Ben havaya bakmış dua ederken bir gölge duamı bozmuştu.
"Çekil şuradan bir dua edemedim" dediğimde kafamı gölgenin bana doğru yansıdığı yere çevirdim. Uzun boyluca biri bana bakıp gülümsüyordu. "Ben olurum" diyip hala sırıtmaya devam ettiğimde şaşkınca bir ona bir de arkasından yumruğunu sinirle sıkmış bana daha doğrusu bize doğru gelen Pars'a bakıyordum.
Hızla çocuğun omzunu kendine doğru çevirip gözüne bir yumruk attığında çığlığımı içimde tutamamıştım. "Pars dur, dur yapma!" Gözlerini bana çeviridiğinde orada gördüğüm şeyi çözemedim. Acı, kin , nefret... Bu birkaç saniyelik bakışmadan sonra yine çocuğa döndü. "Demek ben olurum ha. Kimsin lan sen şerefsiz. Unuttum mu sandın? Pelin'i benden alışını unuttun mu sandın!? Acısı geçti mi sandın!? Bir daha benden kimseyi alamazsın."
Deli gibi haykırıyordu. Son cümlesi kafamdan vurulmama sebep olacaktı neredeyse. Pelin... Pelin Pars'ın ikiz kardeşiydi. Dayanamayıp adını haykırdım.
"PARS DUR!"
Eli havada asılı kaldığında bir bana bir de yerdeki çocuğa bakıyordu. Havadaki eli titremeye başladığında yanına koştum. Kolunu tutup yere indirdim. Onu yavaşça çocuğun üstünden çekip kumlara oturtturdum. Bir ayağı kendine doğru çekiliyken diğeri uzanık duruyordu. Sinirden titriyordu. "P-papatya o herif Pe-pelin'i öldürdü. Ka-katil o." O konuşurken ben Atilla'ya bağırıyordum.
"Atillaa su getir. Biri su getirsin!'' Biri elime suyu uzatmıştı kim olduğuna bile bakmadım. Hızla şişeyi açarken ellerim titriyordu. Kollarıma uzanmış olan çocuğa bakıyordum. ' Sana ne yaşattılar bu kadar?' Soğuk sudan elime bolca döktüm ve Pars'ın yüzünü ıslatmaya başladım. Birileri arkamdan bağırıyordu.
"Kaldıralım buradan güneşte durmasın." Dediklerinde bu kişinin Atilla olduğunu anladım. İrem yanıma gelip beni Pars'tan ayırdığında dizlerimin üstüne durdum ilk önce. "Papatya o iyi olacak kalk hadi yanına gidelim." Ayağa kalktığımda başımın döndüğünü hissettim.
'Hayır kendine gel' dedim içimden. İrem kolumu tutuyordu. "İyiyim İrem." Kolumu bıraktığında Pars'ı götürdükleri yere doğru koştum. "Papatya yavaşla." Arkamdan bağıran sesi dinlemeden koşmaya başladığımda kendimi bir kafenin içinde buldum. Pars karşımdaki armut koltuklardan birinde uzanır pozisyonda dururken Atilla hemen yanında başına buz torbası koymuştu.
Ayaklarım durmadı ve yanlarına gitti. "İyi olacak dimi Atilla." Omuzumda bir el hissettiğimde kafamı oraya döndürdüm. İremdi elbette. Ona döndüm ve sarıldım. "İrem neler oluyor. Korkuyorum." Bana daha da sıkı sarıldı. "Geçecek kuzum. İyi olacak merak etme."
Yavaşça ondan ayrıldım ve Pars'ın yanına oturdum. Gözleri kapalıydı. Ellerim kolunun yanındaydı. Bir kolu belindeydi diğeri ise benim ellerimin yanındaydı. Nefes alması derinleşmişti. Daha çok iç çeker gibiydi. "Atilla bence onu eve götürelim." İrem'in sözlerini destekleyici bir şekilde başımı sallayıp ayağa kalkıyorken. Bir el parmak uçlarıma dokundu. Ağlamaksı bir ses düştü ağızından.
Elini havaya kaldırmaya çalışıyordu. Hemen yere eğilim. Sıkıca elini tuttum. "Buradayım, gitmiyorum tamam." Elimi öyle bir tutuyordu ki sanki bırakırsa uçup gidecekmişim gibi. Atilla onu ayağa kaldırmaya çaldığında bir kolunun altına ben diğerini o girmişti. Elimi bırakmadı.
Onu arabaya taşıdığımızda kafasını bacaklarıma gelecek şekilde yatırdılar. İrem kendi arabasına ilerlerken Atilla sürücü koltuğunda ki yerini almıştı. Hızla bilemediğim bir yere doğru gidiyorduk. İki katlı küçük şirin bir eve geldiğimizde araba yavaşça durdu.
Karşı tarafimdaki kapı açıldığında Atilla Pars'ı ayaklarından çekti ve kapının dışına doğru çıkardı. O sırada beni de sürüklenmek zorunda bıraktı. Hızla bir kolunun altına girdiğimde Atilla cebinden anahtar çıkarmaya çalışıyordu. İrem arkadan hemen yanımıza geldi. "Dur ben alırım." Anahtarı alıp kapıyı açtığında içeri girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Zamanı
Random©Tüm hakları saklıdır Wattpad' de bu isimle yayınlanan ilk ve tek kurgudur. Hızlıca önüme döndüğümde İrem sırtımı kremliyordu. "Hadi İrem ya iki saatir bir işi yapamadın." Arkamı döndüğümde İremin başka yere baktığını gördüm. Bir çocuğa bakıyordu. Y...