5.Bölüm: Dört Harf İki Acı

32 9 7
                                    

Her şey o kadar hızlı gelişiyordu ki artık sessiz bir ortam istiyordum. Geçen gün babama söylediğim her şey doğruyken anneme nasıl söyleyeceğim diye dert yanıyordum kendi içimde fakat buna gerek kalmadı. Çünkü annem nasıl oldu bilmiyorum boşanmayı kabul etti. Boşanma davası iki hafta sonraya ayarlanmıştı. İki hafta sonra annemle babam boşanacaktı. Küçükken kimseye söyleyemeyeceğim bu durumu yani aile içindeki kargaşayı bazen benim yüzünden olduğunu düşünüyordum. Annemi eve getirmiştik. Doktor çok istemese de gereken ilaçları rapora yazdırıp almamı istedi ve evde hangi besinleri yiyeceğini not ettirerek taburcu işlemlerini gerçekleştirmiştik. Normal olarak teyzemlerde kalıyorduk.
"Teyze ben çıkıyorum başka alınacak bir şey var mı?"
"Yok. Yolda dikkat et."
Kapıyı kapatıp ayakkabılarımı merdivenin başına oturarak giyinirken merdivenlerden yukarı doğru çıkan Ekin ve Denizi gördüm.
"Şşş! Orada kalın."diye seslendim
"Ceylan ne oldu?"diye şaşıran Ekin'e üzücü gerçeği söylemek istesem de acı gerçeği söyledim dudaklarımı bükerek.
"Markete gidiyoruz."
Ekin de alışveriş market falan olayını sevmediğinden o da sitem etti.
"Ben içeri girseydim."
"Sen o zaman geç ben Denizle giderim."
"Tamam."derken çoktan yanımdan geçmişti ben de oturduğum yerden kalkarak üstümü silkeledim.
"Hadi gidelim."
Binadan çıkarken marketin yakın olmasına çok seviniyordum. Normalde bizim evde market her şey çok uzaktı.
"Ee nasılsın?"diye bir soru attı ortaya.
"Bildiğin gibi" dedim geçiştirerek.
"Ceylan en son babanı ne zaman gördün?"
"Neden ki?"dedim anlamayarak.
"En son nefes alamadın o zaman değil mi?"
"Evet"
Marketten içeri girerken elimdeki listeye baktım.
Market arabasını yanıma çekiştirerek alırken Deniz arabayı kendisine çekti. Bu çocukta bir haller vardı bugün.
Gerekenleri tek tek arabaya doldururken içeriden abur cubur alıp kendime de içecek olarak bir limonata aldım. Yaz günlerinde limonatayı ayrı bir seviyordum. Market alışverişi son bulduğunda elimizde pek fazla poşet yoktu yani benim elimde.
"Deniz çok sağol."
"Bütün her şeyi bana yükle sonra çok sağol!"
Bu söylediğine gülümsesem de karşılık vermedim ve eczaneye gidip doktorun verdiği raporu ve annemin kimliğini uzattım. Deniz kenarda beklerken Deniz'in yanına gittim. "Sen de bir şeyler var"
"Bu akşam dışarı gel konuşuruz."
"Bu kadar önemli yani"
"Bakar mısınız?" Eczane görevlisi seslendiğinde arkamı dönerek oraya doğru yöneldim.
İlaçların da parasını ödeyip eczanedeki işimi de hallettikten sonra eve doğru yol aldık.
Bu çocuğun bana söyleyebileceği önemli şey ne olabilirdi?
"Sen durduk yere babamı neden sordun?"
"Flaşbelleği kime verdin?"
"Sen nereden biliyorsun?"
"Kime verdiğini sordum?"
Bir kenara geçerken etrafıma şöyle bir baktım.
"Deniz bu ulu orta konuşulacak şey mi? Hem sen bunu nereden biliyorsun? Deniz bak sen bilmediğim, benim hakkımda olan bir şeyi benden habersiz karıştırıyorsan seni gebertirim!"
"Tamam yavaş gel. Karıştırmıyorum hem haklısın ulu orta konuşulacak şeyler değil."
Deniz yürümeye devam ederken 15 dakikaya çoktan eve varmıştık. Yol boyunca akşam bana neler söyleyeceğini tahmin etmekle beynimi kurcalamıştım.
"Hani benim Hamzam! Abur cubur aldım ona"
Salondan içeri girerken Ekin'in gülmekten gözünden yaş akıyordu.
"Seni böyle mutluluktan ağlarken görmek benim de gözümü yaşartıyor ortak."
"Gel gel bak ne anlatıyor Leyla teyze"
Ekin yanındaki koltuğun boşluğuna vururken sol kolunu açmıştı.
Yanına oturup "Ne anlatıyormuş?"derken Ekin'in sol kolu omzumun üstündeydi.
"Çocukken nasıl okulda ağlayıp müdürle tartıştığını"
"Anne sen ne yaptın ya"
"Ne var kızım sonuç olarak siz arkadaşsınız değil mi?"
Deniz poşetleri çoktan mutfağa bırakmış salonda içeri giriyordu.
Deniz'in gözlerine dikkat ederken omzumda bir süre takıldı sonra yan taraftaki tekli koltuğa oturdu.
"Deniz yavrum hoş geldin."
"Vallahi  kızın bütün poşetleri bana taşıttırdı Leyla teyze"
Denize hain canavar gibi bakarken o gülüyordu.
"Anne sonra at terliği ne olur?"
"Tamam"
"Kız anne! Senin annelik duygularını da mı aldılar ameliyat masasında?"
"Ceylan bence fazla olmadan git mutfakta teyzenle ablana yardım et."
"Ablaa!"
Evet bu mutfakta yıkımın haber çaldığı çan saatinin ötme sesiydi.
***
Mutfakta kaç saat geçirdim hiçbir fikrim yok ama yaptığımız yemekler gerçekten lezzetliydi. Mutfakta biraz savaş çıkmış görünüyor olabilirdi ama toparlamasını evdekilere bırakıp dışarıda hava alacağımı söyleyerek dışarı kendimi atmıştım. Şimdi ise içimde ne olduğunu henüz pek bilmediğim bir ürperme soğukluk vardı. Belime bağladığım siyah hırkamı giydiğimde akşamları biraz estiğini far ettim. İçimden bir ses iyi şeyler olmayacağını söylüyor ve bu sese lanet okumama neden oluyordu.
Telefonumu çıkararak bir müzik açtım ve büyük parka doğru adımlarımı attım. Deniz Tekin'in Hep Sonradan şarkısını içimden mırıldanırken elimdeki telefon mesaj sesiyle titredi.
Deniz:
Neredesin yanına geliyorum?
Ekin:
Yanına gelmeme izin var mı?

Araftaki Papatya🌼Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin