PAPATYA ZAMANI 6

15 3 0
                                    



Atilla'dan

Kucağımda daha da küçük gelmişti gözüme. Onu yavaşça yatağı yatırdığımda yüzüne gelen saçları sağ tarafına attım. O an yüzü bir sanatçının sanki en güzel en nadide eseriymiş gibi geldi. Üstünü biraz daha sıkı örtme ihtiyacı duydum o an. Çünkü odanın tüm camları yaz sıcağı yüzünden açıktı ve akşam olması nedeniyle de fazla bir esinti vardı.


Yüzüne uzun uzun bakıyordum. Aklıma anın etkisiyle yüzüne dokunma isteği geliyordu. Özellikle kiraz gibi dudakları beni benden alıyordu o an. Elim ilk önce elmacıklarına gitti ve küçük dokunuşlarla okşadı her karışını. Sonra en çok isteyip hiç dokunamadığım kirazlarına gidiyordu elim. Gidemedi. Olmadı. Ve o an aşağıdan gelen bir çığlık ile ev inledi.



İrem bile bu sese uyanmıştı. Hatta yataktan fırlamıştı bile denebilirdi. "Ne oluyor? O ses kime aitti. Lütfen Papatya deme. Lütfen kabustu de." O an hiçbir şey diyememiştim. "Allah kahretsin! Papatya nerede?" Yataktan kalkmaya çalışıyordu ama üzerindeki battaniye buna engel oluyordu. "Al şunu üstümden Atilla!" Bağırıyordu. "Bağırma sakin ol!" 



Bunu derken benim de bağırmam ayrı ironiydi. Üzerindeki battaniyeyi aldığım gibi yataktan fırlamış ve kapıya koşmuştu. Merdivenleri ikişer üçer indiği sırada  az kalsın düşecek sandım. Son merdivenlerde ona yetişip belinden yakaladım. Nedense ona bakıp güldüm ama o karşısına bakıyordu ve gözleri dolmuştu.




Kafamı baktığı yöne çevirdiğimde Pars yerde kan içindeydi. "Hayır hayır yine olamaz bu sefer olamaz!" Elimi İrem'in belinden çektiğimde düşecek sanmıştım ama kendini toparladı. "Ney tekrar olamaz söyle. Söyle Allah'ın cezası! O da- o da aynısını söyledi ne oluyor!?" 



Elimin ayağımın o an tutmadığını sandım. O anki adrenalin ile elimi cebime attım araba anahtarını çıkarıp İrem'e attım. "Koş kapıları aç." Papatyanın kucağındaki Pars'a baktım. "Bu sefer olmayacak kardeşim. Bu sefer olmayacak." Onu papatyanın kucağından hızla aldım. Kafasına dikkat etmeye çalışıyordum. Papatya hızla önden çıkıp benim de çıkmamı bekledi sonra kapıyı kapadı. O sırada İremin de arka kapıyı açtığını gördüm. Papatya hızla arkaya oturdu.




Pars'ın kafasını onun bacaklarına yatırdım. Ayaklarını da kıvırarak içeri soktum. O an adrenalin ve korkudan dolayı sanki hiçbir şey gerçek değilmiş, rüyadaymışım gibi hissediyordum. Kapıyı hız kesmeden kapadım ve sürücü koltuğunun olduğu tarafa koştum. Kapı açıktı. İçeri geçtim kapıyı kapattım ve yanımda oturan İrem'i o an gördüm. "Torpido da peçete olacaktı."



Her yeri karıştırıp sonunda peçeteyi bulduğunda bana uzattı. "Bana değil Papatyaya  ver!" İrem biraz ürkmüş olmalıydı. Arkadına dönüp peçete kutusunu açtı ve içeriden bir dolu mendil çıkardı. "İrem anahtar nerede?" Öne döndü ve cebini yokladı siyah anahtarı bana uzattı elinden aldım ama bir türlü kontağa takamıyordum. İşte o an gerçekten de korktuğumu fark ettim. Diğer elimin üstündeki sıcaklık o tarafa dönmemi sağladı. "O iyi olacak. Ama önce senin iyi olman gerek. Sakinleş."





Anahtar olan elimi tuttu ve anahtarı yerine taktı. "Hadi şimdi hızlı olmamız gerek." Gaza yüklenirken İrem hala elini elimden çekmemişti. Ta ki Papatya arkadan biraz daha peçete lazım diye seslenene dek. O sırada elimden giden sıcaklık küçük bir boşluğa düşmeme neden oldu. Papatya şuan arkada iyi görünmüyordu. Aslına bakarsanız hiçbirimiz iyi görünmüyorduk.





Yirmi dakikalık yolu on dakikaya indirdiğimde hastahanenin acil bölümündeki girişteydik. Bu hastahane babama aitti. Aslına bakarsanız ben de burada doktordum. Ama hiçbir zaman gelip sürekli olarak çalışmamıştım. Çünkü bunu isteyen kişi babamdı ben değildim.Arabadan çıkıp arka kapıyı açarken bağırdım. "Sedye getirin!"





Papatya ZamanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin