Na Jaemin, son okuduğu kitabı kütüphaneye bırakmak için evinden çıkalı neredeyse bir saat oluyordu. Çıktığı dakikalarda başlayan yağmur iyice hızlanmış ve yanına şemsiye almayan çocuğu sırılsıklam etmişti. Ceketinin içine saklamaya çalıştığı kitabı ise kendisinden daha önemli görüyordu. Tek bir yaprağının bile ıslanmasına üzülürdü. Öyle tuhaf bir insandı, belki biraz da takık.
Lee Jeno ise, proje ödevi için aylar sonra kütüphaneye uğrayacaktı. Evinden ayrılalı beş dakika oluyordu. Akşama kadar çalışmayı planlamıştı. Bu nedenle oraya erken gitmek istiyordu. Hızlanan yağmur ise onu etkilemiyordu. Kafasına geçirmiş olduğu kask onu korusa da motorunun kaymaması için yavaş ilerlemek zorunda oluşu sinirini bozuyordu.
Kaderin bir cilvesi miydi, yoksa sadece bir rastlantı mıydı bilinmez, ikisinin de aynı anda telefonlarından ses geldi. Jaemin ışıkların yanında durup telefonunu eline aldığında, Jeno zaten yavaş ilerlediğini düşünerek durmaya gerek duymadı.
Bir yola bir telefona bakarak arkadaşlarından birine cevap yazdığı sırada Jeno'nun yanan ışığı görmemesi ise tamamen kendi hatasıydı. Belki Jaemin'in de suçu vardı, çünkü o da telefonla konuşuyordu.
Çok çabuk gelişmişti olaylar. Jeno'nun diğer gence çarpması ve onun yere düşmesi. Saniyeler süren şoku ve bir adamın koşarak yanlarına gelmesi. Şoka giren sadece o değildi, Jeno da aynı derecede şaşkındı ve pişmanlık, şimdi bir uyuşturucu gibi damarlarında akmaya başlamıştı. Kaskını çıkartıp koşarak yerde yatan gencin yanına gitti. Yağmur ikisinin de yüzlerini ıslatıp konuşmalarını engelleyecek düzeydeyken Jaemin'i boynundan tutarak doğrulttu.
"İyi misin? Çok sert düşmedin değil mi?"
On saniye kadar bekledikten sonra hala cevap alamayınca yanındaki adamdan bir taksi çevirmesini istedi.
"Bir dakika bekle tamam mı? Seni hastaneye götüreceğim, kıpırdama."
Onu yavaşça yere yatırdıktan sonra yolun ortasındaki motorunu kenara çekti. Eş zamanlı olarak gelen taksiyi görmesiyle yeniden gencin yanına adımladı ve dikkat ederek onu yerden kaldırdı. Bu sırada yerdeki kitabı ve telefonu da almıştı.
"İyiyim, hastaneye gerek yok."
Jaemin itiraz etmeye çalışsa da Jeno onun bir çeşit şokta olduğunu düşünüyordu.
"Bir kontrolden zarar gelmez, lütfen. Suçlu hissediyorum."
Jaemin yavaşça kafasını sallayınca onun oturması için yardımcı oldu Jeno. On dakikalık bir yolculuğun ardından hastaneye geldiklerinde taksi için parayı ödeyip yeniden ona yardım etti, bu sefer inmesi için.
"Biraz sendeliyor gibisin, başın dönüyor mu?"
"Evet, ama çok değil."
Acile geldiklerinde Jaemin'in telefonu yeniden çalmaya başlamıştı. Ama hastane o sesi duyamayacakları kadar da kalabalıktı. Doktor, diğerini kontrol ederken Jeno dışarıda beklemişti. Bu sırada yeniden çalan telefonu bu sefer duymuş, açma gereği hissetmişti.
"Jaemin? Neden birden telefon kapandı? İyi misin?"
"Ah, Jisung değil mi? Ben Lee Jeno, küçük bir kaza yaşandı ve biz şimdi hastanedeyiz-"
"Hastane? Ne? Jaemin iyi mi?"
Jeno gözlerini devirmeden edemedi. Durdurmasaydı söyleyecekti zaten.
"Evet iyi, sadece kontrol ediyorlar. Sorun yok."
"Pekala, siz mi çarptınız?"
Kısa bir sessizlik oldu. Çocuk soruyu biraz suçlayıcı bir tonda sorduğu için Jeno kendini rahatsız hissetmişti.
"Evet, dediğim gibi, küçük bir kaza."
Karşı tarafın derin bir nefes bıraktığını duydu.
"Lütfen onu evine bırakabilir misiniz?"
"Tabi, nereye isterse bırakacağım."
Ve bu kadardı. Konuşma bitmiş, doktor da dışarı çıkmıştı.
Ondan, çocuğun önemli bir şeyi olmadığını öğrenmişti. Sadece küçük bir sarsıntıydı. Odaya girdiğinde yatağın üzerinde oturan çocuğa mahcup bir gülümseme sundu.
"İyi olduğunu söyledi. Gerçekten özür dilerim, benim dikkatsizliğimdi."
Jaemin, neredeyse bir özür gülümsemesine düşüyordu.
"Ah, sorun değil. Ben de hatalıydım."
"Seni bırakmamı istediğin bir yer var mı? Ya da hatamı düzeltebileceğim bir yol?"
Jaemin sevimli bir tebessüm oturttu yüzüne. Kafasını yana eğerek konuştu.
"Sanırım bana numaranı verirsen, seni affedebilirim."
Jeno'nun yüzündeki mahcup ifade yerini gerçek bir gülümsemeye bırakırken, o da neredeyse bir sevimli harekete düşüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
opposite | nomin
Fanfiction"zıt ama aynı zamanda bu kadar yakın iki ruha inanamıyorum"