Sabah öyle bir hışımla yataktan çıkmıştım ki annem ters ters bana bakıyordu.
Hızla elimi yüzümü yıkamak için tuvaletin yolunu tutmuştum annem de peşimden geliyordu sanırım dövecekti. Tuvaletten çıkıp mutfağa girdiğimde kahvaltım hazır bir şekilde beni bekliyordu. Canım birşey istemiyordu ama aç aç okula gidemezdim. Gözlerim kapalı çayımı yudumlarken telefonuma bildirim gelince heyecanla elime aldım. İnstagramdan takip istegi gelmişti ve kim olduğunu görünce elim ayağım birbirine dolandı. Gökhan takip isteği yollamıştı, ama yok bu mümkün değildi. Gökhan bana istek yollamak , bana Gökhan istek yollamak, yollamak bana Gökhan istek.....
Kahvaltımın yarım kalmasına mı yoksa telefona bakıp düşünmekten okula geç kalmamamı yansaydım karar veremiyordum. İsteğe ellemeyip apar topar hazırlanmaya başladım. Şok üstüne şok yaşıyordum ve bu benim için hiç iyi birşey değildi.
Annemi öptükten sonra okula koşarak gittim evet resmen koşmuştum.. Takip isteği aklımdan çıkmıyordu. Ne yapmam gerektiğini kankam Büşra'ya danışmalıydım, ama geçmişte yaşananların çoğundan haberi olmadığı aklıma gelince bu fikirden de vazgeçtim. En iyisi beynimi ve kalbimi aynı anda çapraz sorguya sokmaktı ve bunu boş bir derste yani bugün olacak beden dersinde yapmalıydım. Çapraz sorgu olayı bütün zor durumlarımda beni kurtaran tek şey oluyordu. Beynimi ve kalbimi seviyorum.
Sınıfta herkes ayrı kafadaydı, sevdiğim insanlar da vardı sevmediklerim de. Daha ilk günden sevmediklerimin her yaptığı gözüme batıyordu ve kavga etmek için neden aramazsam iyiydi. Gökhan'ı henüz görememiştim, ortalıkta yoktu, saatte epey geç olmuştu sanırım bugün okulu asacaktı beyefendi. Aslında iyi de olurdu en azından çapraz sorgumu daha rahat yapabilirdim. Büyütülecek bişey de değildi, alt tarafı bir takip isteği yani...
Sıramın üstünde duran çantamın üstüne kafamı gömmüş hocayı bekliyordum. Sümeyra koluyla beni dürtünce hocanın geldiğini düşünerek gözlerim kapalı ayağa kalktım. Açtığımda kapıdan içeri hocanın değil de Gökhan'ın girdiğini ve herkesin de bana baktığını farkedince oturup Büşra'nın kolunu cimcikledim.
"Ya kızım senin amacın ne ya! Rezil rüsva oldum bütün herkese öf!"
Büşra özür dileyeceği yere sınıfın yarısının yaptığı gibi kahkaha atıyordu. Yerin dibine girmeyi hayal ede ede kafamı çantamın içine gömdüm.
İlk derse hoca girmemişti bizde kankamla lak lak etmiştik boş boş. Ama Gökhan'ın ismini ağzımıza bile almamıştık, bunu yasaklamıştık bir süreliğine. Teneffüs zili çalınca Büşra'yla telefonumuzu alarak en sevdiğimiz favori oyunumuzu oynamaya başladık. Derken yukardan bildirim gelmişti ama ne bildirim bir görseniz...
'5 dakika sonra kütüphanede ol!' kim olduğuna baktığımda ise mesaj atan kişinin Gökhan'ın arkadaşı Beyza Çizgili olduğunu görünce şaşırmıştım. Bu kızdan oldum olası nefret ediyordum numarasını da derslerle ilgili birşey için almıştım.
İlk teneffüs 20 dakika olduğu için fazla acele etmedim hatta gitmesem mi diye çelişkiye bile düşmüştüm. Ama gitmesem olmazdı, ne olurdu sanki mesajdan anlatsaydı derdini?
5 dakika dolunca ayağa kalktım ve " Büşra ben kantine gidiyorum canım bişey istiyor musun?" diye sordum nezaketen ana kızın acıkacağı tutmuştu, almam için bir ton şey söyledi ben de mecburen kabul ettim.
Kütüphanenin kapısını yavaşça açarak içeri sakin adımlarla girdim. Ama içerde Beyza yoktu onun yerine Gökhan vardı, pis düzenbaz ne olacak! Baş köşede oturmuş telefonuyla oynuyordu beyefendi. Sinirle kapıyı çarpıp ortada duran kocaman masanının sandalyelerinden birine oturdum. Bakışlarımı pencereden dışarı çekerek;
"Seni dinliyorum" dedim sağlam bir ses tonuyla. Takip isteğimi kabul etseydin eğer ordan yazardım ama keçi inadın yüzünden burada buluşmak zorunda kaldık." dedi. Kaşlarımı çatarak;
"İyi de takip isteğini kabul etmesem de mesaj atabiliyorsun ki, bahane mi bu şimdi?"
