8.Bölüm

23 3 1
                                    

Hastaneden çıkmıştık.Sena yanımdan bir an olsun bile ayrılmamıştı .Yaşadıklarımı bilmemesine rağmen beni gayet anlıyor gibiydi.Ne kadar özel hayatımı dışarıya aksettirmemeye de çalışsam da sanki kader Sena'yı sürekli yakınlaştırıyordu bana.Oğuz'un arabasına bindik.Ayşe hanımın yatırıldığı hastaneye gitmek istesem de Oğuz cenaze kalktığı gün onu görmemi istedi. Biliyorum,elimden bir şey gelmezdi.Ama tüm bu başıma gelen olayların bir sebebi olmalıydı.Mahkemeye yetişememem, boşanmamın ertelenmesi,Ayşe hanıma ulaşılmadığı için kendisine sinirlenip daha sonra ölüm haberini almam kaderin bir işareti olmalıydı bana.Elim ayağım buz kesiyordu. Sena'ya:

-Ayşe Hanım boşanma avukatımdı.Dün hiçbirimiz kendisine ulaşamadık.Mahkemeye gelmediğini öğrenince içime bir sıkıntı girmişti.Demek ki sebebi buymuş.

-Bir insanın 10 dakika sonra başına neler geleceğini Allah'tan başkası bilemez.AllAH rahmet eylesin .Mekanı cennet olsun inşALLAh.Bizim şer bildiğimiz şeylerde dahi nice hayırlar vardır.

Gözlerimden yaşlar durmuyordu.O an Senaya sımsıkı sarılmıştım.İlk defa kendi kızımdan daha sıcak hissetmiştim onu .Muhakkak başıma gelen olaylar kaderin bana bir dersiydi.Doğru söylüyordu Sena. Sürekli iyi ve mutlu gözükmekten ziyade ilk defa kendim gibi olduğumu hissediyordum.Oğuz arabanın dikiz  aynasından bizi seyrediyordu.Dışarıda Senayla neler konuştuklarını bilmiyordum.Odadan çıktığımda ikisi de  gergin gözüküyorlardı.Oğuz bizi bırakıp oradan  cenaze işlemleri için Ayşe Hanımın ailesinin yanına gitmişti.Eve gelmiştik.Sena ilk defa evimi görüyordu. 

-Buyurmaz mısın içeriye ?

-Hocam sizi rahatsız etmek istemezdim.Sadece yanınızda olmak istiyorum.Üzgün olduğunuzu biliyorum.

-Ben de yanımda olmanı istiyorum .Hadi gel içeri.Evde kimse yok.Sen benim kızım gibisin.Sakın rahatsızlık verdiğini düşünme.

 Mutfağa geçip dolaptan  ikimize soğuk su doldurmuştum.Hala çarpıntımın olduğunu hissediyordum.Ama eve gelene kadar biraz daha sakinlemiştim.Sena çekingen tavırlarla etrafı süzüyordu.Gözü duvardaki çerçeveye takıldı.

-2 evladınız olduğunu sanıyordum hocam.

-Doğru 2 evladım var ,ama hayatta olan .Tabloda gördüğün oğlum kanserden dolayı 10 yıl önce vefat etti.

-Başınız sağolsun.Bilmiyordum üzgünüm.

-Önemli değil.Aslında hayatımla ilgili her şeyi öğrenmeni isterdim.Ama benim yaşantım örnek teşkil eden bir hayat değil.Buyüzden kendimle ilgili bir çok şeyi işimden,yakınlarımdan ve çevremden saklıyorum.

-Hocam mazur görün ama ben anlayamıyorum.Yani gerçekten işinizde başarılı olan bir akademisyensiniz.Bir çok kişinin yerinizi almak istediğine , okulda en sevilen ve parmakla gösterilen hocalardan biri olduğunuza şahidim.Nitekim evlatlarınızın biri mimar diğeri ise avukat.Eşinizden boşanmaya gelince bu artık günümüzde oldukça normal  karşılanan ve aile içi idarenin eski dönemden daha zor olduğu bir gerçek.Yani demek istediğim sizin saklamaya çalışmanızı gerektiren bir durum yok.Bizler sizi  seviyoruz ve her halinizle kabul ediyoruz.

-Öğrencilerimin bu şekilde düşünmelerinden dolayı mutluluk duyuyorum.Fakat bir toplum bilimci olarak şu bir gerçek ki her standart bakış açısının tersine bir de gerçekler vardır.Bugün bu halde sana anlatmak istemezdim.Ama yaşadıklarım ortada ve artık piskolojik olarak yılmış durumdayım.En ufak sudan bir sebep bile artık gözüme ağır geliyor.Boğulacak gibi hissediyorum.

-Haklısınız hocam.Fakat her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.Allah'ın yarattığı her şeyde bir hikmet vardır. Ağlatan da güldüren de bizi O dur.Bu cihetle düşündüğümüzde taşıyamayacağımız bir yükü Allah'ın bize  yüklemediğini biliriz.

