BÖLÜM 5 DOST

75 29 6
                                    

-Ah kesinlikle öleceğim. Öleceğim, öleceğim.

Çaresizce mırıldanırken o kadar güçsüz hissediyordum ki bir nokta, sonsuz karanlıktaki bir nokta gibiydim. Silik ve yok olmaya yüz tutmuş... Belki de bu hemen olmalıydı. Ölümüm. Çabuk olmalıydı. Birden çocuğa döndüm ve:

-Yap şunu, dedim emin ama titrek bir sesle. Çocuk bir an afalladı.

-Ne yapmamı istiyorsun?

-Öldür beni. Böyle bir yerde korku içinde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim. 

Çocuk sinir bozucu bir kahkaha attı. 

-Ne var, diye bağırdım sinirimi üzerine boşaltarak. Gülmesini durdurmayı başardığında ise ona acıdığımı belli eden bir sesle:

-Böyle bir durumda nasıl gülebiliyorsun, dedim. Cevap vermediğinde ise devem ettim:

-Belki de birazdan... Yaşaman ile ölümün arasındaki fark yok olacak.

-Senin kadarını görmemiştim, diyerek sırıttı çocuk. 

-Fazla korkaksın. Bak, ben senin gibi bir kızı öldüremem tamam mı? Castle'da genelde herkes birbiriyle iyi geçinir. Bu en önemli kurallardan birisidir bilirsin. Burası... Yeni bir hayatın başlangıcı gibi. Doğrusu burayı seviyorum. Yemek  barınacak yer ve arkadaş var. Yani... 

Sesini alçalttı ama karınca yürüse ayak seslerinin duyulabileceği bu boşlukta onu duymamam imkansızdı.

-Yani, bir gün hepsinin öleceği düşüncesini aklına getirmezsen.

-Hiç birşey anlamıyorum, diye bağırdım. Artık birisinin beni duyabileceği endişesini taşımıyordum.

-Bir kadın beni buraya bıraktı ve öleceğimi söyledi. Sen ise... Kolay bir şekilde ölmek istediğimde bunu reddediyorsun ve gülüyorsun. Ne olduğunu anlamak istiyorum ama buna olanak tanımıyorsunuz!

Çocuk  beklemediğim bir şekilde telaşlandı. Ah, burada hiç beklediğim gibi bir şey olmuş muydu ki

-Elçiden mi bahsediyorsun? Ah, olamaz. Sen oyuncusun!

Kaşlarımı çattım.

-Kadın da bana sürekli böyle diyordu. 

-Ben senle hiç karşılaşmadım tamam mı? Benimle hiç konuşmadın ve ben de sana Castle ile ilgili bir şey söylemedim. Hepsi... Yalandı ve evet, öleceksin. Benim ne dediğim hiç önemli değil. Bir sürü şey saçmaladım lütfen unut onları. Elçinin söyledikleri doğru. Öleceksin. Evet, öleceksin.

Kısık sesle "öleceksin" diye sayıklarken telaşlı bir şekilde elini omzuma koydu.

-Hiç bir zaman seninle karşılaşmadık! Anladın mı birbirimizi tanımıyoruz!

Karanlık yüzünden çocuğun beni göremediğini bilsem de suratımı astım. O ise olabildiğince alçak bir sesle:

-Lütfen, dedi yalvarırcasına. Sürekli kahkaha atıp benimle dalga geçmesi dışında aslında kötü birisi değildi.

-Pekala, dediğim anda elini omzumdan çekti ve aniden:

-Teşekkürler, hoşçakal,  dedi ve sessiz adımlarla uzaklaşmak istedi.

Ama geç kalmıştı.

-İlk kuralı çiğnedin, dedi bir kadın sesi.

Elçi geri dönmüştü.

NEVER SleepHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin