- Bu duyduklarım doğru mu?
- Evet.
- Yani sen o el yazmasını bulduğumuz kadının oğlu musun?
-Ne? Ne diyorsun Esila?
Esila bir şoka daha dayanamadı ve bayıldı. Can onu hemen odaya çıkardı. Büyük anne de aile doktoruna haber verdi.
Doktor gelip muayene etti ve bir süre dinlenmesi gerektiğini, ağır bir travma geçirdiğini söyledi.
Tüm gece boyunca uyanmayan Esila, sabah kalktığında başucunda Can'ı gördü. Beklerken uyuyakalmıştı. Can'a doğru eğilen Esila;
-Can, Can... Uyanır mısın? Hey, buz prens..
-Günaydın ufaklık.
- Günaydın. Ne oldu bana? Ayrıca burası kimin evi ?
-Ufak bir baygınlık geçirdin. Hadi toparlan dolapta senin için birkaç parça kıyafet var, hazırlan ve aşağıya gel.
-Emredersin ya!
-Konuşmamız gerek. Uzatma ve hazırlan.
Can emir verircesine konuşup odadan çıktı. Esila ise hazırlanmak için dolabı açtığında şok oldu. Birkaç parça kıyafet dediği bir dolap dolusu kıyafetti. Ne değişik bir tip bu? diye düşünürken önce elini yüzünü yıkamak için banyoya girdi. Aynaya baktığında çok kötü görünüyordu. Allah'tan banyoya birkaç parça makyaj malzemesi koymuşlardı. Sadece kapatıcı sürüp banyodan çıktı. Dolaptan bir kot ve gömlek aldı, hazırlandı ve odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün En Güzel Tarafı
Kısa HikayeZihinlerin kalabalık olduğu zamanlarda yaşıyoruz böyle hazin durumları. Farkında olmadan gidişleri izliyoruz. Kimi yakınımız kimi tanımadığımız insanlar. Hepsinin yaşantısında biranlık bizde varız belkide. Kim bilir ölümün en güzel tarafı da buna be...