"Atamıyorum canım, senin mesaj isteklerin takip etmediklerine kapalı ben biliyorum sen bilmiyorsun, tuhaf!" diye çıkışınca doğru söylediğini yeni idrak ettim. Haklıydı ben yaklaşık 1 senedir tanımadığım kişiler rahatsız etmesin diye mesaj isteklerini engellemiştim.
"Beyza'dan numaramı alsaydın ya, biraz pratik zeka olsana oğlum!"
"Olmaz Ali telefonumu karıştırırken görür bir tek instagramıma girmiyor diye ordan istek attım." dedi. Ama konumuz bu değildi.
"Sadede gelsek bir an önce, senin benimle konuşacak neyin olabilir? Anlat da bilelim değil mi?" dedim. Gözlerini devirerek yumruğunu sıktı;
"O çeneni kapatırsan eğer anlatıcam, bir susmuyorsun ki mübarek car car car... Tövbe estağfurullah!"
Bu sözleri üzerine hiç tınlamayarak sandalyemi ona yanaştırdım böyle yapınca bir anlık afalladı. Herhalde bu yakınlık ona fazla gelmişti ama umrumda bile değildi. "Evet dinliyorum" dedim elimi çeneme koyarak.
Bir süre öylece yüzüme bön bön bakmış sonra da konuşmasına başlamıştı.
"Haklısın küçük hanım benim seninle konuşacak neyim olabilir ki! Ama bir sorunumuz var ve bunu çözmemiz gerek maalesef bu sorun ikimizi de ilgilendiriyor." Heyecanlanmıştım ama belli etmemeye çalışarak "Neymiş?" diye sordum.
"Hatırlarsın ki Ali'nin en yakın benimse sadece arkadaşım olan Selim'le bir zamanlar aranızda birşeyler olmuştu, çıkmıştınız. E tabiki bu benim umrumda değil fakat çocuk hala Ali'yi sıkıştırıp seninle tekrar birlikte olmak istediğini söylüyor. Ali de haliyle senden hiç haz etmediği için sevgili olmanıza karşı-" Sözünü bir hamleyle keserek "Sanki o benden haz etse Selim'le tekrardan sevgili olacağım da, neyse!" diye söylendim.
"Valla küçük hanım siz alışıksınızdır sevmediğiniz kişilerle çıkıp onları kullanmaya, yanlış mıyım?" bu söylediği sözler üzerine adeta nevrim dönmüştü. Elim ayağım titrerken sandalyeyi iterek ayağa kalktım.
"Ne diyorsun sen be! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin acaba? Ben kimseyle oynamadım oynamam da. İntikam ateşiyle yanıp tutuşarak sinirini birinden çıkaran biri varsa o da sensin! Şu haline bak saçma sapan bir nedenden dolayı bana kin gütmüşsün ama bu benim umrumda bile değil Gökhan Karasu!" o da ayağa kalkmıştı, kolumu tutarak kendine çekti ve
"Kiminle ne oyun oynarsan oyna Rüya Bozabalı ama benim canımı yaktığın gibi başkasının da canını yakmana musaade etmeyeceğimi unutma! Hadi eyvallah"
O kütüphaneden çıkarken ben arkamda duran sandalyeye yığılmış öylece düşünüyordum. Bu konu beni ilgilendiriyor olabilirdi ama Gökhan'ı nereden ilgilendiriyordu anlamış değildim bunu öğrenmek için beden dersini beklemem lazımdı çünkü bu derse yetişmek zorundaydım.
Matematik dersindeydik hoca birşeyler anlatırken ben ise kara kara düşünüyordum. 'Benim canımı yaktığın gibi başkasının da canını yakmana musaade etmeyeceğim' demişti bu cümlenin altında bir çok şey yatıyordu fakat anlayamıyordum. Biz Gökhan'la sevgili bile olmamıştık onun bu kadar ne denli canını sıkmış olabilirdim ki? Evet Selim'in canını yakmış olabilirdim, Ali'nin de ama Gökhan'ın canını yakacak hiç birşey yapmamıştım sadece kıskanmasını istiyordum ve birazcık da sinirlenmesini. Onu sevdiğimi bildiği halde başkasıyla çıktığımı duyunca alt tarafı biraz sinirlenecekti. Yok yok bu işin altında başka bir şey yatıyordu ve ben bunu bulmak için çoktan kollarımı sıvamıştım.
Voteeeee💅💅💅💅
💋💋💋💓💓💓💓👀👀👀👀💝💝💝💝💝💝💝💝
💕💕💕💕💖💖💖💙💙💙💙💚💚💚💚💚💚💚💚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP (Bir Aşk Serüveni)
Genç KurguHatalarına esir düşmüş iki aşığın hikayesi. Zaman zaman üzücü zaman zaman huzurlu günler yaşayacaklar... Sonuna kadar direndiklerinde herşeyin yoluna gireceğine inandılar ve mücadele ettiler. Ama bu savaşa başlamadan önce gururlarını bir kenara koyu...