Ortamda derin bir sessizlik olmuştu.Masadaki sandalyeyi yanına çekerek oturdum.Bir yandan dolaptan aldığım bisküvileri tabağa dizdim.Anlatmamı bekliyordu.

-Ateist bir ailenin çocuğuydum.Ailemde asla Allah kelamı konuşulmazdı.Her Allah dediğimde babamın bana nasıl baktığı hala gözlerimin önünden gitmiyor.Daha sonra tüm gençliğim okuyarak ve tarihi araştırarak geçti.Üniversitedeyken tarih hocam olan Çetinle tanıştım.Kendisi oldukça dik başlı, hırslı ve soğukkanlı biriydi.Tüm kızlar tahmin edersin ki hocanın gözüne girebilmek için yarışıyordu birbiriyle.Sınıfın en iyi ve hırslı öğrencisiydim.Bu da tabi ki Çetinin dikkatini çekiyordu.Okul bittiği dönem bana evlenme teklifi etti ve kabul ettim.İlk başlarda düzenli ve güzel bir hayatım vardı.Sürekli geziyorduk.Hayatımın çok iyi gittiğini düşündüğüm esnada hamile kaldım.İlk çocuğum down sendromlu oldu.Çetin bunu kabullenemiyordu. İki akıllı ve düzgün insandan nasıl bir engelli olduğuna inanamıyordu.Test ettirdik, pek çok yere gittik.Bize bunun sadece %3 ihtimal olduğunu söylüyordu doktorlar.Bu ihtimalin bize rastladığını bir türlü kabullenemeyen Çetin zamanla uzaklaştı bizden.Bir çok defa oğlumuzun ölmesini dilediğini işittim kendisinden.Daha sonra oğlum 5 yaşına geldiğinde ilerleyen beyinsel hasar nedeniyle vefat etti.Bundan hep Çetin'i sorumlu tuttum.O ise bunun bizim için son olmadığını hala şansımız olduğunu savundu.Daha sonra ikinci oğlumuza hamile kaldım.Çetin sürekli Oğulcanla ilgileniyordu , onu yanından ayırmıyordu.Oğlumuzun sağlıklı oluşu onun için çok mutluluk vericiydi.Sürekli ilk vefat eden oğlumuzla kıyaslıyordu.Yıllar geçince Emel ve Oğuz'da sağlıklı bir şekilde doğdu.Çetin ise Oğulcana hep daha özel ve ilgiyle bakıyordu.'Profesör olucak o 'deyip duruyordu.Bu şekilde davranarak diğer kardeşlerine haksızlık ettiğini düşünüyordum.Daha sonra oğlumuz genç yaşında kansere yakalandı.Tahmin edebiliyorsundur ki yıkıldık.Çetin içine kapandı ve eve neredeyse hiç gelmiyordu.Bizimle ilgisini kesmişti ve çocuklarım babalarına karşı soğumaya başlamıştı. Tüm bunların yanında Oğulcan'ı kaybettik.O da aramızdan ayrılmıştı.Çetin ateist olduğu için cenazeye bile gelmemişti.Her şeye düşman oldu.İnsanlardan soğumaya başladı.Emekli olunca da kendini içki içmeye ve arkadaşlarıyla vakit öldürmeye harcadı.Emel ve Oğuz babalarından nefret ediyordu.Ben yine de babalarından ayrı kalmamaları için uzun yıllar evliliğe devam ettim.Bir çok defa şiddet gördüm.Oğluma ve kızıma etmediği hakaret kalmadı.Kızım ise defalarca boşanmamı istedi ondan.Ateist bir insanın ne kendisine ne bize faydası olacağını kendini bile sevmekten aciz olduğunu söyledi.Dinlemedim onları ve bu güne kadar direndim.Buyüzden gözümden sakındığım kızımla aram açıldı ve evi terketti.Oğlum ise avukat olmayı kafaya koyup , haksızlıklara tahammül edemeyen ve çok çabuk sinirlenen bir adama döndü.Şimdi Oğuzla yaşıyoruz bu evde.Çetin ayrı yaşıyor bizden.Ayda bir kaç kere uğruyor..Kızım ise hiç arayıp sormuyor.Tüm bu yaşanmışlıklar beni kahretmişti.Ama yine de sevdiğim işi yapmaktan vazgeçmedim. Üniversitede çalışmaya devam ettim.Benim için tek nefes alma yeri orasıydı.İstanbul üniversitesine öğretim üyesi olarak geldikten  sonra hayatım değişti ve yeni hayaller açılmıştı bana. Böylelikle tüm enerjimi çalışmalarıma ve öğrencilerime adadım.

Tüm bunları anlattığım için rahatlamıştım.Çünkü tam olarak daha önce kimseyle paylaşmamıştım yaşadıklarımı.Sena bir an bile olsun gözlerini benden ayırmamış, can kulağıyla dinlemişti söylediklerimi.İnanıyordum ona, iyi gelicekti bana.Muhakkak bu anlattıklarıma bir cevabı vardı.Çünkü ona kendimden daha fazla güveniyordum.

VEFÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin