• 3 • Yamuk Sırıtış

216 17 1
                                    

Muazzam bir bel ağrısı ve boyun tutulmasıyla inleyerek gözlerimi açtım. İmrendiğim yıldızlar gitmiş ve yerini bütün vücudumu yakan bir güneş ışığıyla, bencilce beni gölgelemeyen bulutlara bırakmıştı.

Her güzel şeyin mutlaka kötü bir sonu vardı.

Kaplumbağaların utanacağı kadar yavaş bir şekilde ayağa kalktım ve ılık, hatta soğuk bir duş aldım. Üzerime kot ve yırtık bir şortu yerleştirdikten sonra sonra tek omuz, kısa tişörtümü de giydim.

Patenlerimi aldım ve dışarı çıktım, çok az denilecek kadar kısa bir süre nereye gitmem gerektiğini düşünmüş olsam da ayaklarım beni o futbol sahasının olduğu alana götürüyordu. Lanet ayaklarım ve onlara uyan beynim. Kalbim mi demeliydim ? Ah hayır, tabiki de beynim.

Ulaştığımda her zamanki gibi sahayı tam anlamıyla görebileceğim bir bölge aradım ve emin bir şekilde ilerledim. Oradaydı.

Elinde su şişesi ya da ona benzer bir şey tutan bir kızın - kesinlikle bardaki kız - yanına gülümseyerek ilerliyordu. Daha önce hiç bu kadar his dolu gülümsediğini görmemiştim. Sanki gözlerinin içinde renkli havai fişekler dans ediyor gibiydi.

Kıskandım. Bakışlarını ikinci kez ve daha fazla kıskandım. Beyninden reçel yapma fikrini düşüncelerimden uzaklaştırdıktan sonra banka oturdum. Keşke yanımda çekirdek de olsaydı.

Yaklaştı ve kızın dudağına minik ama anlamlı bir öpücük kondurduktan sonra arkasına dönmeden ve kızın gözlerinden gözlerini bir saniye bile kaçırmadan geri geri yürüdü. Ardından da oyununa devam etti.

Eğer onu uzun uzun öpseydi bu kadar etkilenmezdim. Hatta gözümün önünde o işi yapsalardı bile umrumda olmazdı. Çünkü o zaman bakışlarındaki gücün farkına varamazdım.

Uzun zamandır kırılmamıştım. Şu anda bu üzüntümün anlamsız olduğunun farkındayım. Ama sebebi kesinlikle Aras olamazdı. Ondan daha iyi olduğuna emin olduğum birçok kişiyi tanıyordum. Yani o kesinlike benim kırılmama sebep olamazdı, bakışları hariç tabiki.

Kaçtım. Ne olduğunu anlayamadığım hislerimden kaçtım. En iyi yaptığım şeydi kaçmak. Doruk'tan neden ayrılmıştım ? Sanırım ben onun aşkından kaçtım. Bana fazlaydı. Hakkım olmayan bir şekerlemeyi aldıktan sonra çöpe atan aptal bir çocuk gibi hissettim bir süre. Ama alıştım.

Kendimi cezalandırmaktan yeterince sıkıldığımı fark ettim ve banktan hızlı bir şekilde kalktım.

Azra'nın yanına gitmeyi düşündüm. Ama onun aptalca davrandığımı söylemesinden korktum. Çünkü bunları böyleyken duymayı istemiyordum. Bildiğim şeylerin tekrarlanmasından nefret ederim.

Nihal'e gidebilirdim fakat o zaman mutlaka gülecek bir şeyler bulurduk ve içimde biriktikçe dağ olan hislerim yüzünden klasik depresyonlarımdan birine girebilirdim.

Evet ayda düzenli olarak kendi kendime sebepsiz bir şekilde depresyona girebilen bir insandım.

Son olarak Mısra'nın yanında olmayı istediğimi fark ettim. Geri dönmek için hareketlendiğimde barda Aras'a söylediğim cümle aklıma bire bir hücum etti ve ayaklarımın beni taşımamak için direndiğini anladığımda kulaklıklarımı taktım.

Normalde pişman olurdum ama canım şu anda kesinlikle pişmanlık istemiyordu. Ben de Mısra'nın evine doğru ilerlemeye başladım. Ona anlatmalı mıydım hiç bilmiyorum. sonuçta Azra ve Nihal'e oranla çok kısa bir zamandır aramız iyi.

Düşünmeyi bırakarak - ne kadar becerebilirsem artık - kaldırımda usul usul ilerlemeye devam ettim. Karşıma çıkan, adının Onat olduğunu bildiğim bir çocuk, bana gülümseyerek uzaklaşmıştı. Bu çocukla ne alakam vardı ki ?

PulsarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin