Medyaya temsili bir İrem bıraktım sizi seviyorummmAtilla'dan
"Gözümüz aydın Pars uyandı." İrem şaşkınca bana bakarken Papatya zaten bu haberi bildiğinden dolayı daha çok gülmeye başlamıştı. Kardeşimin emanetini böyle görmek çok güzeldi o mutluydu. İreme döndüğümde ise bana birkaç adımda ulaşmış ve sıkıca sarılmıştı. Ellerimi ince beline sardığımda onu tamamen benimmiş gibi kavradı ellerim. Hala sarılmaya devam ederken kulağıma fısıldadı.
"Ben sana ne demiştim bak gördün mü? Daha da iyi olacak inşallah Pars."
Sonra arkadan bir öksürük sesi geldi. Keyje'nin minimalist kıskanmalarını yaşayacaktık. Ben ellerimi belinden çekerken İrem de kollarını boynumdan çekmişti.
Keyje hemen lafa daldı. "Aile var burada canım." Diyerek İrem ve benim arama girip beni kapıya doğru ilerletmeye çalışıyordu. Ona ayak uydurup kapıdan çıkacak iken arkamı döndüm kızların beni duyması umuduyla onlara seslendim. "Kızlar giyinip aşağı gelin Pars'ın odasına geçeceğiz."
İkisinden gelen "tamam" bağırışı ile duyduklarına kanaat getirip Keyje'ye döndüm.
"Sen ağabeyini mi kıskanıyorsun bakalım?"
"Yoo ne kıskanacağım seni." Omuz silkip elini belimden çekip önden yürümeye başladı. Bu hareketi çok komik gelmişti. Sesli bir kahkaha atıp yürümeye devam ettim.
Asansöre binip Pars'ın odasına inmiştik. Odaya yaklaştığımızda içeriden gülme sesleri geliyordu. Aralık kapıyı itlediğimde içeriden babamı görmüştüm. Üstüne önlüğünü gitmişti. Muhtemelen Pars'ın kontrollerini yapıyordu.
Babam beni gördüğünde dünkü minik atışmamızdan eser yoktu. Gülümseyip beni yanına çağırır bir bakış atmıştı. O sırada Pars söze atladı. "Atilla baban beni dinlemiyor. İyiyim diyorum ama hala onu yapacağız bunu yapacağız diye diye kafamı yedi."
Babam gülmeye başladığında hala laf anlatmaya çalışıyordu Pars'a. Ki bu durumda babamı haklı görüyordum. Çünkü bu hastalık hafife alınacak bir hastalık değildi.
Benim lafa gireceğim sırada İrem ve Papatya içeri gelmişlerdi. O sırada babam odanın kalabalık olduğunu söyleyip içeride sadece ben Papatya ve İrem'i bırakıp diğer herkesi dışarı çıkarmıştı.
O sırada Papatya birkaç adımda Pars'ın yanına ulaşmış ve ona sıkıca sarılmıştı. Onları böyle huzurlu görmek beni mutlu ediyordu. Papatya yavaşça Parstan ayrıldığında İrem lafa girdi.
"Geçmiş olsun Pars bey çok korkuttun bizi." Pars tebessüm etti ama ne kadar yorgun olduğu gözlerinin içinden belli oluyordu.
"Hayata geri dönmem gerekiyordu değil mi daha yaşayacağım çok yıllar var."
Hepimiz ına içten bir şekilde tebessüm ettiğimizde Pars tekrar lafa girdi.
"Atilla bu arada ameliyatıma girmek istiyormuşsun." Belli olmuştu ne konuşacağı.
"Evet kardeşim istiyorum ne var. O masada seni tek mi bırakacağım sanıyorsun." Bana karşı gelecek gibi bir tavır seziyordum."Merak etme bunu zaten ben de istiyorum. Babanla konuştum zaten ikna etmeye çalıştım ama izin vermedi. Hem babanın ne kadar iyi bir doktor olduğunu herkes biliyor."
Durgunlaşmıştım. "Biliyor biliyor da işte.." Yere bakarak ve kısık sözle söylediğim lafları sadece bir adım yanımdaki İrem duymuştu. Omuzumda hissettiğim sıcaklık ile kafamı çevirdim. Bana içimi rahatlatacak telkinli bakışlarını yolluyordu. Ben de elimi onun elinin üstüne koyduğumda odada yine bir öksürük sesi yankılanKmıştı. İrem elini omuzumdan çekerken kapının önünde gördüğüm Keyje ile bu duruma alışmaya başlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Zamanı
Random©Tüm hakları saklıdır Wattpad' de bu isimle yayınlanan ilk ve tek kurgudur. Hızlıca önüme döndüğümde İrem sırtımı kremliyordu. "Hadi İrem ya iki saatir bir işi yapamadın." Arkamı döndüğümde İremin başka yere baktığını gördüm. Bir çocuğa bakıyordu. Y...