Bölüm 9

184 50 20
                                    


Merhaaa :)

Bu hikayenin bölümleri kısa kısa oluyor farkındayım ama zaten finali çok uzatmayacağım.

Seviliyorsunuz <3

Keyifli okumalar...

Ne demek, Eda kızımız değil, ne diyor bunlar yaa? Ben nereye düştüm böyle, off Allah'ım umarım buradan başımı belaya sokup çıkmam. Yaren'e seslenmeden geri dönüp mutfağa geçtim, Mustafa yüzüme dikkatle bakıp "neyin var? Yüzün sap sarı olmuş" dedi telaşla. Ona her şeyi anlatmak için ağzımı açmıştım ki, içeri adamla kadın arka arkaya girdiler.

İkisi de neyim olduğunu sordular, "acıktım sanırım başım döndü bir an iyiyim" diyerek geçiştirdim. Masa zaten hazırdı, sessiz geçen yemek faslından sonra, adamla Mustafa salonda otururken, kadında mutfakta uğraşırken, bende Yaren'in odasına geçtim.

Kendi kendine oynayan küçük kıza gülümseyip telefondan annemi aradım. Hoş beş edip sorgu sual meselelerini geçiştirdikten sonra aklımda ki soruyu pat diye anneme sordum. "anne ben evlatlık mıyım?" annem bu soruya hiç şaşırmadı çünkü ben sürekli şakayla karışık bu soruyu hep sorardım. Bu defa ciddiydim, çünkü Eda ile ne gibi bir bağlantım var onu bulmaya çalışıyordum.

Konuyu buradan açıp asıl meseleye bu şekilde ulaşabilmenin peşindeydim. Aklımda ki asıl mesele şu aslında, annemin teyzemle çok eskiden kendi aralarında konuştukları benim doğum mevzum. Annem "saçmalama yine kız" dedi gülerek. Şaka yaptığımı düşünüyordu ve gülüp geçiyordu. Onu meraklandırmak ya da aklını karıştırmak istemiyordum ama gerçeği de öğrenmek zorundaydım.

"Anne" dedim. "kuzum" dedi. "benim doğumum da şüpheli bir durum var mı?" diye sordum. Bir süre sessizlik oldu, annem "hayırdır kızım, nedir bu sorular?" dedi. Üzülmesin diye "yok anne yaa, uğraşacak bir şey bulamadım, sana sardım işte" dedim. Bir süre gülüştük. "iyi ki gerçekten bir ikizin yokmuş" dedi annem gülüşünün arasında.

İşte beklediğim itiraf gelmişti, annemi ürkütmeden sorumu sordum "ne ikizi anne, benden bir tane daha mı var yoksa?" dedim. Annem de "sancıyla hastaneye gidip, sezaryanla doğum yaptım gözlerimi ilk açtığımda hemşire gözünüz aydın iki kızınız oldu dedi, odaya geldiğimde bir tek seni verdiler kucağıma, hani diğeri deyince doktor bir tane sizin bebeğiniz dedi, hemşirenin söylediklerini söyleyince, o yanlış söylemiş dedi sonra hemşire de gelip yanlışlık olduğunu söyleyince bir tek sen kaldın kucağımda, ama şükür ediyorum iyi ki senden iki tane yok diye" dedi kahkaha atıp.

"Allah aşkına anne ultrasona falan da mı girmedin, tek miydim çift miydim bilmiyor muydun?" dedim az da olsa sinirle. Annem "o zaman baban işsizdi, doktora gidecek paramız mı vardı kızım, normal doğurabilsem zaten evde doğururdum" dedi. O da kendince haklıydı. Acaba gerçekten bir ikizim olabilir miydi?

Eda bu ailenin kızı değildi, benim bir ikizim olma ihtimali vardı. Eeee Eda benim kardeşim olabilir miydi? Ama olmaz ki bu da kafa yaaa, bu kadar karıştırılmaz ki? annem habire bir şeyler anlatıyordu, ama benim daha fazlasını algılayacak beynim kalmamıştı.

Öptüm görüşürüzlerle daha fazla uzatmayıp telefonu kapattım. Kendi kendime telefonu sallaya sallaya konuşmaya başladım, etrafıma bakındığımda Yeren oda da yoktu, dışarı çıkmak için kapının koluna elimi attım ama benden önce dışarıdan kapıyı açan oldu.

Dün biz buradayken gelen asık suratlı adamdı bu, kadının kardeşi olan neydi adı... Ali evet evet Ali'ydi. Adam üzerime üzerime yürümeye başladı. Sonra durup bir adım geri attı ve kapıyı kapatıp kilitledi. Bağırmak için ağzımı açtığımda eliyle ağzımı kapatıp, diğer eliyle elimde ki telefonu alıp fırlattı.

Korkudan titremeye başlamıştım, ben direnince adam diğer elini boğazıma sarıp, "hemen buradan def olup gidiyorsunuz, neyin peşindesiniz bilmiyorum ama hiç iyi niyetle burada olduğunuzu düşünmüyorum, elimden bir kaza çıkmadan siktir olup gidin" dedi.

Ben tepkisiz gözlerinin içine bakıyordum, adamın gözlerinde ki korkuydu, aslında neredeyse şu an benden çok o korkuyor diyebilirim. Ellerini ağzıma daha çok bastırıp "anladın mı?" diye kulağıma tısladı. Bende başımı olumlu anlamda sallayarak cevap verdim.

Elini ağzımdan çekip kapının kilidini açtı, tam çıkacakken dönüp bana öfke dolu bir bakış attı. Ve çıkıp gitti, odadan çıkmadan öylece kalakaldım, telefonumu elime aldığımda ekranı kırılmıştı, ama hala çalışıyordu. Mustafa içeri girip "ne oldu, nerde kaldın?" dedi.

Ben yüzüne bakınca telaşla yanıma gelip elini çeneme koydu "bir şey olmuş" dedi. Şimdi ona desem belki müdahale etmeye kalkardı, ortalık karışırdı. Telefonumu gösterince ona üzüldüğümü zannedip gülümsedi "üzülme, kırılan telefon olsun, yeter ki kalplerimiz kırılmasın" dedi.

Vay bee adama bak edebiyat yaptı resmen. Ben de gülüşüne karşılık verdim ve odadan çıkıp salona geçtik. Herkes oturmuş kahve içiyordu, Ali denen adamda oradaydı. Göz göze gelmemek için çaba sarf ettim ama o sürekli bana bakıyordu.

Laf arasında Ali denen adam "yolculuk bugün mü" diye sordu. Aklınca beni üstü kapalı tehdit ediyordu. Bende tam yüzüne odaklanıp sehpanın üstünde ki benim için ayrılmış kahve fincanını elime aldım ve "ev sahipleri için bir sakıncası yoksa, birkaç gün daha buradayız" dedim en kararlı halimle...

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım :)

Derin Rüya...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin