Genç yaşlarda mutsuz olunmasının nedenleri var. Bu yaşlarda insan hiçbir şeyin farkında olamayabiliyor ve üzülecek çok fazla şey buluyor. Elbette hiç mutsuz olunmayacak diyemeyiz. Yaşadığımız dünya buna uygun bir yer değil. Ama Jaemin, ergenlik yaşlarına geldiğinde hormonların etkisiyle üzgün olmaya başlamış biri değildi. Aslında o, çocukluğu boyunca mutsuzdu. Yanında bir ailesi olmamıştı hiç.
Zavallı, zincirleme bir kazada kurtulan üç kişiden biriydi ve ne yazık ki kazada ölen dokuz kişi içinde anne ve babası da vardı. Klasikti ama, kim bilir kaç kere isyan etmişti ölmediği için tanrıya.
Ailesinin ölümünden kendini suçlamıyordu, hayır. Bunun bir kaza olduğunu biliyordu ama küçücük yaşında kimsesiz kalınca, birilerini sevmeyi unutmuştu.
Teyzesi, ona bakmıştı yıllarca. Ama Jaemin'in hırçın tavırları ve sessiz halleri onu çok yormuştu. Sonunda, çocuğu sokağa attı. Bu eski bir hikaye değil. Jaemin sadece iki yıldır kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyordu ve bu süre içinde kendini öldürmediyse bunun nedeni Haechan'dı.
Jaemin'in ailesi ile hatırladığı en net anı; annesinin onu babasının çalıştığı yere götürdüğü zamandı. Güzel bir kadındı annesi, az çok hatırlıyordu zaten ama fotoğraflarını da görmüştü zaten. Aslında annesine benziyordu Jaemin, teyzesi de öyle derdi zaten.
Babası ise sakin ve yakışıklı bir adamdı. Jaemin, babasının onu seviş şeklini hiç unutamıyordu. O kadar dikkatli sıkıyordu ki babası yanaklarını sanki küçük oğlunun kırılmasından korkar gibi bir hali vardı. Eh, Jaemin hep narin bir çocuk olmuştu zaten.
Annesi onu babasının çalıştığı yere götürdüğünde ne kadar da güzel karşılamıştı babası onları. Yüzünde geniş bir gülümseme ile önce oğlunu almıştı kucağına, sonra karısına sarılmıştı sıkıca.
Jaemin aynı şevkati ve sevgiyi arıyordu sürekli. O sevgiyi kimseden bulamayınca da sinirlenmişti. İnsanlara kızmıştı, kimse yeteri kadar sevmiyordu onu.
Hal böyle olunca insanlardan uzaklaştı, nefret etti çoğundan. Onlarla oynamak bir intikam gibi gelmeye başladı. Bir sorun yoktu bunda, herkes intikam almayı hak ediyordu.
Jaemin'in sevilmeye ihtiyacı vardı çünkü etrafındakileri sevemiyordu. Onlarla oynadığı için de bir sevgi kazanamıyordu.
Ama Jeno, çok tuhaf gelmişti Jaemin'e. Onunla oynamak istemiyordu ama artık bu onun hayat felsefesi haline gelmişti ve birileriyle nasıl düzgün bir ilişki yaşayacağını bilmiyordu.
Ama sanki o, Haechan gibiydi biraz. Ya da belki de Jisung.
Jaemin onun kendisini sevebileceğine inandırdı kendini. Çünkü Jeno dışardan bakıldığında, her şeyi yapabilir gibi görünüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
opposite | nomin
Fanfiction"zıt ama aynı zamanda bu kadar yakın iki ruha inanamıyorum"