----Hilmi Cem----
Bugün Damla ile birlikte yemeğe çıkacaktık. Adem ve Yağmur bize deniz kenarında bir yemek hazırlamışlardı. Yani ben öyle istemiştim.
Bugün öyle sıradan restoranlarda geçirilebilecek bir gün değildi. Bugün Damla'ya evlenme teklifi edecektim. Tam 5 gündür falan aynanın karşısına geçip prova yapıyordum. 2 gün önce de yüzüğü ayarlamıştım. Bugün çok güzel olacaktı.
Damla'yı aramaya karar verip telefonumu çıkardım. Saat kaçta yemek yiyeceğimizi bilmiyordu.
Damla Aranıyor...
Hilmi: Alo aşkım! Nasılsın?
Damla: İyiyim canım. Sen nasılsın?
Hilmi: Çok iyiyim. Aşkım hani bugün yemek yiyeceğiz ya.
Damla: Evet?
Hilmi: O biraz sabaha karşı olacak. Yani sen daha geç hazırlan. Ben seni alacağım.
Damla: Tamam canım, görüşürüz!
Hilmi: Görüşürüz!
SAAT 3.00
Saat 3 olmuştu ve gün doğmasına az kalmıştı. Damla'ya tam gün doğarken evlenme teklifi etmek istiyordum. Arabaya binip Damla'nın evine doğru sürmeye başladım.
Nihayet gelebilmiştim. Damla'yı arayıp aşağı inmesini söyledim. 2 dakika sonra binanın dış kapısı açıldı ve dışarı bir afet çıktı! Damla ne olmuştu böyle? Uzun, salaş, beyaz bir elbisenin altına beyaz ayakkabılar giymişti ve saçlarını da yandan bir balık sırtı yapmıştı. Ben ona hayran hayran bakarken bana gülümseyip konuşmaya başladı.
''Güzel olmuş muyum?'' diyerek sırıttı.
''Hayır hayır. Bunu güzel diye nitelendirmek çok yanlış olur. Mükemmelsin kızım!'' dedim.
''Ee yemeği kapının önünde yiyeceğiz dersen üzülürüm. Hadi gitmiyor muyuz?'' dediğinde gerçek dünyaya döndüm ve kapısını açıp bindikten sonra yavaşça kapattım.
***
''Ay Hilmi yeter artık açıyorum!'' diye mızmızlanınca ellerimi daha sıkı kapattım.
Evet gözlerini kapatmıştım. Çünkü aniden görmesini istemiyordum. Burası harika olmuştu. Yere kırmızı bir örtü serilmişti ve üstünde de çeşitli yemekler vardı. Örtünün etrafını küçük mumlar süslüyordu. Örtünün yanına geldiğimizde Damla'nın gözlerini açmaya karar verdim.
''Açıyorum!''
''Aç!''
''Açıyorum!''
''Aç!''
''Aaaçtım!'' dedim ve ellerimi Damla'nın gözlerinden çektim.
''A- aşkım burası harika!'' dedi. Çevreye benim ona baktığım gibi bakıyordu.
''Ee aç mı benim sarı fırtınam?'' dedim ve cevabını beklemeden elini tutup örtünün bir ucuna oturmasını sağladım.
Örtünün sağ tarafında bir sepet vardı. Sepeti açtım ve içinde iki kadeh ve bir de şarap gördüm.
----DAMLA----
Bugün geçirdiğim en güzel gün olabilirdi. Yemek yemiştik ve şaraplarımızı yudumlamıştık. Ben Hilmi'nin kucağında otururken o da arkadan bana sarılıyordu ve gün doğumunu izliyorduk.
Hilmi bir anda ayağa kalktı ve elimden tutup beni de kaldırdı.
''Ayy ne oluyor Hilmi?'' derken Hilmi eğilip cebinden kırmızı bir kutu çıkardı. Allah'ım rüyada mıyım?
''Aşkım, hayatının geri kalanını benimle geçirmeye var mısın? Benimle evlenir misin?'' dediğinde kalp krizinden ölecektim.
Hilmi'nin boşta kalan elini tutup kaldırdım ve aniden kucağına atlayıp onu öpmeye başladım. Cevabım anlaşılmıştır umarım...
----SON----