Jaemin, taksinin arka koltuğunda otururken tek düşündüğü üç gün sonra olacağı sınavdı. Planlarına göre, bugün kütüphaneye gittikten sonra oturup çalışacaktı. Ama yaşanan küçük çaplı kazadan sonra kendinde çalışacak kadar enerji bulamıyordu.
Jeno, taksinin ön koltuğundaydı ve onun düşündüğü ise haftaya olacak yarıştı. Bu hayatında yaşayacağı en önemli anlardan biriydi. Eğer kazanırsa yüklü bir miktar para alacaktı. O parayla ne yapacağını bilmiyordu, sadece istiyordu.
İkisinin de kütüphaneye gidiyor olması Jeno'nun işine gelmişti. Motoru oraya çok da uzak değildi, dönüşte Jaemin'i evine öyle bırakacaktı. Ve onunla flört etmek istiyordu. Çünkü cidden, çocuk çok sevimliydi.
Jaemin de, neredeyse emindi çocuğun numarasını alacağından. O da flört etmek istiyordu. Çünkü, Jeno gerçekten çok yakışıklıydı.
Taksi sonunda durduğunda ilk inen Jaemin olmuştu. Araba yolculuklarından nefret ediyordu. Yürümeyi tercih ederdi her zaman.
Jeno, parayı ödeyip indiğinde karşısındaki gençle gerçekten kibar bir şekilde konuşmaya çabaladı. Buna pek alışkın değildi.
"Sen kitabını ver, ben de motoru alıp geleyim. Olur mu?"
Jaemin için, aslında bu pek de kibar bir konuşma şekli değildi ama Jeno'nun yüz ifadesinden ve kasılmaya başladığını belli eden vücudundan belliydi bunun onun en iyisi olduğu. Aynı şekilde, ama kendi bakış açısından olacak şekilde cevap verdi.
"Pekala, bu iyi bir fikir değil mi? Çok uzak değildi sanırım. On dakika uygun mu?"
Jeno kafasını sallayıp oradan ayrıldıktan tam on dakika sonra, ikisi yeniden buluşmuştu. Jaemin, kaskı kafasına geçirmeye çalışırken diğeri onu izledi birkaç saniye boyunca yüzündeki masum gülümsemeyle. Sonradan ona yardım ederken karşısındaki gencin gözlerini kendinden ayırmadığını fark etmek kalbini ritminin bozulmasına neden olmuştu.
"Teşekkür ederim..."
Jaemin ellerini sıkıca Jeno'nun beline sararken bu kez, ikisi de heyecandan ölmek üzereydi.
Ergenlik, diye düşündü ikisi de. Kolay başlayan ve hızlı biten duyguların ve heyecanların ve bütün o gereksiz güzel şeylerin nedeni olan sadece ergenlik.
Motor çalışmadan önce Jeno kafasını hafifçe arkasına çevirdi ve tüm dikkatini topladı.
"Seni evine mi bırakmamı istersin?"
İster istemez, aslında belki de alışkanlıktan, Jaemin'in yüzüne flörtöz bir sırıtış oturdu. Bu ses tonuna da yansımıştı. Ve o yaşlarda olan herkes bunu anlayabilirdi.
"Beni götürebileceğin başka bir yer var mı?"
"Sanırım, seni güzel bir kafeye götürebilirim. Kahve?"
Jaemin yüzünü buruşturunca, kaskın arkasından bile gerçekten güzel olduğunu düşündü Jeno.
"Peki, o zaman çay."
Motorun çalışıp durması Jaemin'e göre üç yıl sürmüştü, Jeno'ya göre ise sadece üç dakika. Gerçekte bu süre sadece on dakikaydı.
"Ne dersen de, bu bir randevu."
Jeno önünden yürüyüp kendisiyle konuşan gence, yeniden, içten bir gülümseme bahşetti.
"Komik çünkü henüz tanışmadık bile, yani.."
Jaemin durmaya gerek duymadan arkaya doğru elini sallayarak konuştu.
"O kolay, önce çay!"
Çaylarını alıp kalabalıktan uzak bir köşeye oturduklarında sonunda gerçek bir konuşma yapmak için fırsatları vardı.
"Artık adını öğrenebilirim değil mi?"
Jeno çayından bir yudum aldıktan sonra gözleri kaybolacak şekilde gülümsedi, ve aynı anda bugün ne kadar çok bunu tekrarladığını düşündü.
"Lee Jeno. Ve sen de, Jaemin?"
"Na Jaemin."
İkisi de birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra Jaemin, az sonra telefon numarasını alacağı çocuğu daha çok tanımak istediğine karar verdi.
"Jeno, okuyor musun?"
"Ah, evet. Ama alanımın pek bana uyduğunu sanmıyorum."
Jaemin bir şey söylemek istiyordu ama doğru olacak mıydı emin değildi. Neyse ki Jeno, bir şekilde anlamıştı onun karasız halini.
"İstediğini söyleyebilirsin. Sana çarptım değil mi, buna hakkın var."
Aynı anda gülmeye başladıklarında ayrıca aynı anda birbirlerine düşmeye de başlamışlardı.
"Sadece, alınma, baba parası yiyen bir züppe gibi görünüyorsun. Tek sorun, bana çarptıktan sonra kaçmamış olman."
Jeno'nun kahkahası büyüyerek tüm kafeyi kaplamaya devam ederken Jaemin de kıkırdıyordu. Ve dışarıdan bakınca, ikisi gerçekten sevgili gibi görünüyorlardı. Ve sevimlilerdi.
Sonunda Jeno biraz sakinleştiğinde yeniden konuşmaya dönebildiler.
"Merak etme, parasını yiyeceğim kadar yakın bir babam yok."
Beş dakika sonra Jeno, Jaemin'e bir kağıt parçası uzatıyordu.
"Numaramı istemiştin."
Jaemin'in yüzündeki kendinden emin ifadeyi görmek Jeno için neyse, Jeno'nun kağıdı uzatan elini görmek de Jaemin için aynıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
opposite | nomin
Fanfiction"zıt ama aynı zamanda bu kadar yakın iki ruha inanamıyorum"