Atilla'danİremin üstünü ince bir pike ile örtükken sonra tepsiyi alıp mutfağa indim. Odadan sessiz adımlar ile çıkıp kapıyı hafif araladım. Bir elim ile tepsiyi tutuyor diğer elimle de tırabzanlardan kuvvet alıyordum. Son olaylar, hali ile beni de yormuştu.
Mutfaktan gelen telefon sesi ile adımlarımı hızlandırıp tepsiyi masaya bıraktım ve çalan telefona baktığımda benimki olduğunu gördüm. Arayan Kadir ağabeydi. Telefonu hızla açtım.
"Efendim ağabey."
"Atilla İrem kızım nasıl oldu?"
"İyi şuan uyuyor. Duş falan aldı yemek yedi. Sonra da uyudu."
"Tamam sen gel papatyayı da al uyandı."
Ama İrem yeni uyumuştu. Ya uyanıp beni bulamazsa sonra da korkarsa diye düşündüm. Aklımdan geçenleri sanki duymuş gibi cevap vermişti.
"Yatağının yanına bir not bırak zaten hızlıca gidip gelirsin. Hadi oğlum biraz acele.
Kadir ağabey görüyormuşçasına kafamı sallayıp cevap verdim.
"Tamam ben hemen geliyorum."
Telefonu kapayıp yukarı tekrar odaya çıkmıştım. Çekmecelerden bulduğum bit kağıt ve kalem ile küçük bir not bırakarak hızlıca evden çıktım.
Papatya'dan
Uyandığımda kolumda serum hala takılıydı. Susuz kaldığımı hissederek uyanmıştım. Uykuya dalmadan çok kusa süre önce Atilla'nın dediği sözler aklıma geldi birden.
"Sakın Papatya. Sakın onu bırakma. Çünkü bu sefer onu kurtaramam bu uçurumdan..."
Sanki ben Pars'ı daha önce bırakıp gitmişim gibi konuşmuştu.
Kafamdaki binlerce soruyu en azından Pars kendine gelene ve Atilla ile irem de burada olana kadar def etmeye çalıştım. Yataktan kalkıp üstümdeki pikeyi yatağın ucuna attım. Yerdeki sandaletlerimi ayağıma geçirip Kadir Beyin odasına doğru ilerledim. Ama sanırım yanlış aradan dönmüştüm. İleride bir kapı gördüğümde oraya ilerledim. Kapıda koskocaman yazan isim ile şaşkınca bakakaldım DR. PARS SUBAŞI.
Zihnimin bana oyun oynuyor olabileceğini düşünerek gözlerimi ovuşturdum. Tekrar baktığımda hala aynı yazının yazıyor olduğunu görmek ciddi anlamda şaşkına dönmeme yetiyordu. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde oda Kadir beyin odasından da geniş ve ferahtı. Sağ tarafta kalan büyük meşe ağacından bir masa vardı.
Masaya yaklaştığımda adının soyadının yazılı olduğu bir kalem gördüm. Çok güzel ve pahalı olduğu her halinden anlaşılıyordu. Aslında odanın tamamında bir servet kokusu yatıyordu. Yanında bir kalem daha görmüştüm. Onun kaleminden çok daha farklıydı. Üstünde Papatya yazıyordu. Sadece Papatya. Kalemi tam elime almıştım ki içeri gelen kişiyle elimden birden kayıp düştü.
Atilla'dan
Hastahaneye girdiğimde beni görünce selamlayan birkaç birkaç doktor ve hemşireyi selamlayıp Kadir ağabeyimin odasına doğru ilerledim. Ben kapıyı açmaya yeltendiğimde birden açılan kapı ile birkaç adım geriledim. İçeriden yavaş adımlarla çıkan Kadir ağabey küçük bir gülümseme ile karşıladı beni.
"Papatya yolunu kaybetmiş sanırım. Sen nereye bakman gerektiğini biliyorsun." Ne demek istediğini anlamamıştım. Bakışlarımdan anlamış olacak ki kafasıyla Pars için hazırlanan odanın olduğu tarafı gösterdi. Ama orada görmemesi gereken şeyler de vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Zamanı
De Todo©Tüm hakları saklıdır Wattpad' de bu isimle yayınlanan ilk ve tek kurgudur. Hızlıca önüme döndüğümde İrem sırtımı kremliyordu. "Hadi İrem ya iki saatir bir işi yapamadın." Arkamı döndüğümde İremin başka yere baktığını gördüm. Bir çocuğa bakıyordu. Y...