"Yunan mitolojisine göre kış aylarının bir annenin kızından ayrılması nedeniyle yaşandığını biliyor muydun?"
"Harika bilgiymiş, ne işime yarayabilir?"
"Bilmem, belki kültür..."
"Bana kültürsüz mü demeye çalışıyorsun?"
"Fazladan tecrübe sana zara vermez."
"Öyle mi?"
Kaskı karşısındakine uzattı yanındaki motora yaslanırken.
"Biraz daha tecrübe edinmek ister misin Jaemin?"
Jaemin yüzünü buruşturarak kendisine uzattığı kaskı usulca geri itti Jeno'ya.
"Hayır. Bir gün için bu kadar tecrübe yeterli."
Jeno gülerek kaskı motoruna koydu ve anahtarına cebine attı.
"Burada ne yapıyoruz Jeno?"
Jaemin ormanı gözden geçirirken sakin sesiyle sorusunu yöneltti yanındaki yakışıklıya.
"Yalnız kalmak istediğini söyledin..."
Jeno elini tutması için Jaemin'e uzattığında çocuk hala etrafa bakınıyordu. Kendisine uzatılan eli fark ettiğinde daha fazla beklemeden tuttu.
Jeno önden Jaemin ise iki adım arkasında, el ele, yürümeye başladılar. Kısa bir süre sonra tek katlı bir eve gelmişlerdi.
"Biliyor musun, burası tam olarak odunların yanışını izlerken bana hayat hikayeni anlatacağın bir yere benziyor."
Jeno adımlarını durdurup şaşkın yüz ifadesiyle Jaemin'e döndü.
"Şömineyi yakmamı istemeyeceksin değil mi? Çünkü becerebileceğimden emin değilim."
Jaemin önce onun bu sevimli haline güldü, sonra ateşsiz ne kadar üşüyebileceklerini düşündüğünde gülüşü suratında dondu kaldı.
"Tabi, eğer sarılarak ısınabileceğimizi düşünüyorsan, yakmamıza gerek yok."
"Fazla romantik, sadece ısıtıcıyı da açabiliriz."
Eve birkaç adımları kalmışken daha genç olan hala onunla konuşmaya devam ediyordu.
"Ama bana hayatını anlatacaksın değil mi? Çünkü bu benim merak ettiğim bir şey. Ve Haechan'ın."
Öndeki kahkaha atmaya başladığında, Jaemin son cümlesini fark ederek yüzünü buruşturdu.
"Beni arkadaşlarına mı anlattın?"
Hayır, ilk adım ondan gelecekti. Jaemin'in prensibi kaçan olmaktı, kovalayan değil.
"Hayır. Haechan, benim köpeğim."
"Bu daha garip Jaemin..."
"Değil, o ilgili bir köpek. Açıklama yapmadığımda huysuzlanıyor."
Kabul edelim, Jeno aptal değildi. Ama çok zeki olduğu da söylenemezdi.Uzun bir süre boyunca bir sayının karesini almanın o sayıyı yan yana iki kere yazmak anlamına geldiğini düşünmüştü. Ama böyle bir yalanı da anlayabilirdi. Yine de, inanmış gibi davranmayı seçti.
"Sana hayatımı anlatabilirim ama bu ruh halime bağlı."
Kapıyı açarken hafifçe eğilerek konuşmuştu Jaemin ile. Ve bu, Jaemin'in onu öpmek istemesine neden olmuştu.
İçeriye girip, elektrikli ısıtıcının önüne kurulduklarında genç olan diğerine merakla bakmaya başladı.
"Bana hep böyle mi bakacaksın?"
"Anlatana kadar, sanırım evet."
Ve Jeno, ilk kez her şeyi tam olarak anlattı. Neden babasıyla yakın olmadığını, neden annesini sevmediğini, neden motor kullandığını. Hepsini anlattı, sadece müziği söylemedi.
Ama Jaemin sanki onun ruhunu görüyordu. Konuşmasını bitirdiğinde kısık sesiyle sordu ona.
"Sen, şarkı söylüyorsun değil mi? Hatta belki de bir şeyler çalıyorsun. Haksız mıyım?"
Jeno tek kaşını kaldırarak ama ufak bir gülümsemeyle cevap verdi.
"Nasıl anladın?"
"Bilmem, bir şeylerden kaçarken müziğe tutunan birine benziyorsun."
Jeno yavaşça ona yaklaşırken sesini alçaltarak konuştu.
"Beni bu kadar iyi görüyorsun, çünkü aynı şeyleri yaşıyorsun..."
Jaemin'in gözleri karşısındakinin gözleri ve dudakları arasında gidip gelirken sesi de iyice kısılmıştı.
"Sadece acıyı hissedebiliyorum."
Dışarıda yağmur yağmaya başlamışken ve ısıtıcı evi iyice ısıtmışken dudaklarının birbirine değdiğini hissettiler. Devamında ise birbirlerine sarılıyorlardı. Ve uzunca bir süre ayrılmadılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
opposite | nomin
Fanfiction"zıt ama aynı zamanda bu kadar yakın iki ruha inanamıyorum"