Ciğerim sökülecek gibi öksürürken aynı zamanda sürekli çalınan kapıya yürümeye çalışıyor ve tişörtümü başımdan geçiriyordum. "Patlama lan geldik işte." diye söylene söylene kapıyı açtım. Karşımda kapı pervazına yaslanmış bir Gökhan beklemiyordum açıkçası.
"Sen gelmek konusunda ciddi miydin?" diyerek düşüncelerime dile döktüm. Oysa boşu boşuna söylenen cümlelerden biri olduğuna emindim. Onun kaşları çatıldı bu sefer, "Neyi yapacağım dediğimde yapmadığımı gördün lan?" diyince haklı olduğunu düşünüp omuz silktim.
"Apartmana nasıl girdin peki amına koyayım?" dedim. Açtığımda buradaydı demek ki dış kapıdan ben açmadan geçmişti. "Furkan mal mısın sen ya? Dilenci gibi beni kapının önünde tutup sonrada beş kuruş vermeden postalayacak falan mısın?" dedi bıkkınlık ve alay dolu sesiyle. O anda yeni fark etmişim gibi şokla birkaç adım geri atıp geçmesini kolumla işaret ettim. Gözlerini devirip içeri girdi bende ardından kapıyı kapattım. "Yaşlı bir teyze giriyordu ona yardım ederken girdim işte." derken koridorun ortasında dikilmiş bana bakıyordu. Kendi kendime söylenmeye başladım, gerizekalı Furkan tabii ki çocuk ortada dikilecekti sanki gireceği odayı biliyordu anasını satayım! Kolumla hastayken kurulduğum ve ağzına sıçtığım salonumuzu işaret ettim. Gözlerini devirip salona adımını attı bende arkasından giderken bir anda durmasıyla kafamı sırtına çarptım. "Ne duruyorsun lan?" diye çemkirdim kafamı ovuştururken.
"Yuh amına koyayım. Bu odanın haline lan?" dedi şokla. Ne vardı ki her tarafta sümüklü peçete, ilaçlar birde işte cips kırıntıları falan... Harbiden yuh amına koyayım! Çocuğa rezil olmuştum bir kere şemsiye açılmıyordu yani ama şimdi toplamazsam eğer annem akşam bende türlü türlü fanteziler deneyebilirdi. "Dur sen burada poşet getireyim, sümüksüz bir yere de otur işte bunu da ben mi söyleyeyim?" Birkaç hakaret içerikli mırıldanma duyarken salondan çıktım ve sümüğümü çeke çeke mutfaktaki poşetlikten bir poşeti alıp bileğime taktıktan sonra salona geri geldim. Gökhan ise o sırada televizyonda durdurmayı son anda akıl edip internetten zar zor açabildiğim Fringe'e bakıyordu. Ben poşeti açıp toplamaya başlayınca sese döndü ve ayağa kalktığını gördüm, büyük ihtimalle sümüklü peçetelerimi toplamak için yardıma gelecekti. Utanç verici anılarıma bunu da ekleyemezdim. "Otur oturduğun yere zaten bunları bile görmemen gerekti sen gelmiş birde sümüklü peçetelerimi mi toplayacaksın?" dedim ters ters. Kıkırdadığını duydum, tanrım bu ses cidden muazzamdı. "Öyle olsun." dedi ve kalktığı koltuğa geri oturdu.
"Fringe mi izliyordun?" dedi. Ben peçetelerle cebelleşirken sadece onay verici mırıltılar çıkartmakla yetindim. "Ben bitireli çok oluyor. Aslnda dördüncü sezonda..." Ve o an öldürücü bakışlarımı üstüne dikip "Sakın, birinci sezondayım." diye tısladım. O an nasıl tehlikeli bir tepki verdiysem Gökhan ağzını kapatıp fermuar çeker yaptı bende sevimlice gülümseyip peçeteleri toplama işine geri döndüm. Ortalığı tamamen topladıktan sonra çöpleri atmak için çöp kutusuna gittim daha sonra tuvalete giderek ellerimi dezenfekte edercesine iki üç kez yıkadım. Salona geri döndüğümde Gökhan camları açıyordu. "Ne yapıyorsun amına koyayım donacağız lan?" dedim. Sadece başını bana çevirip hakaret eder gibi bir bakış attıktan sonra konuşmaya başladı, "Eğer açmazsam da miktroptan öleceğiz. Havadan yüzde yirmi bir oksijen değil mikrop alıyorum amına koyayım."
Haklıydı yine de söylene söylene kendimi koltuğa geri attım. "Sen buraya bana laf yetiştirip azarlamaya mı geldin? Kalkta bir şeyler yap." dedim örtüye kendimi sararken. Gökhan geldiğinden beri çıkarmadığı montunu çıkardı ve ayağa kalktı montu da koltuğun kenarına koyduktan sonra başucuma gelip dizinin üstüne çöktü, eliyle alnımı yokladı. "Derece nerede?" dedi fısıltı şeklinde. "Bilmiyorum koltuğun kenarında bir yerindedir." dedim halsizce mırıldanarak. Cidden hiç halim yoktu, nefes almak bile göğüs kafesimi zorluyordu. Üstümden uzanarak elini koltuğun kenarlarında gezdirdi. Gözlerim kapalıydı ancak yüzüme vuran nefesi bile ne kadar yakın olduğumuzu hissettiriyordu. O anın keyfini çok güzel çıkarabilirdim ancak mikroplu nefesim yüzüne vurmasın diye nefes alıp vermemekle meşguldüm. "Nefes alıp ver Allah aşkına yüzüme nefesin vurmasın diye öleceksin şimdi." dedi ve bende tek gözümü açıp ona baktım. Hala dizlerinin üstündeydi ancak dereceyi bulmuş ve benle arasına mesafe girmişti, büyük bir ciddiyetle ateş ölçeri açmaya alışıyordu ki dıt sesiyle açıldığını anladı ve kulağıma soktu. Gözlerimi yine kapadım ancak bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Ölçtüğünü belirten sesiyle kulağımdan çekildiğini fark ettim ancak tepki veremeyecek kadar yorgun hissediyordum. "Kaçmış?" dedim pürüzlü bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böğürtlen| texting (boyxboy)
Short Story"Keşke beni de elinde ki şu böğürtlen kadar sevebilsen." dedi çocuk yüzünde ki buruk gülümsemeyle. Diğer çocuksa bir böğürtlenlerine bir de çocuğa baktı. Dudaklarını büzdü, "Seni böğürtlen kadar çok sevemem ki... Daha çok severim." 16/07/2018