İyi okumalar.
~●~●~●~●~
Radyodan hafif cızırtı eşliğinde gelen müziğin tadını çıkararak meyve suyumu yudumladım. Öğlen saatlerinde bahçedeki şezlonga uzanmış, tepemdeki opak şemsiyeyle -güneşten pek hoşlanmam- beraber havuzu inceliyordum. Sabahın çok erken saatlerinde hastaneden ayrılmış, eve gittiğimde babamın evde olmadığını ve hatta hiç uğramadığını öğrenmiştim. Haftanın üç günü çalıştırdığımız Zehra teyze babamın talimatı üzerine bakıcılığımı yapmaya gelmiş.
Evet aynen böyle dedi.
Tek kollu kısa bir banyo savaşının ardından vücudumun alakasız yerlerinde oluşan ağrılardan ötürü uyuyamamıştım, sanırım yatak ve aynı pozisyonda kalma sorunundan kaynaklanıyordu. Kolum iyileşene kadar evden çıkmam yasaktı. -Tabii ki babamın talimatı- Bende yapacak başka bir şey bulamayınca yazlık elbisemi geçirmiş ve havuzun başındaki yerimi almıştım.
Telefonum yanımdaki masada titreyince uzanıp aldım.
Nil'den mesaj vardı:
"Umarım ağır sakatlanmamışsındır, çünkü dışarı çıkıyoruz."
Güldüm. Ayağımı kaldıracak halim yoktu. Nil okuldan bir arkadaşımdı, okulumdaki çoğu kişiye kıyasla az şımarmış, anlaşabildiğim sayılı insandan biriydi.
"Sana iyi eğlenceler." Ekranı kapatıp masaya doğru uzandım ancak tekrar titredi ve bu sefer arka arkaya.
Oflayıp geri açtım.
"Hey, beni ekemezsin!"
"Zaten hemen değil, akşam."
"Evde misin?"
"Kapının önündeyim."
Sonuncuyu okuyup gözlerimi kıstım. Bunca zaman kapının önünden mi yazıyordu?
Cevap yazdım ama mutsuzca:
"Gir içeri." Emrivakiden nefret ederdim.
Biri elleriyle gözlerimi kapatınca düşüncelerimden sıyrılmak zorunda kaldım.
"Bil bakalım ben kimim?" Gözlüğümü parmaklıyordu.
"Britney Spears" Sonunda ellerini çekti.
"Ha-ha," yakındaki bir sandalyeyi şezlongumun yanına, daha doğrusu şemsiyenin altına çekip oturdu. "Korumalarına benim iyi bir insan olduğumu açıklamalısın, girmek için mesajları göstermek zorunda kaldım ve onda bile kapıyı suratıma kapatıp üç saat düşündüler. İngiltere kraliçesini görmek istesem daha az uğraşırım herhalde." Elimde değildi ne yazık ki. "Düşünmediler, gelip bana sordular." Meyve suyumu alıp yudumladım, sonra ona dönüp nezaket rutinimi tekrarladım: "Bir şey içer misin?"
Dudak büktü ve düşünüyormuş gibi yaptı, "Soğuk bir meyve suyunu alırım." dedi ve uzanıp radyomu kapattı.
"Hey na-" çenemi tutup ağzımı kapattı. Onun yüzünden dilimi ısırdım. Sus işareti yaptı ve: "Konuşmamız gereken ciddi bir meselemiz var farkındaysan. Senin yan çizip akşam gelmeme fikrin gibi." Sargılı kolumu kaldırıp -deneyip- gözüne soktum, dudak büktü. "Hem ses oldukça kötü geliyordu, sana bir hoparlör alsam iyi olacak." Gözlerimi devirdim, hoparlörün ne olduğunu biliyordum. Zehra teyzeye seslenip hanımefendinin siparişini verdim.
İç geçirdim,
"Kolum iyileşene kadar yalnız dışarı çıkmam yasak." Yemedi ama doğrusu gerçekten de buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Karanlık Gece
Teen Fiction"Bu bir gün olacaktı." Dönmesini bekledi. Doğrulup dönünce, "Bunu sen de biliyordun." dedi. Ya o, ya ben, diye düşündü. İki kişi olmaz. Adam sadece kendisine doğrultulmuş silahlara baktı. Oyalanamazdı, "Üzgünüm." dedi genç adam horozu indirirken. ...