"Acılar da acılaşıyor gittikçe sanki, bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi..."
-Edip Cansever
~•~•~•~•~•~•~•~•~•~
"Buradan."
Otuzlarının başındaki adam, ortağının peşinden ilerlerken belindeki silahı yokladı. Bu hareketi ona doldurup doldurmadığını sorgulatsa da, neden burada olduğunu kendine hatırlatmak için yapmıştı. Sesini çıkarmadan yürümeye devam etti. Ortağının evindelerdi ve saat kuşların uçmadığı bir dilimdeydi. Genç adam burada olmamasını dilerdi çünkü o zorunda kalmadığı sürece hedefi dışında kimseyi incitmeyecekti ancak yoldaşı hazırladıkları malın kıymeti için evini uygun görmüştü ve şimdi ailesiyle aynı çatı altındayken ölecekti. Uzun ve dik merdivenlerden indiklerinde karşılarına çıkan kapıyı ortağı açıp kendisine yol verince durdu. Kışın dondurucu soğuğu eve girdikleri andan itibaren kesilse de o hala üşüyordu.
Yanlış mı yapıyordu? Kendini kurtarmak için birazdan yapmak zorunda kalacağı şey, her şeyi mahvedebilirdi ki edecekti de. Ya işler planladığı gibi gitmezse? Eline yüzüne bulaştırmamayı umdu. Yoksa umduğundan çok daha fazla insan zarar görecekti ve o bu listeye dahil olmamak için her şeyi yapardı. Keşke başka bir yolu olsaydı diye düşündü. Sonra hatırladı, yapmak zorundaydı. İçinden güldü.
Hiçbir şey ona ve sevdiklerine zarar veremezdi zaten tam olarak bunun için buradaydı. Tarihte, kendi tarihinde yüzünde korku okunmayan adam kendine kızdı. O korkmaz, korkuturdu. Onun canını kimse yakamaz ama o can yakardı. 'Dost'una gülümseyip emin adımlarla içeri girdi.
Hatayı tam da orada yaptı.
"Buradan evin dışına da çıkış var, bundan sonra orayı kullanacağız evdekileri şüphelendirmek istemiyorum." Ortağının sesiyle ona döndü, sesinde şüphe vardı ve muhtemelen sebebi de kendisinin sessizliği ve diken üstündeymiş gibi tavrıydı. O an elinin beline ne kadar yakın durduğunu fark etti. Toparlandı, adamın rahatlaması gerekiyordu. Vücudunu gevşetti ve ilgili tavrını getirdi ancak alnında biriken ince ter tabakası için herhangi bir girişimde bulunmadı. Farkında olup olmadığı bile şüpheliydi.
"Neden oradan girmedik o zaman?" sorusu adamın garip bakışlarını kovmuştu, tuttuğu nefesi verdi ancak gerginliği gitmemişti onun yanında muhtemelen belinde silah, kahverengi kumaş ceketinin iç cebinde de bir şok tabancası vardı. Silaha odaklandı.
"Dış çıkışta ki kolileri daha kaldıramadık çünkü."
"Neden?" Susturucuyu takmış mıydı?
"Yetişmedi. Bir haftadır buradayız ben bile çalıştım." Ses tonu iğneleyiciydi.
"Gelmemi istemeyen sendin." Arkasını dönmesi gerek, diye düşündü.
"Çünkü oğlumu korkutuyorsun."
"Neden korkuyormuş oğlun?" Sahi o neredeydi? Muhtemelen uyuyordu, odasının uzakta olmasını umdu.
"Genelde gece yarıları evine gelen siyahlar içindeki, asık suratlı, sessiz adamlardan neden mi korkuyor?" Derin bir nefes aldı, "Uykuları düzensizleşti, gece yarıları olur olmaz uyanıyor. Kötü etkileniyor yani. O yüzden dıştaki girişi kullan ve evden uzak dur."
Daha fazla bekleyemezdi. Adamın dönmesi gerekiyordu.
"Satın alma sözleşmeleri nerede? " elleri doluyken.
Ortağı arkasını dönüp henüz yerine oturtulmamış çalışma masasının önüne yürüdü. O kağıtları karıştırırken genç adam arkasından ona yavaşça yaklaştı. Nefes almıyordu.
Alamazdı. Sırtında taş taşıyormuş gibi hissetse de daha fazla bekleyemezdi. Saniyeler... Adam bir şeyler söylüyordu ama o duymadı. En sonunda ne olacaksa olsun diyerek adamın beline uzandı ve silahını çekip aldı.
Hata yaptı.
Şok tabancasını hesap edip hemen uzaklaştı ve kendi belindeki silahla beraber iki silahı da ona doğrulttu.
Ortağının elleri durdu ancak hareket etmedi. Kaskatı kesilmiş, muhtemelen kendisine doğrultulmuş silahları hisseden sırtındaki kaslar gerilmişti.
"Bu bir gün olacaktı." Dönmesini bekledi. Doğrulup dönünce, "Bunu sen de biliyordun." dedi. Ya o ya ben, diye düşündü. İki kişi olmaz.
Adam sadece kendisine doğrultulmuş silahlara baktı. Oyalanamazdı,
"Üzgünüm," dedi genç adam horozu indirirken.
"Canın çok yanar," dedi. Sesi sakindi.
Yanacak.
Sakindi ama o anki endişesi oğluydu, annesi olacak kadın ona bakar mıydı?
Bakmayacak.
Cevap vermeden tetiği çekti. "Yanına kalmaz," dediği sırada.
Adam yere yıkıldıktan sonra bakmadı ve döndü ancak yürüyemedi.
Mavi ayıcıklı pijamasıyla karşısında duran beş altı yaşlarında ki çocuk o yokmuş gibi babasını izliyordu.
Yerde yatan babasını.
"Uykuları düzensizleşti, gece yarıları olur olmaz uyanıyor."
Genç adam elindeki silahı kavradı ancak o an kötüsünü düşündü. Evde yatağında huzurla uyuyan prensesini. Yapamadı. Tekrar yürüdü ve bir an bile arkasını dönmeden çıktı oradan.
Hiç girmemeliydi.
"Canın çok yanar,"
Tahmininden de fazla.
"Yanına kalmaz."
Kalmayacak.
Yanına kalmayacak.
~○\●~
prisonerdark
18.07.2019
DÜZENLEME: 30.12.2023
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Karanlık Gece
Teen Fiction"Bu bir gün olacaktı." Dönmesini bekledi. Doğrulup dönünce, "Bunu sen de biliyordun." dedi. Ya o, ya ben, diye düşündü. İki kişi olmaz. Adam sadece kendisine doğrultulmuş silahlara baktı. Oyalanamazdı, "Üzgünüm." dedi genç adam horozu indirirken. ...