Bölüm 3

66 4 0
                                    

İyi okumalar.

~●~●~●~●~●~●~

Sabah Browni'nin havlamasıyla uyandım, kendime gelmeye çalışırken dış kapının sesi geldi. Sağ tarafımda duran saate baktım ve hemen doğruldum. Sabahın bu saatinde onu ne huzursuz edebilirdi ki?

Geniş ve şu saatte çok cazip gelen yatağımdan kalkıp yerdeki yastıklara basmamaya özen göstererek odadan aceleyle çıkıp aşağı indim. Sarhoş gibiydim. Havlaması devam ediyordu fakat hafiflemişti, hemen dış kapıdan çıkıp arka bahçeye doğru koşturdum. Babam Browni'nin tasmasını tutuyor, o da ileri atılmaya çalışıp evimizin en alçak yer olan otopark kapısına doğru gitmeye çalışıyordu. Babamın yanında korumamız Hakan abi duruyordu, yüzünden pek bir şey anlaşılmasa da huzursuz gibiydi. Etrafıma bakınsam da hiç bir şey göremedim.

"N'oluyor?" dedim yanlarına giderken. Babam etrafına bakındı, yüzü düşmüştü ama o da bir şey anlamamış gibiydi. "Bilmiyorum. Hiç böyle yapmazdı." Kaşlarımı çattım, onu ne huzursuz etmiş olabilirdi ki?

Debelenmeyi bırakmıştı sadece havlıyordu ama yine de garaj kapısının yanındaki alçak demirliğe gidip kafamı uzattım her iki tarafa da baksam da kimse yoktu. Geri döndüm, onlara yürürken rahat olduğumu gören Browni'de rahatlamış havlaması yavaşlamıştı.

"Hiçbir şey yok." Eğilip başını okşadım. "Muhtemelen kedi falan gördün oğlum." Doğruldum, babam hala etrafında bakıyordu. Hakan abi arkasını dönmüş evin ön kapısına doğru yürüyordu. Babamın kolunu tutup eve doğru dönmesini sağladım,

"Onu da eve alsak iyi olacak baba."

"Haklısın." Yukarı çıkıp elimi yüzümü yıkadım fakat üzerimi değiştirmedim. Saat henüz beşti. Oyalanmak için kitap okumaya karar verdim. Dün aldığım kitabı -iki kitabı- çantamdan çıkardım.

O kitabı da çantama koymuştum, belki de beni korkuttuğu için özür amaçlıydı? Zavallıca düşüncelerimi kenara bırakıp kitabı komidinimin çekmecesine koydum ve kendi kitabımı yatağıma geçip okumaya başladım.

○\●

"Bu ansiklopedileri nereye koyayım Bekir amca?" İki gün önce, Browni'nin huzursuzlandığı gün işe geldiğimde anahtarlarımı hiç bir yerde bulamamıştım. Şimdiyse tüm rafları boşaltıp her yeri yeniden düzenliyorduk ama yine de ortalarda yoktu. Muhtemelen kendime yenisini yaptırmam gerekecekti ya da evdeki yedek anahtarı alırdım. Saat akşam yediye geliyordu ve neyse ki çoğu raf düzenlenmişti.

"En arkada en üste diz kızım. Merdivenden de dikkatli çık." Gülümsedim, gerçekten çok şirinlerdi. Geleli daha bir ay bile olmamasına rağmen çabuk ısınmıştım bu insanlara.

Aradan geçip raflara dayalı olan tekerlekli ve tırmanmalı merdivene elimdeki kitapları üst basamağa bırakarak tırmandım. En üst basamağa gelip tozlu benim hiç dokunmadığım hatta muhtemelen yıllarca kimsenin el sürmediği kitaplığın arkasını görünce saniyesinde geri indim ki daha açık olmak gerekirse en üst basamaktan geri sekip bilinçsiz bir intihar girişiminde bulunmuş oldum. Ama pişman oldum.

Sonuç olarak; düştüm.

Artık vücudumun yere çarpmasıyla hangi noktası olduğunu bilmediğim -hissedemediğim- bölgelerimden çıkan sesten mi, yoksa düşerken ayaklarımla itmiş olduğum merdivenin üzerine koymuş olduğum, sertliği kütükle yarışır dediğim hatta bizzat hissettiğim ansiklopedilerin üzerime düşerken çıkardığı sesten mi ya da daha kötüsü doğum anındaki bir kadınla yarışacak çığlığım mı onları çekti bilmem ama Bekir amca ve arkasından Gülsüm teyzenin bana doğru koştuğunu gördüm.

En Karanlık GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin