25. Bölüm

15.3K 908 212
                                    

Haftalardan doğru düzgün evden çıkmadığım için bu haftasonu annem beni evden zorla çıkartmış tabiri caizesi kovmuştu, uzun süredir Melih bile beni dışarıya çıkartmayı başaramamıştı çünkü. Onla iletişimimizi keseli ise nerdeyse bir ay olmuştu ve ben ilk gün ki kadar boşlukta olup mutsuz olsam da acının büyük bir kısmını görmezden gelmeyi öğrenebilmiştim. Onunsa hala o kızla görüştüğünü geçen gün ağzından kaçırmıştı Melih, bense acı bir tebessüm hariç bir tepkide bile bulunamamıştım o an. Okulda sürekli birlikte değillerdi Melih bunu beni üzmemek adına yaptığına dair saçma sapan sonuçlara bağlasada ben tamamiyle bilinçsiz bir hareket olduğunu düşünüyordum. Onun beni düşüneceğine dair inancımı o gün 'ihtiyacım vardı' cümlesiyle birlikte yakmıştım.
Sokağa çıktığımdan, yani annemin kovduğundan, beri sadece yürüyordum nereye gittiğimi bilmeden. Kendimi dinleyebileceğim tek yerdeyse birçok anımız vardı, kendimi daha çok yıpratmamak adına kütüphaneye gitmekten vazgeçmiştim. Çok kısa bir sürede hayatıma yerleştiği gibi çok kısa bir sürede de hayatıma sıçmıştı. Etrafa bakmadan yürüyordum sadece yürüyordum.

Bir süre sonra kafamı kaldırdığımda sahile yaklaştığımı fark edince banklardan birine geçip bir müddet oturup sonrada eve gidip anneme çok eğlendim imajı çizmeyi çoktan kafamda planlamıştım bile. Böyleydi işte, eski Furkan'ın yaptığı şeylere geri dönmüştüm, acı çek ama annene sakın belli etme, dik dur. Ama çok yorulmuştum, tarifi imkansız bir şekilde yorulmuştum. Bir ara cidden birisinin beni sevebileceğine inanmıştım ancak Gökhan buna dair inancımı da kendiyle birlikte alıp götürmüştü.

Havalar artık iyice soğmuş, kış mevsimi başlamıştı. Kafamı kaldırıp kara bulutlara baktığımda yağmurun bir süre sonra başlayacağından emin olmuştum. İç çektim, ellerimi cebime sokup ısınmaya çalışırken aklıma montsuz kaldığım geceyle ilgili anılar üşüşmeye başlamıştı bile.

Onun hırkasını birkaç hafta önce sınıfta o yokken sırasına bırakmış hırkayı görünce yüzünde oluşan o hayal kırıklığı ifadesini uzaktan izlemiştim. Neden böyle tepkiler veriyor anlayamıyodum, onu izlediğimi düşündüğüne inanmaktan başka çarem yoktu çünkü o hayal kırıklığına başka kulp bulamıyordum. Ertesi gün okula geldiğimde ise aynı şekilde sıramın üstünde montumu ve onun hırkasını bulmuştum. Gidip o hırkayı kafasına atmak istesemde içten içe vermek istemeyen kısmım mutluluktan deliriyordu. O gittikten sonra hem en azından bir parçası bende kalsın hem de hiçbir parçasının bende kalmamasını istemiş, ikiye bölünmüştüm. Melih'e söylediğimdeyse Gökhan'a sormuş ve bende kalmasını istediğini söylemişti, bu da yaklaşık bir ayda onunla dolaylı yoldanda olsa kurduğum tek iletişimdi.

Kendimi daha bu yaşta yorgun ve hastalıklı hissediyordum. Hep bir karamsarlık, vazgeçmişlik halindeydim ve annem bu duruma sürekli beni azarlayarak cevap veriyordu. Gökhan sayesinde bir kez daha hayatıma kimseyi almamanın en doğrusu olduğu konusunda emin olmuştum.

Banklara yürürken dolu olan banklar arasında boş bir bank arıyordum ki gözüm bir kız ve bir erkeğin oturduğu bankta takılı kaldı, yani Gökhan'la Sinem'in oturduğu bankta.
Acımı görmezden gelebiliyorum demiştim ya? Şuan bunun kendimi avutmak için söylediğim yalanlardan biri olduğunu anlamıştım, kalbimde tekrar baş gösteren sıkışmayla birlikte.
Gözlerimi üzerlerinden çekip tam arkamı dönmeye hazırlanmıştım ki kızın yüzünü Gökhan'ın yüzüne doğru yaklaştırmasıyla donakaldım. 

Gözlerimin önünde iki farklı film oynuyordu birinde başrolde Gökhan ve ben diğerindeyse Gökhan ve kız vardı. Gırtlağımdan geçen her nefes, borumu yakarak akciğerlerime ulaşıyordu. O sabit kalırken kız gözlerini kapatmış yavaş yavaş yaklaşmaya devam ediyordu.

O an hareket yetimi kaybettiğime emin oldum işte. Orada durmuş sevdiğim çocuğun bir kızla öpüşmesini bekliyordum adeta, görüntü gözlerimin dolmasından dolayı biraz bulanıklaşsada gözlerimi üstlerinden çekemiyordum.
Mesafe iyice azalıp milimler kalmışken gözümden bir damla yaşın yanağımdan kayıp düştüğünü hisettim ve Gökhan kızın iki omuzundan tutup onu durdurdu. Elimin tersiyle ıslanan yanağımı kuruladum. Gökhan'sa bir şeyler anlatmaya başladı kıza bense hala orada dikilmiş bir şekilde duruyordum. Birkaç dakika sonra kızı omzunu sıvazladıktan sonra ayaklandı, kızsa mahçup bir şekilde yere bakıyordu. Beynim olay örgüsünü takip etmeyi ve ne olduğunu anlamaya çalışmayı çoktan bırakmıştı. Kızın yüzü hala eğikken Gökhan gitmek için benim tarafıma dönünce gözlerimiz bir an kesişti o an bile nefesimi kesmeye yetmişti ancak ben hemen arkamı döndüm. Hislerimin bir anda allak bullak olmasıyla ne yapacağımı bilemediğim o an arkamdan geleceğini tahmin ettiğim için koşmaya başladım.

Böğürtlen| texting (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin