KARABAYIR

822 43 11
                                    

Herkese merhaba☺️ Ve kitabın ilk bölümü sizinle buluşmuştur. Umarım beğenirsiniz☺️ bu kitabı 2 kişi birlikte yazıyoruz. ponolopia ve GzelKz8 . Okuduğunuz için teşekkür ediyoruz😍 sizleri seviyoruz😘
SU;
Ve sonunda o lanetli kadından ve o lanetli evinden uzaklaşmayı başarmıştım. Özgürlüğüm artık elimdeydi. Ama ne yapıcağımı nereye gidebilceğimi bilmiyordum. Özgürdüm ama hala tutsaktım. Pusulası ve hedefi olmayan bir denizciden farkım yoktu şu an. Aklıma gelen tek bir şey bütün vücudumun donmasına neden oluyordu. Bunca zaman sonra onun yanına gidip, hiç bir şey olmamış gibi davranabilir miydim? Sanki beni hiç o fahişe kadının yanında yalnız başıma bırakmamış gibi davranabilir miydim? Abi kelimesinin o sıcak güvenini tekrardan hissedebilir miydim? Tüm bu sorular beynimi kemirmeye başlamıştı. Kemirdikçe kemiriyor, daha derinlere iniyordu.
Aniden birinin çarpmasıyla kendime geldim. Amcanın biri:Yolun ortasında durmasana!
diye söylenip yoluna devam etti. Evet, elimde bir valizle yolun ortasında bekliyordum. Belki bir rüzgar eserde nereye gidiceğim konusunda bana yardımcı olur diye bekliyordum. Ama mucizeler beni bulmazdı.
Ben böyle şeyler düşünürken telefonumun çalmasıyla kendime geldim arayan oydu arayan abimdi.Daha sonra telefonu açtım.
TELEFON KONUŞMASI
Y:Alo Su
S:Abi?
dedim şaşkınlıkla. Çünkü onun aramasını beklemiyordum.
Y:Nerdesin şimdi?
S:İstanbul'da. Niye sordun?!
dedim sesimdeki kızgınlığı saklayamayarak.
Y:Tamam. Karabayır'a gel!
diyince şaşkınlıktan konuşamadım bi kaç saniye.
S:K-Karabayır mı?
diye kekeledim.
Y:Evet. Uçak biletini aldım bile! 1.30 saat sonra uçağın kalkıcak.
S:Ne zamandır benim adıma kararlar alıyorsun?!
Y:Su! Evden çıktığını biliyorum ve şu an gidicek bir yerinin olmadığını da biliyorum. O yüzden dediğimi yap!
dedi emrivaki bir şekilde. Her türlü onun dediği olucaktı. Bu bildiğimden daha fazla itiraz etmedim.
S:Tamam!
dedim kırgınlık dolu sesle.
Y:Tamam. Benim kapamam gerek. Acil bi görev çıktı da. Gelince haberdar et!
dedi ve tam kapatıyordu ki devam etti.
Y:Seni özledim Su Karasu!
dedi ve telefonu kapattı. Böyle demesine kızmam gerekiyordu ama içimde kızgınlık duygusuna dair bir şey yoktu. Aksine ben de abimi özlemiştim. Onun yanında olmayı özlemiştim. Güvende hissetmeyi özlemiştim. Ona karşı asla öfke beslememiştim. Çünkü görevi ve vatan uğruna beni bırakması gerekiyordu. Bunun farkındaydım bu yüzden ona kızamıyordum. Sadece kırgındım ama kızgın değildim.
Ama beni arayarak, beni yanına alıcağını söylemesi beni bir nebze mutlu etmişti. Hala mucizeler varmış demek ki diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım ve bir taksiye atlayıp havaalanının yolunu tuttum.
Tabi bütün aksilikler beni bulmazsa olmaz zaten(!) Bavulumu kaldırıma çıkartırken, bavulum kaldırıma takıldı ve ben de inatla çekince arkamda duran 'sözde beyefendi'ye çarptım.
X:Bi dikkat etsene!
diye bağırdı bana.
S:Bilerek mi yaptım be! Hem sizin benim arkamda ne işiniz vardı?!
X:Havaalanına yürüyor olabilir miyim acaba?!
S:Daha çok arkamda durmuş beni taciz etmeye çalılıyor gibiydiniz!
diye bağırdım. Böyle bağırmamla herkes bize bakmıştı.
X:Hee! İşim gücüm yok senin gibi bir vatandaşı taciz edicektim! Allah'ım nedir benim bu çektiklerim?!
diye sızlandı. Sızlanmasına fırsat vermeden ben de ona çemkirdim.
S:Sen bana kurban ol be! Her erkekten adam olunmadığının canlı kanıtısın resmen!
diye bağırdım. Bütün bu yılların acısını karşımda duran uzun boylu esmer ve kısık gözlü çocuktan çıkarıyormuşum gibime geliyordu ama umrumda değildi açıkçası. Çünkü kavgayı o başlatmıştı.
X:Bi adam olmadığımız kalmıştı zaten! Onu da olamadığıma göre ne kaldı? Sövmek istediğin başka konu var mı?!
dedi alayla.
S:Aslında çok varda karşımda insan göremediğim için bu lafları söylesem de boş!
diyince çocuğun yüzündeki sırıtış kayboldu ve yerine karanlık bir yüz ortaya çıktı.
X:Ben olsam bunun hakkında yorum yapmazdım!
dedi sertçe. Bu çocuğun bu karanlık bakışlarından hoşlanmamıştım. Beni korkutmaya çalıştığı belliydi ve bunu başarıyordu da.
S:Nedenmiş o?! Kırmızı pelerin giyen bir Superman mısın yoksa?!
dedim alayla. Ondan korkmadığımı ancak bu şekilde karşılık verip anlatabilirdim.
X:Pelerin giymeme gerek yok!
S:Yoksa tayt mı giyiyorsun?! Bak utanmana gerek yok!
dedim küçümseyici bakışlarımla!
X:Hayır. Yanlış cevap! Onun yerine kurşun geçirmez yelek giyiyorum!
diye cevap verdi. Tam karşılık vermeye hazırlanmıştım ki açık sarı bir çocuk tartıştığım çocuğa doğru seslendi.
Q:Feyzullah! Hadi! Geç kalıyoruz!
Fey:Tamam abi geliyorum!
diye cevap verdi adının Feyzullah olduğunu öğrendiğim çocuk. Başını hafiften eğdi ve o gıcık eden gülümsemesiyle onu çağıran kişinin yanına gitti. Ben ise mal gibi havaalanı girişinin orda dikiliyordum. Hoparlörden duyduğum 'Karabayır uçağının kalkmasına son yarım saat!' Anonsu ile koşarak içeri girdim. Gişeleri hızlıca geçip uçağın içine son 5 dk kala giriş yaptım. Koltuğumu aramaya başladım. Bir host'un yönlendirmesiyle koltuğumu buldum ama umduğumu bulamadım.
Fey:Yine mi sen?!
diye karşılık verdi.
S:O oturduğun cam kenarı bana ait!
dedim sert bir ses tonuyla.
Fey:Tapunun malı sanırım!
S:Hayır biletimin malı!
dedim biletimde yazan koltuk numarası ve yerini gösterip.
Fey: 13-D cam kenarı!
dedi dışından okuyup.
S:Okuma yazmanda varmış demek(!)
dedim alayla. Ama hala yerimden kalkmamıştı. Sonunda bir hostes gelip;
Hostes:Hanımefendi, uçak kalkıcak birazdan yerinize geçseniz iyi olur!
diye uyarınca sinirle Feyzullah denen sapık tacizciye baktım.
S:Arkadaş yerimden-
derken Hostes çoktan yanımdan ayrılmıştı ve Feyzullah denen kişilikte benim bu halime sırıtıyordu.
S:Yerimden kalk!
Fey:Herkes bulduğu yere oturur!
diye cevap verdi sinsice.
S:Bu kural uçaklarda geçerli değil maalesef. Uçakta geçen kural: Herkes biletindeki yere oturur!
Fey:Unutmuşum bu kuralı. Neyse, bir dahakine uçak kurallarını daha dikkatli okurum!
diyince sinirden delirdim.
S:Ya kalksana!
diye bağırdım uçağın içinde ve arkadaki teyzelerden biri;
Teyze:Kızım biraz sessiz konuş! Burası evin değil!
diye uyardı.
Fey:Sanırım koridor tarafına oturman gerekiyor!
dedi alayla. Sinirle koltuğa oturdum.
S:Bunu sana ödeticem!
dedim sinirle.
Fey:Bir daha beni görürsen, ödetirsin!
dedi sırıtarak. Kendisi zaten gıcıktı bir de sırıtması ayrı bir gıcıklık katıyordu kendisine. Resmen dubble Gıcıklık diye geziniyordu ortalıkta. Burnumdan soluyordum resmen. Sinirlerim had safadaydı ve birinin daha beni sinirlendirmesine dayanamayacaktım. O yüzden yolculuğun geri kalanında gözlerimi kapatıp uyumakla geçirdim. Birinin beni sertçe sallamasıyla uyandım. Mahmur gözlerle etrafa bakınırken yine o salak çocuğu gördüm karşımda.
