6:Bölüm: Yabancı

23 4 11
                                    

O gece ev polisler tarafından inceleme altına alınmıştı. Benim kafamın içini bir ip yumağı gibi karıştıran durum ise babamla konuştuğum telefon görüşmesindeki söyledikleriydi.
Annemin durumu içler acısıydı. Onunla pek fazla konuşmak kenarda dursun gözüne fazla görünmedim. Beni suçlayacağını biliyordum. Babamın durumu nasıl gözükürse gözüksün Deniz'den rica etmiş o da bir şekilde ayarlamış ve beni babamı son bir defa görmem için morgtan içeriye alabilmeyi başarmıştı. Hiç kimsenin bundan haberi olmamak şartıyla da söz verdirdi.
Morgtan içeriye girdiğimde kanımın bedenimden çekildiğini bedenimin bir an titrediğini ama bunun içerideki soğukluktan olabileceğini düşündüm.

Morgun içinde yatan bir adam vardı. Zaman bu akşam...
Küçüklüğüm bu odadan içeriye girmişti. Küçük pembe ayakkabılarının önü yırtılmış ve çamur pislikleriyle doluydu. Beyaz zemin üzerinde babasına yaklaşırken kara lekeler bıraktı. Zaman bir kaç dakika...
Pembe ayakkabılar durdu. Elleri titriyordu. Ceylan'ın küçük yüreği bunu kaldıramamıştı.
"Bu adam benim babam mı?"diyerek düşündü.
Babasının o her zaman gördüğü kırmızı dudakları renksiz bir hale gelmişti. Hayatı boyunca duyduğu küfürlerin, bağırışmaların eseriydi o dudaklar. Babası bir ceset miydi?
Büyümüş olan Ceylan'ın boğazı düğümlendi, sustu.
Babasının vahşice bakan gözleri yok olmuş yerini boşluk almıştı. Bu ceset kendisinden bile dehşet verecek derecede fazlasıyla boş bakması ürpertmişti. Babasının hiddetle çıkardığı nefes alış verişlerini duyduğunu anımsadı. Gözleri babasının saçlarına değdi. Babası kendisine makas dahi duymadan eline alıp kopardığı saçları gözlerinin önüne bir saniyeline geldi.
O ellerin saçlarımı okşaması gerekmez miydi?
Küçüklüğüm soğuk cesede dokunduğunda sırtındaki izler büyük bir zelzeleyle ağrıyarak oluşan acıyı gün yüzüne çıkardı. Küçük Ceylan elini hiddetle çektiğinde gerçek zamana dönebildim.
Cesete titreyen dudaklarımın arasından sıktığım dişlerimle sadece şunu sorabildim.
"Baba ne demekti? Onca sene o evde bizi dövdün. Baba ne demekti?" Sorum acılarımla duvara çarptığı boşluktaydı.
Bir gün bizi döverken "Çok oluyorsun" dedi.
Bir gün bizi döverken "Ayaklarımın altına alır ezerim" dedi.
Bir gün yine bizi döverken "Gerizekalı ve aptalsınız" dedi.
Milyonlarca yığın olan sözler yüreğimde yanardağ oluşturdu. Baba yerine bir azraille büyütüldüm.
Benim bildiğim bütün babalar; dışarıda çocuğuna pamuk şeker verir, saçlarını okşar, gözyaşlarını siler, çocuğuyla ilgilenir, korur, iyi geceler ve günaydın der, seni sevdiklerini söylerlerdi.
Benim bildiğim bütün babalar çocuklarına kötü davranmazlar.

Morgun kapısını ardımdan kapattığımda sadece hoşça kal diyebilmiştim.
Temiz hava almak için Denizi'de görmezden gelerek dışarıya çıktım. Midem kasılıyor ağzımda metalik bir tat var gibiydi. Sonunda dayanamadım ve dışarıda gördüğüm bir çöp kovasının içine kustum. Bittiğinde çöp kutusundan uzağa doğru giderek köşede bir kaldırıma çöktüm ve biraz daha ağladım. Temiz hava yavaş yavaş içimi doldurduğunda rahatlamış kanın bedenimde yeniden dolaşmaya başladığını hissetmiştim. Deniz koşarak yanıma geldiğini ve bana dik dik baktığını gördüm.
"İzin vermemeliydim."
Elindeki suya uzanmak istediğimde elimi tutup beni kaldırmak istedi ama yürüyecek hali şu anda bulamadığımdan elimi kendime doğru çekerek su içmekten vazgeçtim. Biraz daha oturup dinlenmek istiyordum. Deniz su şişesinin kapağını açarak bana içirmek istediğinde izin verdim.
"Birisi seni görmeden gidelim "dediğinde bile hala konuşmak için kendimde değildim.
Benliğimi kaybetmiştim.
Deniz beni kucaklayarak arabaya götürdü ve araca bindirdi. Kendisi de sürücü koltuğuna bindiğinde amcamların geldiğini gördüm. Aracın siyah camlarından bizi fark etmemişlerdi. Biz oradan uzaklaştığımızda aklımda tek bir şey vardı. Kendimi bir an önce toplayıp ortalıkta dönen bu durumu öğrenmekti.

Deniz benim bilmediğim bir eve götürdüğünde annemleri aramış yanında olduğunu söylemişti.
"O gözlerini biraz kapatmayı denesen. Çıktığından beri tek kelime konuşmadın."
Gözlerimi kapattığımda her şey tekrar gözlerimin önüne geldiğinden gözlerimi açıp pencereden dışarı sadece yolu izledim.
Geldiğimiz yere kadar suskunluğum devam etti.
Arabayı park edip beni tekrar kucaklayarak daha önce hiç görmediğim bir binadan içeriye girerek asansöre bindik. Asansör ikinci katta durduğunda  asansörden çıkarak daireye doğru yöneldi ve beni indirmeden kapıyı çaldı.
Kafamı boynunun girintisine doğru biraz daha soktuğumda yüzümü bilmediğim bir nedenden başkasının görmesini istememiştim.
Deniz bu durumu fark edip bir şey dememişti.
Kapı açıldığında içeriden kalın bir erkek sesi duyuldu.
"Deniz, koçum sen mi geldin?"
Yaşının büyük olduğunu düşündüğüm bir adamdı.
"Abi bu günlük başka yerde kalın."dedi Deniz.
"Sorun ne?"
"Sonra anlatırım."
"Tamam koçum."
Adamın Deniz'in sırtına hafifçe dokunduğunu hissettim.
Güvende olup olmadığımı bilmediğim bir şekildeydim ama bu halde ailemin yanına da gidemezdim. Onlar beni güçlü görmeye alışmıştı. Ben ise şu anda yıkılmış bir enkazdan farkım yoktu. Bir kaç kişinin ayak sesleri bir kaç dakika sonra evde sessizliğe bürününce gittiklerini anlamıştım. Deniz beni yatak odası olduğunu düşündüğüm yere götürdüğünde dirseğiyle odanın ışığını açtı. Ufak çift kişilik yatağı bulunan bir odaydı. Beni yatağa yatırıp yanıma oturdu. Ona baktığımda ne düşündüğünü anlayamıyordum.
"Benim bildiğim bütün babalar kötü davranmazlar" dedim ona.
"Baba ne demek?"diye sordum.
Ne düşündüğünü bilmediğim adamdan cevap almak istiyordum ama o ağlamaya başlamıştı. Tekrar dudaklarım titredi. Gözleri dudaklarıma kaydı bu adam şimdi hıçkırarak ağlıyordu. Ona sarıldım.
"Çok büyüdüğünde güzel bir baba ol Deniz."
Deniz elleriyle yüzünü silip buğulu ve kızarmış gözleriyle bana baktı.
"Güzel baba olacağım."dediğinde ben de sildim yüzümü.
"Söz mü?"
"Taş kenarında çıkan papatyanın umuduyla sana söz."
"Papatya umuduyla söz."dedim onu tekrarlayarak.
O gece ışıklar açık bir şekilde korktuğum için yanımda yatmış arada korkup sıçrayarak kalktığımda ellerimi tutmuş geriye uyumamı sağlamıştı.

Araftaki Papatya🌼Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin