Bazı anlar vardır ki bir kavanoza koyup saklamak, o anları sürekli sürekli o kavanozdan çıkararak tekrar yaşamak ister insan. İşte şu anı bir kavanoza koyup bir ömür saklamak istiyordum.
Gökhan'ın tek kişilik yatağına tam olarak sığmadığımız için vücudumun yarısı onun üstünde kafamsa kalbinin tam üstünde yatıyorduk. Kalp atışlarını duyuyordum; şuana kadar duyduğum en güzel şarkıdan özeldi. Burnumu sürekli boynuna sürtüp kokusunu ciğerlerime göndermekten vazgeçmiyordum. "Çok güzel kokuyorsun." dedim burnumu bir kez daha boynuna sürterken. Buraya geleli yaklaşık bir saat olmuştu ve biz o zamandan beri yatarak zamanı sessizlik içinde değerlendiriyorduk. Bu sefer burnunu saçıma sokup kafasını salladı ve saçlarıma öpücükler bıraktı. "Hayır, sen kendi kokunu birde benim yerimden alabilsen asla böyle bir şey söylemezdin." dedi öpücüklerinin arasından. Ordan dudaklarını kaydırarak boynuma doğru yol aldı, boynuma gelince huylanmamla birlikte kıkırdayıp biraz geri çekildim.
Huylandığımı anlayınca yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu ve yattığı yerden yükselerek bana yaklaştı ve tekrar boynuma birkaç öpücük kondurdu o birkaç saniyede. Biraz daha geriye gidip daha fazla kıkırdayınca yüzüdeki sinsi sırıtış yerini daha çekici bir gülümsemeye bıraktı ve yatakta beni altına alarak üstüme çıktı. Boynuma kafasını gömüp öpmeye başladı, çok fazla huylandığım için kahkahalarım arasında kollarımla omuzlarından itmeye çalıştım ama her bakımdan benden iri olduğu için gram oynatamasamda ittirmeye devam ediyordum. O da öperken gülmeyle karışık homurtu vari bir sesle kollarımı tutup yatağa bastırdı ve kafasını kaldırınca gözlerimiz kesişti. O an ikimizinde gözlerinden buram buram şehvet ve aşk geçtiğini biliyordum. Zaten buraya gelirkende bu haftasonunun, o son öpüşmemizden sonra, hiçbir şey olmadan geçmeyeceğini biliyordum.
"Sanırım aynı şeyi düşünüyoruz?" dedi nefes nefese.
"Sanırım." dedim benimde göğüsüm hızlı hızlı inip kalkarken. "Peki şuan durmam mı gerekiyor yoksa devam mı etmem?" dedi fısıltıyla ancak çoktan çeneme öpücükler kondurmaya başlamıştı. Dudaklarımdan ufak bir inleme kaçmasının ardından bir şey söyleme gereği duymadan yakasından tuttum ve dudaklarımızı birleştirdim. Dudaklarımın üstünde güldüğüne dair bir gerilme hissettiğimde cevabımın alıcıya ulaştığını anladım.Dudakları alt dudağımı hapis ederken, onu kırmızı dudaklarının benim dudaklarımın arasında olması bile o an benim uyanmam için yeterliydi. Saniyeler birbirini kovalarken öpüşmenin içine sadece salgı alışverişi değil dilde girmişti. Eskiden cinsel manada da birlikteliklerim olmuştu, ki onun olduğunu zaten biliyordum, ne kadar bilirsem bileyim şuan içten içe benden önce ona dokunanları ölüdürmekten başka bir şey istemiyordum, lanetlemek istiyordum onları. Ama o an bunları yuttum ve dudaklarına daha çok asıldım sanki bu kadar geç tanışmamız onun suçuymuş gibi hırsla. Ne kadar geçtiğinden emin olamadığım bir süre sonra artık dudaklarım sert ama tutkulu öpücüklerden şişmeye başlamıştı. "Yeter artık." dedim dudaklarımızı ayırıp ve onu alta alarak üste çıktım ancak bu eylem tek kişilik yatakta çok zordu.
"Para sıçıyorsunuz ama yatağın neden tek kişilik amına koyayım?" dedim dengemi toplamaya çalışırken nefes nefese. Gözlerini devirdi, "Tam da sevişirken sorulacak soruydu bu." dedi homurtuyla. "Ambians piç oldu bir kere söyle bari." dedim
"Bilmem, babama hiç böyle bir talepte bulunmadım." dedi.Tekrar dudaklarımızı birleştirdim ve öpüşümüz tekrar alevlenmeye başlarken dudağının üstünden konuştum, "Bence artık çift kişilik yatak talebinde bulun." dedim dilimi dişlerine doğru itmeden hemen önce. Dudaklarımın üstünde güldüğünü hissettim, "Bencede." dedi ancak ağzında ki dilim yüzünden olsa gerek kelime çok boğuk çıktı. Ellerimle onun tişörtünü yukarı doğru çekiştirmeye başlayınca elini tişörtünün ensesine getirip çekti ve iki saniyelik dudaklarımızın ayrılmasından sonra tekrar birleştirdi. Ellerimi sırtında, kollarında her bir noktayi keşfetmek üzere dolaştırırken o da benim tişörtümü çekiştirmeye başlayınca ayrıldık, gözleri çakmak çakmak yanıyordu o anın etkisiyle. Kollarımı kaldırdım ve tişörtümü çıkarmasına izin verdim. Aradan birkaç saniye geçmişti ki beni altına aldı tekrardan, daha sonra kendi pantolonundan çok çabuk bir şekile kurtuldu ve benim kemerime uzanıp açtı. Dudakları dudaklarımdan ayrılmış aşağıya öpücüklerle inerken bir yandanda pantolonumu çıkarmaya çalışıyordu bende yardım etmek adına kalçamı kaldırdım ve birkaç saniye sonra pantolonun duvara çarpma sesini duydum.
Ellerimi kollarından göğüsüne doğru getirdim, heykeltraşmışım ve onun heykelini yapacakmışım gibi vücudunun her bir köşesini ezberlemek istiyordum çünkü, her yerinde bir iz bırakmak. Dudaklarımı boynuna yönlendirip öpmeye başladım, iz kalacağından emin olana kadar emip dişlerimle ezdim. Birisi gördüğünde anlasın istiyordum, onun artık birisinin olduğunu. Ki o da benden farklı sayılmayacak şekilde boynumdan karnıma doğru değişik izler bırakıyordu.
Artık ikimizde ipimin ucunu kaçırmıştık, odada öpücük ve hırıltılı inlemelerimiz dışında bir ses yoktu. Kendimi olabildiğince dizginlemeye çalışıyordum ancak pekte başarılı olduğumu düşünmüyordum. Ellerimiz birbirimizin her yerinde dolaşmaya başlarken ikimizde sadece boxerla birbirimize baskı kuruyorduk. Kendini sertçe bir kez daha bana bastırınca sadece adı çıktı dudaklarımdan. Elini boxerıma atmasıyle başımı atabildiğim kadar geriye attım.
Boxerımı kaydırırken kafasını karnımdan kaldırdı, öpücüklerine bir son verdi. "Ne kullanacağız?" dedi gözlerimin içime bakarken. O an onun görüntüsü bile bana yeterliydi, ağzının etrafı yoğun öpüşmeden kızarmış ve saçları ellerimden iyice dağılıp hafif bir terdem alnına yapışmıştı.
"Krem?" dedim soru dolu bir tonla. "Bizde krem ne arar amına koyayım. Kayganlaştırıcı da yok." dedi homurtuyla.
"Doğal yollar?" dedim.
"Mecbur artık, şu yoldan geri dönemem." dedi bende başımı salladım çünkü bende de durum pek farklı değildi."Acıtırsam söyle tamam mı?" dedi fısıltıyla iç çamaşırımı çıkararıken, bende başımı sallayıp onunkine yöneldim.
O andan sonra pek bir şeyin önemi yoktu. O yoktu, ben yoktum; biz vardık. Bir insan aşık olunca büyür demişti annem, ne demek istediğini onunla geçirdiğim her bir dakika daha iyi anlıyordum. Gözlerim kapalı onun omzunu dişlerken teşekkür ettim, Gökhan'ın benle yolu kesiştiği için binlerce kez teşekkür ettim Allah'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böğürtlen| texting (boyxboy)
Short Story"Keşke beni de elinde ki şu böğürtlen kadar sevebilsen." dedi çocuk yüzünde ki buruk gülümsemeyle. Diğer çocuksa bir böğürtlenlerine bir de çocuğa baktı. Dudaklarını büzdü, "Seni böğürtlen kadar çok sevemem ki... Daha çok severim." 16/07/2018