S:Napıyosun sapık?!
dedim sinirle.
Fey:Sence napıyorum?! Uyandırıyorum seni!
dedi aynı sertlikle.
S:Sana kim dedi beni uyandır diye?!
Fey:Uçak durdu. Karabayır'a iniş yaptık! Ama inmek yerine uyumayı tercih ediyorsan burda kalabilirsin!
demesiyle indiğimizi yeni idrak ediyorum. Karşımdaki çocuk ise beni uyandırarak aslında bana iyilik yapmış gibi görünüyordu ama beni hayvan gibi sarsmasıyla pek de iyilik yaptığını söyleyemem.
Fey:Çekilirsen sevinirim!
dedi aynı sert tonuyla.
S:Çekilmiyorum!
diye pisçe sırıttım. O da geri yerine oturdu ben böyle söyleyince.
Fey:Aklın sıra benden intikam alıcaksın!
dedi sertçe.
S:Seni tekrardan görmeme gerek kalmadan senden intikamımı alabiliyormuşum! Gördün mü?!
dedim alayla.
Fey:Çok net gördüm ama bir sıkıntı var ki burda böyle oturmaya devam edersek uçak İstanbul'a geri dönücek!
diye karşılık verdi. Aslında haklıydı. İstanbula geri dönersem tekrar buraya gelemeyebilirdim. Böyle bir ihtimali düşündüm ama bu çocuğun bana yaptığını da karşılıksız bırakamazdım. Burnu biraz daha sürtmeliydi.
S:Geri dönelim o zaman!
diye cevap verince anlamsız gözlerle beni süzdü.
Fey:Bana başka seçenek bırakmadın!
dedi. Demek istediğini anlamamıştım. Boş gözlerle ona baktım. Ayağa kalkmıştı ben de ayaklarımla onun geçmesine izin vermiyordum. Hal böyle olunca kendimi birden hava da buldum.
Daha ben ne olduğunu anlayamadan yürümeye başladık. Ve bir anda idrak ettim.
S:Pis sapık!
diye bağırdım uçağın içinde.
Fey:Sende geçmeme izin verseydin!
diye cevap verdi.
S:İndir beni! Sapık mısın?! İndirsene!
diye debelendim. Uçaktan çıkana kadar beni kucağında taşımıştı ve uçaktan çıkınca sertçe yere bıraktı beni.
S:Ya sen ne yaptığını sanıyorsun?!
Fey:Uçaktan inmeye çalışıyordum ve gördüm ki inmeyi başarmışım!
dedi piç bir gülüş atıp. Tam cevap vermeye hazırdım ki Feyzullah denen itin arkadaşı olan açık sarı geldi yanımıza. Beni ilkin farketmemişti.
Q:Nerde kaldın be oğlum?! Yarım saattir inemedin uçaktan?!
diyince Feyzullah kaş göz yapıp beni göstermişti ve açık sarı bana doğru baktı. Anlamlandıramadığım bir şekilde Feyzullah itine baktı.
Fey:Abi!
ikazı ile Açık sarı sırıttı ve bir bana bir Feyzullah itine bakmaya başladı.
Q:Neyse sen sonra anlatırsın derdini! Geç kaldık yürü!
dedi Feyzullah itine bakıp. Sonra bana döndü.
Q:Görüşmek üzere hanımefendi.
dedi tüm nazikliğiyle. Böyle gıcık birinin böylesine nazik arkadaşı olması beni şaşırtmıştı.
S:Görüşmemek üzere!
dedim Feyzullah itine bakıp. Üzerine alınmış gibi durmuyordu ve ikisi de arkalarını dönüp benden uzaklaştılar. Onlarım gitmesiyle ben de bavulumu almak için içeri girdim. Bavulumu aldıktan sonra havaalanından çıkış yaptım. Havaalanı önünde bekleyen taksilere yönelmiştim ki bir taksici;
Taksici:Bu taraftan hanımefendi!
dedi bana kapıyı açıp. Heralde Yavuz abim ayarlamıştı bu taksiciyi de diye düşündüm. Taksiye bindim. Yoldayken tek bir kelime etmemiştik ve hep ağaçlık alanların arasından geçmiştik. Arabayı durdurmasına yakın şüphelenmiştim.
S:Doğru yolda olduğumuzdan emin misiniz?!
diye sordum taksiciye.
Taksici:Evet, hanımefendi!
diye cevap vermesi beni daha bi kuşkulandırdı.
S:Burasının Karabayır Tim Komutanlığı olduğunu sanmıyorum!
dememle taksici ani bir fren yaptı. Bir şeylerin yanlış gittiğini farketmiştim ve tahminimde doğru çıkmıştım. Taksicinin fren yapmasıyla beraber hızlıca taksiden çıktım. Gidebilceğim tek yer olan ormanlık alanın içine girdim. Koştum, koştum, koştum... kaç dakika koştuğumu bilmiyordum ama ayağımın bir yere takılmasıyla yere düştüm. Ve orda birşey olduğunu farkettim. Üzeri yosunlarla ve çalılarla saklanmış bir kapıydı bu. Zeminin derinliklerine inen bir geçitti. Vakit kaybetmeden kapıyı açtım. Ama kapı sandığımdan daha ağırdı. Az bi uğraşımla kapıyı açmıştım. Vakit kaybetmeden içeri girdim ama burası sandığımdan daha farklı bir yerdi. Silahlardan tutun bıçaklara kadar herşey vardı burda. Tabi duvarlara asılmış bir kaç haritada bu mağaranın bir kaç detayından biriydi. Ve en sonunda Türkiye haritası bulunuyordu ve bir çok kırmızı nokta vardı üzerinde. Daha fazla incelemek isterdim ama gelen seslerle irkildim ve çıkışa doğru koşmaya başladım. Tekrar günyüzüne kavuşmamla sırıttım. Taksici beni bulmadan koşmam gerektiğinin farkındaydım ama ormanın içine değil de anayola doğru koşmam gerekiyordu.
Yönümü belirleyip koşmaya başladım ama fazla uzaklaşmadan bir el ağzımı kapadı ve çığlık attım. Ama sesim boğuk çıkmıştı. Görüşüm yavaş yavaş bulanıklaştı ve ışıkla bağlantım kesildi.
——————————————————————————
Gözlerim ışıkla tekrar buluştuğunda beyaz bir odada buldum kendimi. Burasının neresi olduğunu anlamamıştım. Kapı sesiyle yalancıktan gözlerimi kapadım. Koluma bağlı kablolarımla uğraştı biraz. Arkasını döndüğünü tahmin ettiğim an gözlerimi açtım. Kısa saçlı ve beyaz tenli bir kadındı bu ve üzerinde beyaz bir önlük vardı. Sanırsam doktordu kendisi.
W:İyi misin?
diye sormasıyla afalladım.
S:Evet!
dedim şaşkınlıkla.
W:Korkma! Ben Bahar. Doktorum.
dedi sakince. Sanırım bu gibi durumlara alışıktı.
S:Ben de Su. Su Karasu.
diye cevap verdim. Neden soyadımı söylediğimi bilmiyordum.
B:Karasu mu dedin tatlım?
dedi şaşkınlıkla.
S:Evet ne oldu?
B:Sadece... bana biraz izin verir misin? Yani burda bir iki dakika bekler misin beni?
diye sordu.
S:Burdan istesemde gidemem zaten.
diye cevap verdim gülerek. Bahar yanımdan ayrılmıştı iki dakikalığına ve dediği gibi iki dakika sonrasında yanımdaydı.
Telaşlı görünüyordu.
S:Bahar? İyi misin?
B:Evet.
dedi tedirgince.
S:Sorun ne?
diye sordum.
B:Şey ben, ben senin abini tanıyorum. Bir kaç saattir seni arıyordu. Yani uçağının 3 saat kadar daha erken gelmiş olduğunu düşünüyordu ve telefonunu da ulaşamamıştı.
S:Bir kaç saat mi?
dedim son bir kaç saattir ne yaptığımı düşünerek. Evet en son uçağa binmiştim hatta o Tacizci Feyzullah ile kavga etmiştim. Sonra beni kucağına alıp uçaktan indirmişti ve yanındaki arkadaşıyla gitmişti. Ama sonrası yok. Yani onlar gittikten sonra ben ne yapmıştım? Ya da nereye gitmiştim? Bu hastaneye nasıl gelmiştim? Hiç bir şey yoktu. Sadece uçaktan inmiştim ve gerisi yoktu.
B:Su, tatlım. 3-4 saattir nerdeydin?
S:Bahar?!
dedim korkuyla. Tedirgin bir şekilde bana bakmıştı. Ve devam ettim;
S:Korkarım ki, bu kadar saattir nerde olduğumu bilmiyorum!

HATIRLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin